Pakistan Netanyahu’yu ‘terörist’ ilan etti
Erdoğan Almanya ziyaretinde vurguladığı Holokost anımsatmasını kabine toplantısı sonrası yine dillendirerek "Utancı Avrupalı liderleri esir almış" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından konuştu. Erdoğan’ın gündeminde Gazze ve Ermenistan vardı. 7 Ekim’deki Hamas saldırılarına değinen Erdoğan “İsrail’in 7 Ekim’den beri süren ahlaksız ve alçak saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veren Gazze halkına bu anlayışla sahip çıkıyoruz” dedi.
Gazze’ye yapılan yardımların altını çizen Erdoğan şimdiye kadar Gazzelilere ulaştırılmak üzere 11 uçak dolusu malzeme ile bir sivil insani yardım gemisinin Mısır’a gönderildiğini, Mısır makamlarıyla işbirliği içinde yardım malzemelerinin Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye ulaştırılmasını sağladıklarını söyledi ve “Gazzeli kardeşlerimiz için toplam 800 tona varan insani yardım malzemesini bölgeye sevk ettik” dedi.
“Biliyorsunuz İsrail, suyunu, yakıtını, elektriğini, iletişimini komple keserek Gazze halkını sadece öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda teamülden hastaneleri bombalayarak, Gazzelilerin direniş azmini de kırmaya çalışıyor” diyen Erdoğan açıklamasında “Gazze’de 7 Ekim’den beri tam anlamıyla vahşet, bin yıl önceki Haçlı işgalinde, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir” dedi.
İsrail’in hamile kadınları ve bebekleri hedef aldığını söyleyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Çocukları, daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkek ve kadınları uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalayarak üzerlerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir. Bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür. Netanyahu İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze’de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler, İsrail’in saldırıları sebebiyle ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze’nin en büyük sağlık tesisleri olan El-Ehli Baptist ve Şifa hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Bu hastanelerle ilgili İsrail’in ortaya attığı iddiaların tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşıldı ama buna rağmen Akif’in ‘tek dişi kalmış canavar’ diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail’in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Hatta savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ diyerek destek veren ülkeler gördük. Bu iklimde biz kalbimizle buğz ve dilimizle ifade etmenin yanı sıra, elimizle de üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz.”
16 Kasım’da Gazze’den getirilen kanser hastalarını ziyaret ettiklerini söyleyen Erdoğan şöyle dedi:
“Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir. Mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye tarihi misyonunu nemelazımcılık yaparak değil, başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken, işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz. Aziz milletim, Türkiye olarak Gazze’de akan kanın durması için seferber olmuşken, Batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa’sından Amerika’sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor.
Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi bir, iki vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak, Batılı kurum ve kuruluşlar Gazze’den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle, daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost (Nazi Almanyası’nın Yahudilere uyguladığı soykırım) utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, Batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail’i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost’u, Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor.”
İsrail’in ateşkes çağrısı dahil her türlü tepkiyi “antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalıştığını” belirten Erdoğan buna Almanya’ya gerçekleştirdikleri son seyahatte bir kez daha üzülerek şahit olduklarını vurguladı.
“Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 50 milyar doları bulan toplam ticaret hacmi ile en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, gerekse Şansölye Olaf Scholz kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık” diyen Erdoğan Gazze’deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgede kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceklerini söyledi.
Türkiye’nin antisemitik bir geçmişe sahip olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail’in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Hak bildiklerimizi, birilerini rahatsız etse de cesaretle dillendirmemizin sebebi işte budur. Konuşurken rahatım, niye rahatım bizim borcumuz yok ama onların hepsinin İsrail’e borçları var ve onlar borç ödüyorlar. Sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olay ise Batılı ülkelerin, katliamlarına kılıf uydurma noktasında İsrail ile sergilediği yalan kardeşliğidir. Nükleer ve kimyasal silah bahanesiyle Irak’ı işgal edenlerin, İsrail’in yalanlarına arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Aynı şekilde Irak’ta nükleer silah arayanların, İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası itirafı karşısında tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. Öyle ki İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor.”
“Bugün İsrail’e ses çıkarmayanların yarın başka ülkelere söyleyecek hiçbir sözü yoktur” sözleriyle uluslararası tepkisizliğe yine vurgu yapan Erdoğan şöyle dedi:
“Malumun ilamı olarak gördüğümüz İsrail’in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz. Riyad Zirvesi’nde ülkemizin gayretleri neticesinde illegal yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanması ve savaş suçlarının takibi konularıyla birlikte nükleer silahlar hususunda da önemli kararlar alındı. İnşallah önümüzdeki dönemde her iki meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz. Biz, şairin ifadesiyle, ‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, hakkın da dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır’ düsturuyla mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı’na da değinen Erdoğan “Kimi Batılı güçler Karabağ Savaşı ile birlikte bölgemizde artık yepyeni bir dönemin başladığını halen idrak edemiyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ermenistan’ı yıllarca kışkırtarak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliğe mahkum ettiler. Bu gerçeği artık Ermenistan’ın da görmesi ve kabullenmesi gerekiyor. Ermeni halkı ve yöneticilerinin güvenliği binlerce kilometre ötede değil, komşularıyla barışta ve işbirliğinde aramaları daha doğru olacaktır. Batılı ülkeler tarafından gönderilen hiçbir silah ve mühimmat, kalıcı barış ortamının sağlayacağı huzurun yerini tutamaz. Ermenilerin 30 yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir. Buradan bir kez daha Ermenistan’a, Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum. Türkiye olarak bizim de Azerbaycan ile işbirliği içinde sürecin başarısı için gerekli adımları atmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum.”