Faizi düşürülünce KKM 47 haftada 1,5 trilyon lira azaldı
Sadece iktidara yakın iş dünyası temsilcileri değil, ekonomi yönetimi de son dönemde abartılı dil kullanıyor. Bakan Şimşek neredeyse her gün, programın ne kadar güzel işlediğini, rezervlerin arttığını söylüyor.
Ekonomi yönetimi her gün konuşup, dezenflasyon programının planlandığı gibi işlediğini söylemeye devam ediyor. Ekonomi yöneticileri bununla birlikte enflasyon tek haneye indiğinde oluşacak makro ekonomik istikrardan en çok iş dünyasının yararlanacağını söylüyorlar.
Buna karşılık ekonomi yöneticileri bile bu kadarını söylemezken, yöneticilerle görüşen iktidara yakın iş dünyası temsilcilerinin, “üretime, yatırıma ve ihracata halel getirmeyen bir dezenflasyon programı uygulandığını” söylemeleri ise gerçekten şaşırtıcı. Zaten şimdiden daraltıcı etkiler görülmeye başladı, asıl dezenflasyonun başlayacağı önümüzdeki yıl ortasından sonra daralmanın keskinleşeceği ortada. Bunun başta üretimden başlayıp, ekonomideki tüm hücrelere kadar etki etmesi ise kaçınılmaz.
İktidara yakın bazı iş insanlarının bu tür söylemleriyle, “bir tür beklenti yönetimi” yapmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Ancak unutulmamalı ki; beklentileri şişirdiğiniz zaman, gerçekleşmelerin yaratacağı moral kırıklıkları, olması gerekenden çok daha fazla olabilir. Yani bu tür, abartılı iyimser hava yayarak, uygulanan programın normal etkileri görülmeye başladığında, iş dünyasının “Bize bunlar söylenmemişti” tepkisine neden olabilirsiniz. Bu da, savunmak için yaptıklarınızın, programa zarar vermesine neden olabilir.
Onun için iktidara yakın iş insanları, programa destek vermek istiyorlarsa, gerçekleri ve programın uygulanması halinde olacakları, objektif biçimde görüp bunları anlatmalılar. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bile size “iç talep daralacak ihracata yönelmek için her şeyi yapın” demiyor mu? Aynı Şimşek, sanayi üretimindeki gerileme üzerine daha dün “dış pazarlarımızdaki durgunluk en büyük sıkıntımız” demedi mi?
Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan dün Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu ile bir araya gelmiş. DEİK’ten yapılan açıklamada “Toplantıda iş dünyasının beklenti ve talepleri ile TCMB’nin reel sektör için destek adımları konuşuldu” denildi. Erkan toplantıda fiyat istikrarının reel sektör açısından önemine dikkat çekerken, Türkiye’nin konumu itibarıyla hem ticaretin geçiş yolu olması, hem de üretim üssü olabilme kapasitesi açısından dünya ticaretinden pay alma konusunda önemli bir potansiyeli olduğunu belirterek, “Fiyat istikrarı yoluyla öngörülebilirliğin artması, sizlerin bu potansiyeli gerçekleştirmesinin en güçlü destekçisi olacaktır” demiş.
Bence Gaye Erkan hem fiyat istikrarının önemi hem de Türkiye’nin gelecek potansiyeli hakkında söylediklerinde haklı. Ancak bizim iş dünyamızın üretim üssü olabilmek için gereken rasyonel bakışa, kurallı ekonomi hevesine, düşük ve kalıcı enflasyon amacına nasıl baktığı konuları ise tartışmalı.
DEİK Başkanı Nail Olpak bir yandan Başkanla küresel ekonomideki gelişmeleri yeni küresel eğilimleri ve Türkiye’nin nasıl avantajlı hale geleceğini konuştuklarını söylemiş. Öte yandan “Türkiye, finansal istikrarı sağlamaya yönelik atılan adımları ve yürütülen dezenflasyon programını; yatırım, üretim ve ihracat performansına halel getirmeyen bir süreç üzerinde sürdürüyor” demiş. İhracat performansını olumlu etkileyebilecek konularla iş dünyasını ilgilendiren konularda görüş alışverişinde bulunduklarını söylemiş. “İş dünyasını ilgilendiren konular”dan kastı ise belli ki ihracata ve yatırıma verilecek teşvikler.
Sadece iktidara yakın iş dünyası temsilcileri değil, ekonomi yönetimi de son dönemde abartılı dil kullanıyor. Bakan Şimşek neredeyse her gün, programın ne kadar güzel işlediğini, rezervlerin arttığını söylüyor. Rezervlerin bankaların yurt dışı borçlandırıp Merkez Bankası’nda swap yaptırttıkları için arttığını söylemiyor. Banka swaplarının hiç sorun olmadığını bile söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise bütçeyi sunarken yine işlerin çok iyi gittiğini söyleyip, 2026 yılında enflasyonun tek haneye ineceğini söylemiş. Herhalde Yılmaz da “nasıl olsa vaatlerin hiçbir müeyyidesi yok. Bugün bunu söyleriz, yarın bir şey söyleriz nasıl olsa kimse takmıyor” diye düşünüyor. Hadi diyelim 2024’de enflasyonu yüzde 40 ‘a indirdiniz. Eski bir DPT’ci olarak, asıl işin ondan sonra, hatta enflasyon yüzde 20’lere indikten sonra başlayacağını, bunun çok zor olduğunu görmüyor musunuz? 2026, hatta 2027’de enflasyonun tek haneye inmesi, hele ki bu popülist anlayışla, imkânsız.
Bütün bunlar söylenirken, Ankara’daki klasik asgari ücret maratonu başladı. Bakan ve işveren temsilcileri, işçiyi enflasyona ezdirmeyecek kalıp cümlesi ardından “istihdamı koruyacak ve artıracak “makul bir asgari ücret belirlemeye çalışacaklarını söylemişler.
Belli ki yine enflasyonla mücadele yükünün büyük bölümü işçilere, çalışanlara çıkarılacak. Ancak bu takdirde bile üretime, ihracata, yatırıma halel getirmeden dezenflasyon sürecini yürütmek imkânsız. Doğruları söylemek gerek.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor