Makam odasında emniyet müdürü dehşeti: Polis eşine önce çıplak arama sonra işkence
Adı 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevindeki işkencelerle özdeşleşen Esat Oktay Yıldıran’ın ismi İzmir’de bir okula verildi, hem de törenle. Olaya tepki yağınca MEB’den “tasvip etmiyoruz” açıklaması geldi.
12 Eylül askeri darbesinin ardından kapatılan Diyarbakır Cezaevinde işkence ile özdeşleşen Esat Oktay Yıldıran’ın ismi İzmir’de bir okula verildi. Okulun ismi Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Buca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde de yer alıyor. Okul adına sosyal medya hesapları da var.
İzmir’in Buca ilçesinde Belenbaşı Köyü’nde yıkılıp tekrar yapılan Şehit Sadık Şen İlkokulu’nun isim değişikliği için Buca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tören düzenlemişti.
Törene Esat Oktay Yıldıran’ın ailesi, Buca Kaymakamı Mahmut Nedim Tunçer, Konak Kaymakamı Gökhan Görgülüarslan, Buca İlçe Mili Eğitim Müdürü Hüseyin Güneş ve köy halkı ile öğretmen ve öğrenciler katılmıştı.
Buca Kaymakamı Mahmut Nedim Tunçer okuldaki anma köşesinin de açılışını yaptı. Paylaşılan fotoğrafta Esat Oktay Yıldıran’ın eşi ve ailesi de yer aldı. Okulun adının neden değiştirildiğiyle ilgili açıklama yapılmadı.
Esat Oktay Yıldıran’ın 12 Eylül 1980’deki askeri darbenin ardından 1981-83 yılları arasında görev yaptığı ve işkencelerle ün saldığı Diyarbakır E Tipi Cezaevi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021’de “Adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muamele ile anılan Diyarbakır Cezaevi’ni kültür merkezi olarak hizmetine sunuyoruz” açıklamasından sonra müze yapılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmişti.
12 Eylül darbesinden sonra 1981-83 yıllarında Diyarbakır Cezaevi’nde yüzbaşı rütbesiyle güvenlik amiri olan ve cezaevindeki işkence iddialarıyla anılan Esat Oktay Yıldıran’ın isminin okula verilmesi kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı “Hayrola, 60 kişinin işkenceyle öldürülmesinden sorumlu tutulan birini çocuklarımıza kahraman diye mi tanıtıyorsunuz? Darbe karşıtı söylemlerinizin incileri pul pul dökülüyor. Bu yaptığınıza 12 Eylül’le hesaplaşmak değil kucaklaşmak denir” dedi.
DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da “Bu nasıl bir skandal? İnsanlığa karşı korkunç suçlar işleyen bir işkencecibaşının adını okula vermişler. Milli Eğitim Bakanlığı, bu suçtur. Öğrencilerin onun gibi olmasını mı istiyorsunuz?” diye sordu.
DEM Parti Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de Yıldıran’ın “işkenceci, katil ve ırkçı” olduğunu savundu ve “Çocuklara rol model diye işkencecileri göstermenize izin vermeyeceğiz!” mesajını paylaştı.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen “Cumhur ittifakı nedir? İşkenceci Esat Oktay Yıldıran’ın isminin bir okula törenle verilmesini kimsenin biz ne yapıyoruz acaba diye sor(a)mamasıdır” yorumu yaptı.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da tepki gösterip “Irkçı bir caninin adını bir okula verme olayı milyonlarca insanın acılarıyla alay etmektir. İşkencecileri cesaretlendirmek ve geçmişte işlenmiş olan korkunç suçları adeta aklamaya çalışmaktır” dedi.
Saadet Partisi Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya da şu yorumu yaptı:
“12 Eylül Darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde İç Güvenlik Komutanı olarak görev yapan işkenceci komutan Esat Oktay’ın isminin İzmir’de bir okula verilmiş olması AKP’nin geldiği hazin sonu ifade eder.”
AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu da karara sosyal medya hesabından sert tepki gösterdi. Eski AK Parti milletvekili Miroğlu Esat Oktay’ın isminin bir okula verilmesine “Bu iş Türkiye’ye yakışmadı Sayın Bakanım!” şeklinde tepki gösterdi. Miroğlu “Açık konuşalım, bir okula Esat Oktay’ın isminin verilmesi Şeyh Said isminin bulvara verilmesine karşı misilleme!” dedi.
12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde bir dönem hapis yatan Orhan Miroğlu “Kürtler’e ya beyaz torosları ya da Yeşil ve Esat Oktay’ı hatırlatanlar bu ülkeye zarar veriyor” diye tepki gösterdi.
Miroğlu devamında “Bu ismi verenlerin derdi şehitler değil. İsmi yaşatılacak o kadar çok şehidimiz var ki! Koyacaksanız yakın korumam olan ve daha altı aylık hamileyken karnındaki bebeğiyle Midyat’ta iki silah arkadaşıyla şehit edilen Şerife Özden Kalmış’ın adını koyun! Koyacaksanız Diyarbakırlıların yeni doğan çocuklarına adını vermeye hala devam ettiği Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın adını koyun! Şerife’nin ve Gaffar’ın bu ülkeye adanmış hayatlarını genç kuşakların bilmesi ve öğrenmesi ne iyi ne güzel olur! Peki bir işkencecinin hayatında iyi ve güzel olan nedir, ibretten başka! Bu iş Türkiye’ye yakışmadı Sayın Bakanım!” diye konuştu.
Tepkilerin ardından Milli Eğitim Bakanlığı Esat Oktay Yıldıran’ın isminin verilmesinin tasvip edilmediğini açıkladı. Bakanlığın açıklamasında “İzmir’de bir okula Esat Oktay Yıldıran isminin verildiğine ilişkin haberler üzerine Bakanlığımızca gerekli inceleme yapılmıştır” dendi.
Açıklamada “Öteden beri toplumun adalet duygusunu inciten ve vicdanını yaralayan hadiselerle birlikte anılan isimlerin caddelerden, okullardan kaldırılması şeklindeki uygulamalar göz önüne alındığında böyle bir uygulamanın Bakanlığımızca tasvip edilemeyecek bir hata olduğu kolaylıkla anlaşılabilir” sözleri de yer aldı.
Bakanlık “Hangi dönemde alınmış olursa olsun hafızalarımızdaki derin izlerini koruyan bir dönemin yanlışlarını bugüne taşıma anlamına gelen bu kararı tasvip etmemiz mümkün değildir” dedi.
Bakanlık “Millî Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği”ne göre ad verme yetkisi olan valiliğe (İzmir Valiliği) gerekli bilginin verildiğini de ekledi.
Esat Oktay Yıldıran’ın yüzbaşı olarak görev yaptığı Diyarbakır Cezaevi 12 Eylül 1980’de Sıkıyönetim Komutanlığı emrinde Askeri Cezaevi olarak hizmete açıldı.
30’u aşkın tutuklu, 1980-84 yıllarında cezaevi yönetiminin kötü uygulamaları, yapılan işkenceler nedeniyle hayatını kaybetti.
Bazı kaynaklar sayının 50’yi aştığını öne sürüyor. Cezaevinde gördüğü işkencelerin bıraktığı kalıcı hasarlar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise bilinmiyor. Esat Oktay Yıldıran’ın cezaevindeki uygulamaların mimarı olduğu öne sürülüyor.
Ahmet Türk ve Gültan Kışanak, Orhan Miroğlu gibi Kürt siyasetçiler de Yıldıran’ın işkencelerine maruz kalan isimler arasında. İki dönem AK Parti milletvekilliği yapan MKYK üyesi Orhan Miroğlu da Diyarbakır Cezaevi’nde sekiz yıl hapis yatmıştı.
Miroğlu 2017 yılında Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu toplantısında Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıklarını gözyaşları içinde anlatarak “Her katta 10 hücre vardı ve dört kattan oluşuyordu. Birinci katın birinci hücresi tamamen lağımla doldurulmuştu. Gelen herkes istisnasız o lağımın içine sokuldu. Ona da ‘banyo’ diyorlardı” demişti.
Miroğlu cezaevinde yüzbaşı rütbesiyle güvenlik amiri olan Yıldıran’ın işkenceyi yönettiğini anlatmıştı:
“Yüzbaşı Esat ‘bunlara banyo yaptırın’ dedikten sonra bizi oraya soktular. Bu işkence süre olarak yaklaşık 4-5 saat sürdü. Kaçışıyorduk. Koridorun içinde feryat figan kaçıyorsunuz ama bir biçimde sizi buluyorlar ve işkence yapıyorlar. Yorulmalarının ardından bitti.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 yılında yaptığı konuşmada cezaevinin zulümlere konu olduğunu söylemiş ve “hafıza” merkezi olarak görev yapacağını kaydetmişti. Müzenin 3 Eylül 2024’de açılması hedefleniyordu.
12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle Diyarbakır Cezaevi’nde işkence ve kötü muamelelere maruz kalan yaklaşık 1600 darbe mağduru, dönemin sorumlularının yargılanması için çeşitli tarihlerde Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Başsavcılık suç duyuruları hakkında takipsizlik kararı verdi.
Esat Oktay Yıldıran 22 Ekim 1988’de İstanbul Ümraniye’de eşi ve iki çocuğu ile birlikte bindiği halk otobüsünde uğradığı saldırıda öldürülmüş, saldırıyı PKK üstlenmişti.