‘Son şans’ turizmi: Buzullar yok oluyor, erimeden görmeli
Her yıl düzenlenen Cop28 bu yıl 30 Kasım'da Dubai'de başlıyor. Liderler burada toplanarak iklim krizine karşı ne tür önlemler aldıklarını ve alabileceklerini konuşacak. Ancak zirve öncesi gelen veriler önlemlerin yetersiz olduğunu gösteriyor.
30 Kasım’da dünyanın en büyük iklim zirvesi Cop28 başlıyor. Dolayısıyla 10’ca Bilim bu hafta çevre ağırlıklı olacak, şimdiden uyaralım. Tabii öncesinde geçen hafta heyecanla bahsettiğim Starship’in önümüzdeki haftalarda üçüncü kez havalanabileceği sinyallerinin verilmesinden başlıyoruz ve hemen ardından 10 kentilyon dolar değerinde olduğuna inanılan asteroide doğru uzun bir yolculuğa çıkan Psyche’den gelen ilk sinyale odaklanıyoruz. Sonrasında bakterilerin ‘anı’larını geziniyor, yarasaların kendilerine has özelliklerini görüyor ve 750 milyon yıl öncesine sıçrayarak o dönemki dünyayı geziyoruz. Bugünün gerçekleriyle de yüzleşmemiz lazım biraz. O yüzden Cop-28 öncesinde açıklanan bazı verilere, son haftalarda çıkan birtakım haberlere göz atıyoruz. Ardından bu senenin en hoş doğa fotoğraflarını inceliyoruz ki dünyaya adamakıllı sahip çıkmazsak kaybedeceğimiz güzellikleri daha iyi anlayabilelim. Son olarak Google’ın yapay zeka robotu Bard’daki yeni bir gelişmeye göz atıyor, haftayı sonlandırıyoruz…
SpaceX’in geçen hafta heyecanla takip ettiğimiz Starship testi yarım başarıyla son bulmuştu. İlk seferki başarısızlığın ardından Federal Hava İdaresi’nden (FAA) ikinci uçuş için izin çıkmasını yedi ay beklemesi gerekmişti şirketin. Çünkü o zaman fırlatma rampası epey hasar görmüş, bu da çevreyle ilgili sorunları tetiklemişti. Roketin ateş topuna dönmesini saymıyoruz bile. Bu seferki uçuşun da sonu patlama oldu ama şirketin sahibi Elon Musk’ın uçuştan sonra X’ten yaptığı paylaşıma göre Starship roketi yeni bir uçuş için 3 ila 4 hafta içinde hazır hale gelebilir. Geriye sadece FAA’nın onay vermesi kalıyor ki sektörün içindekiler iznin çok gecikmeyeceğini düşünüyor. Bunun bir sebebi SpaceX’in Starship’in ilk uçuşundaki hataların neredeyse hepsini düzeltmiş olması. Dolayısıyla FAA’yı ikinci uçuştaki hataları düzelttiğine inandırması çok daha mümkün. İkinci sebep ise NASA’nın Ay yarışında Çin’in gerisinde kalmamak için verdiği mücadele. Ajans, Artemis programının ilerleyen aşamalarında Ay’ın güney kutbuna ilk astronot indiren olmak istiyor. Dolayısıyla da mürettebatlı Ay uçuşu için Starship’in bir an önce tüm testlerini başarıyla tamamlaması gerekiyor.
Geçen ay uzaya çok büyük umutlarla bir uzay aracı fırlatıldı: Psyche. Bu uzay aracının görevi yüzde 60’ı metalden oluşan ve değeri 10 kentilyon dolar civarında olduğu tahmin edilen asteroidi incelemek. 10 kentilyon dolar gözünüzde canlanamıyor olabilir, şahsen ben de canlandıramıyorum ama tüm insanların insani koşullarda yaşayabileceği bir miktar olsa gerek. Psyche’nin bu asteroide ulaşması Temmuz 2029’u bulacak, ancak yolculuğun ilk sinyalini bize gönderdi. 14 Kasım’da NASA’nın tespit ettiği sinyal şu an Dünya’dan 16 milyon kilometreden daha uzakta olan Psyche uzay aracıyla birlikte fırlatılan bir araçtan ateşlendi. Böylelikle NASA, Derin Uzay Optik İletişim (DSOC) sistemini bu kadar uzakta ilk kez başarıyla test etmiş oldu. Bu sistem bilgiyi radyo dalgalarıyla değil de lazer ışığıyla iletiyor ve bu sayede gönderilen bilgi alıcısına çok daha hızlı iletilmiş oluyor. Dünya yörüngesindeki bazı görevlerle Ay görevlerinde lazer iletişimi daha önce denenmişti, ancak bu şimdiye kadar Dünya’dan en uzakta gerçekleşen test oldu. Testin başarılı olması NASA’nın önümüzdeki yıllarda Ay ya da Mars’a gidecek astronotlarla iletişim kurmak için lazer kullanabileceği anlamına geliyor.
Bakterilerin beyni yok; dolayısıyla nöron, sinaps ve sinir sisteminden yoksunlar. Buna rağmen anılara benzer bir şey oluşturabiliyorlarmış. Dahası bu anıları en az dört nesil sonraki yavrulara aktarabiliyorlarmış. Buradaki kasıt bakterilerin hafızalarının derinliklerinde bile isteye gezintiye çıktığı, nadir toprak elementlerini bizden daha iyi ortaya çıkardığı zamanı hatırlamaları gibi bir şey değil. Bu bir tür hafızayı daha ziyade mevcut hücresel demir seviyelerine bağlı olarak geliştiriyorlar. Çalışmanın yazarlarından Souvik Bhattacharyya “Bakterilerin beyni olmasa da çevrelerinden bilgi toplayabilir ve bu çevreyle sık karşılaşıyorlarsa bu bilgileri depolayarak sonra gerekli olduğunda onlardan hızla faydalanabilirler” diyor.
Araştırmada bağırsaklarımızda bulunduğu için bize hiç uzak olmayan Escherichia coli bakterileri model alınmış. Bu bakteriler belirli davranışları “hatırlamak” için demir seviyesini kullanıyormuş. Bakteriler farklı seviyelerde demire sahip varlıklar; kimilerinin demir seviyesi düşük, kimininki yüksek. Demir seviyesi daha düşük olanlar başarılı sürüler (tek bir yüzeyde bir araya gelme gibi) oluşturuyor ve bir kez sürü deneyimi yaşamış bakteriler, sanki nasıl yapıldığını hatırlar gibi eskisinden daha iyi sürüler oluşturabiliyor. Escherichia coli’de de bu anılar dört nesil boyunca hatırlanmış, ancak yedinci nesilde ortadan kaybolmuş. Ama demir seviyelerinde dışarıdan değişiklik yapıldığında bu hatırlama mevzusunun çok daha uzun sürdüğünü görmüşler. Araştırmacılar demir seviyesinin düşük olmasının sürü davranışını tetikleyerek bakterilerin çevrede demir aramasına yol açacak şekilde evrimleşmiş olabileceğini düşünüyor. Böyle bir özelliğe sahip olmaları bakterilerin neden antibiyotik direnci gösterdiğini anlamanın bir yolu da olabilir.
Uçabilen tek memeli olan yarasa memeliler dünyasındaki şüphesiz en tuhaf canlı. Ancak yeni bir araştırma tek tuhaflıklarının bu olmadığını ortaya seriyor. Geniş kanatlı yarasalar cinsel penetrasyona hiç girişmeden çiftleştiği bilinen ilk memeli olabilir. Lozan Üniversitesi’nde yarasa uzmanı Nicolas Fasel yarasaların “inanılmaz” bir üreme sistemine sahip olduğunu söylüyor, ancak türün canlıları gece harekete geçip gizli saklı iş yaptığından incelenmesi de zorlaşıyor. Gizli saklı derken ciddiyiz, çünkü Fasel’ın anlattığına göre çoğu zaman sırtlarını duvara yasladıkları için ne yaptıklarını görmek mümkün olmuyor. Ancak Hollanda’da geniş kanatlı yarasaların tünediği bir kiliseye yerleştirilen 18 kamera sayesinde yarasaların buradaki 93 çiftleşmesi ayrıntılı olarak analiz edilebildi.
Current Biology dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre bu türün erkek yarasaları daha ziyade bir kol gibi hareket ettirdiği penisini dişi yarasanın vulvasındaki koruyucu zarı çekmek için kullanıyor ve muhtemelen kaldırdığı açıklıktan da kuşlarda da görüldüğü gibi spermini dişiye aktarıyor; ancak bu kesin bir bilgi değil. Leibniz Hayvanat Bahçesi ve Yaban Hayatı Araştırma Enstitüsü’nde bilim insanı olan ve çalışmanın da yazarları arasında yer alan Susanne Holtze erkek yarasanın dişisine böyle sperm transferi yaptığını kesin olarak kanıtlayamadıklarını söylüyor. Gelecekte araştırmaların odağı da zaten bu olacak. Erkek yarasanın penisini dişinin vajinasına sokamamasının nedeniyse çok büyük olması (vajinadan yaklaşık yedi kat daha uzun ve vajinal açıklıktan da yedi kat daha enli). Kayda alınan çiftleşmelerin yarısı 53 dakikadan az sürmüş, ancak daha uzun süren de olmuş. Mesela kayıtlardan birinde bir yarasa çifti 12 saatten fazla kucaklaşma pozisyonunda kalmış.
Biraz da ilginç sitelere bakmak ister misiniz? Gönül ister ki Tardis’e binip zamanda yolculuk yapalım ama elimizden o gelmiyor. O yüzden sizi ancak bir siteye yönlendirebiliyorum. Şimdi bahsedeceğim site sizi 750 milyon yıl öncesine kadar götürecek. Bu sitede milyonlarca yıl öncesinde dünyanın nasıl göründüğünü görmekle kalmayacaksınız, şu anda yaşadığınız yerlerde bir zamanlar yaşayan dinozor türlerini de öğreneceksiniz. 750 milyon yıl öncesinden günümüze doğru gelirken sol altta o dönem neler yaşandığına dair kısa bilgiler de yer alıyor. Bu siteyi Discord’un mühendislik müdürü Ian Webster geliştirmiş, adı da Ancient Earth yani Antik Dünya. Aslında çok yeni bir site sayılmaz, 2018 yılında geliştirilmiş ve dünyanın levha tektoniğini çeşitli zaman dilimlerine göre değiştirmemize olanak sağlayan GPlates yazılımı kullanılmış. Ben siteden yeni haberdar olduğum için sizinle de paylaşmak istedim. Belki içinizde benim gibi bilmeyenler vardır. Siteye buradan gidebilirsiniz ama bültene dönmeyi unutmayın!
Bu hafta Dubai’de büyük iklim zirvesi Cop28 için dünya liderleri bir araya gelecek. Bu zirvede konuşulacak konulardan biri sekiz yıl önce imzaladıkları Paris Anlaşması’na göre küresel ısınmayı yavaşlatmakta ne kadar ilerledikleri. Tabii bunun öncesinde birtakım veriler yayınlanmaya başladı. The Guardian’ın çevre kategorisi son zamanlarda bu verilerle kaynıyor. Benim de ilgimi çeken bazı şeyler var, şirketlerin fosil yakıtlara daha çok yatırım yapması ya da içlerinde CEO’ların, oligarkların ve milyarderlerin de olduğu 200 ünlüye ait özel jetlerin 2022’den beri gökyüzünde 11 yıla bedel vakit geçirmiş olması gibi… Madde madde gidecek olursak:
📌Fosil yakıt şirketleri petrol ve doğal gaza yatırımı iki katına çıkarmış.
📌Temiz enerjiye geçişte fosil yakıt şirketlerinin katılımı “asgari düzeyde” ve temiz enerji yatırımlarına katkıları yüzde 1’le sınırlı.
📌2022’den bu yana 200 zengin özet jetleriyle 44 bin 739 uçuş gerçekleştirmiş ve bıraktıkları karbon ayak izi neredeyse 40 bin Britanyalının karbon ayak izine eşdeğer.
Özel jetiyle en çok uçan beşli de şöyle: Blavatnik ailesi, Murdoch ailesi, eski Google CEO’su Eric Schmidt, Saviris ailesi, Ultimate Fighting Championship’in (UFC) eski CEO’su Lorenzo Fertitta.
📌Bundan bir önceki liste yayınlandığında epey tepki çeken bazı ünlüler davranışlarında değişikliğe gitmiş. Mesela şarkıcı Taylor Swift’in jeti Ocak-Ağustos 2022 tarihleri arasında 19 kez havalanmış.
Halbuki hükümetler enerji ve iklim taahhüdünü yerine getirse fosil yakıtlara talep 2050 yılına kadar mevcut seviyenin yüzde 45 altına düşecek. Küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1.5 dereceyle sınırlandırma hedefine ulaşılırsa fosil yakıt kullanımı 2050 yılına kadar yüzde 75’ten fazla azalacak. Ancak kritik eşiği bir kere aştık. Gördünüz mü bilmiyorum, geçen cuma günü küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlama hedefini ilk kez aşmışız, küresel sıcaklıklar geçici bir süreliğine sanayi öncesi dönemin 2 derece üstüne çıkmış
Bu yaz deyim yerindeyse piştik, gelecek yıl El Niño ve okyanus akıntıları nedeniyle çok daha sıkıntılı olacak. Anlayacağınız kötü günleri geride bıraktık, sırada daha kötü günler var. Buradaki büyük sorumluluk da sıradan halktan ziyade etki alanı çok daha büyük dünya liderlerine, şirketlere ve zengin şahsiyetlere düşüyor. 30 Kasım’da göreceğimiz tablo ise muhtemelen şöyle olacak: Yine özel jetleriyle iklim zirvesine katılarak durumun ne kadar tehlikeli olduğundan dem vuracak liderler; dünyadaki bu somut değişiklikten en çok zarar görecek yoksul ülkelere yardımın gerekli olduğunu söyleyecek, “Şöyle önlemler alacağız, bunları şunları yapacağız” diyecek ve tekrar özel jetleriyle dağılacaklar. Umalım biz haksız çıkarız.
Yılın sonuna yaklaşırken fotoğraf yarışmalarının ödülleri de bir bir sahibini buluyor. Bu hafta hem Nature Talks’ın doğa fotoğrafçısı yarışmasından hem de Birleşik Krallık merkezli komik vahşi doğa fotoğraf yarışmasından bahsedeceğiz.
Önce Hollanda’da her yıl düzenlenen Nature Talks fotoğraf yarışmasından bahsedelim biraz. Bu yıl sekizincisi düzenlenen yarışmanın galibi Kanada’dan Jacquie Matechuk oldu. Matechuk’un fotoğrafının adı “He Looks to the Heaven” (O, Cennete Bakıyor) ve yalnızca fotoğraf yarışmasını kazanmakla kalmadı, yarışmanın memeliler kategorisinin de galibi oldu. Fotoğrafta Ekvador’daki And Dağları’nda İspanyol yosunlarından oluşan bir perdenin ortasında dikilen, yaşlı ağacın üzerinde gözlerini bir yere dikmiş ayıyı görüyoruz.
Yarışmada yer alan ve kategorilerde kazanan fotoğraflara buradan göz atabilirsiniz. Bu yılki etkinliğe 96 ülkeden 21 bin 474 fotoğraf katılmış. Ayrıca 4 Aralık 2023’te 2024’teki yarışma için başvurular başlıyormuş. Eğer yarışmaya katılmayı düşünürseniz belirtelim, gelecek yılki yarışmanın büyük ödülü 3 bin euro, kategori birincileri ise 500 euro ödül alacak. Detaylara buradan bakabilirsiniz.
Şimdi de benim en sevdiğim yarışmalardan bir diğerine geçelim. Birleşik Krallık merkezli Komik Vahşi Doğa Fotoğraf Ödülleri’nin bu sene kazananı gitar çalıyormuş gibi poz kesen kanguru oldu. Bu dişi kangurunun fotoğrafını Jason Moore, Avustralya’nın Perth banliyösündeki bir kır çiçeği tarlasında çekmiş. Onun ödülü 3 bin dolar olmadı ama el yapımı bir kupa, fotoğraf çantası ve Kenya’nın Maasai Mara bölgesine bir haftalık safari tatili kazandı. Böylelikle bize daha başka eğlenceli fotoğraflar çekebilir. Bu yarışmaya da 85 ülkeden 1800 kişi katılmış bu arada. Kategori kazananlarının fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz. Benim favorim açıkçası kapak fotoğrafına eklediğim fotoğraf oldu.
Google’ın yapay zeka sohbet robotu Bard’ın artık yeni bir özelliği var: YouTube’daki videoları bizim yerimize izleyip özetini geçebiliyor. Malum YouTube, Google’ın alt kuruluşu ve Bard’a da entegre. Google da elindeki fırsatı kullanarak bu entegrasyona işe yarar bir yükseltme getirmiş. Bir videoyu hiç izlemenize gerek kalmadan Bard’a ne istediğinizi detaylı bir şekilde anlatırsanız size gönderdiğiniz videoyu analiz ettiği bir yazı yolluyor. Acil bir işiniz olduğunda, videoyu izleyerek zaman kaybetmek istemediğinizde bu bayağı elverişli bir özellik olabilir ancak The Verge bir soruna dikkat çekiyor. İçerik üreticilerinin para kazanabilmeleri için videolarının izlenmesi gerekiyor. Bu izlenmelerin bir istatistiği tutuluyor, videonun ne kadarı izlenmiş, en çok hangi kısımlar daha çok ilgi çekmiş vs. bunlar kaydediliyor. İzlenme sayıları, içerik üreticilerin sponsorlarla yapacağı işbirliğini de YouTube’dan gelecek paranın miktarını da belirleyen şeyler. Olur da insanlar Bard’ın bu yeni özelliğini benimser ve özellikle işlerine yarayacak videolar için buraya yönelirse içerik üreticileri için sıkıntı çıkabilir.