Akdeniz derbisinde kazanan Antalyaspor
Soğukta ilk yarıda tribünlerin yarısı çıksa kimse bir şey demezdi. Neticede herkes görevini çok iyi yapmıştı. İkinci devre mesai bitsin diye oynandı. Konyaspor üç günde 10 gol yedi. Müstahak olmadığını kim söyleyebilir?
Artık zamanı geldi. Ne başlangıçlar gördük o sezona benzeyen. Hele de Fenerbahçe’den. Çok uzak değil daha geçen sezon gene kulakları çınlamıştı. Ama kalp gözüyle görmeyen herkes bu işin çok zor olduğunu biliyor. Bir sezonda 100 golün üzerine çıkmak, 103 gollük rekoru kırmak imkânsız gibi bir şey. Sanırım bu sezon o ‘imkansızın’ kıyısında Sarı-Lacivertliler.
Ligin ilk yarısını 56 golle tamamlamış oldular. Yazıyla tekrar yazalım: Elli altı! Sadece gol atmakla kalmayıp bunu bir de çok kolaymış gibi gösteriyorlar. Son yıllardaki istatistiklere baktığınızda genelde net-brüt oranı düşüktü Fenerbahçe’nin. Tribünler kaçan pozisyonlar yüzünden az dizini dövmezdi.
Dün akşam 17’de King’in kaçırdığı gibi bir pozisyondan sonra (ki dün akşam mutlak gol fırsatı olup da kaçırdıkları iki denemeden biriydi) genelde top döner dolaşır kalesinde gole dönüşürdü Sarı Kanaryaların. Pirincin taşıyla uğraşıp dururlardı. Bu sezon tam aksine olmayacak goller bile oluveriyor. Cengiz’in İstanbulspor’a ikinci golüne, bu hafta Syzmanski’nin Dzeko’ya asistine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Rakamlara bakarsanız daha da iyi anlarsınız. İlk yarı 5-0 bitti ama gol beklentisi 4 bile değildi ev sahibinin. 3,34’le attılar onca golü. Kaleyi bulan 6 topun 5’i (%83) Konyaspor ağlarından çıktı. Basketbolda değil üçlük, faul yüzdesi bile bu kadar çıkmaz. Olacak iş değil!
Kabul edelim bu işi tek başlarına başarmadılar. Bir de rakip vardı sahada. Tırnak içine sıkışmış gibi bir rakip. Konyaspor öyle bir düzenek kurmuş ki, Fenerbahçe antrenmanda bile bu kadar alan bulamıyordur. Tel tel döküldü herkes. Onu da geçtim, istirham ediyorum bir Allah’ın kulu defansı bu kadar önde kurmanın, rakip böyle pres yaparken topla çıkmaya çalışmanın esbabımucibesini sarih bir lisanla anlatsın bize. Evet Osmanlıcaya döndüm, çünkü Konyaspor’un oyun karakteri o dönemi hatırlatacak kadar köhneydi. Kaleyi bulan ilk şutları 90’da geldi, o da gol oldu! Başka sözüm yok sayın hakim, sanık sizin.
Üç gün arayla Galatasaray ve Fenerbahçe’den bir araba gol yemeyi rakiplerin iyiliğiyle açıklayamazsınız sadece. Darmaduman oldu Konyaspor. Bu kadar yerlici ve millici geçinen bir şehrin takımı geçen sezon durduk yere İlhan Palut’u kovdu. Üzerine Balkanlar ve Ortadoğu dışında çalışmamış Alexandar Stanojeviç’i yarım sezonluğuna getirdiler. Hadi Sırp teknik adama güvendin, sonra neden onu da yarı yolda bıraktın ki? Şimdi Hakan Keleş o koltuğa yerli ve milli diye mi oturdu yani! E nasıl olacak bu işler?
Sonuç olarak sezonun en rahat maçıydı Fenerbahçe için. Fred ve İsmail hücumda çok ender gözüktüler. Hatta Fred bol bol pas hatası falan yaptı. Ferdi gibi kütüğünde hücum yazan bir kanat beki neredeyse hiç atağa çıkmadı. Defans bloğunun ilk hamlelerinde de hep bir tereddüt vardı. Dzeko ve Syzmanski sadece 45 dakika oynadı ve skor 7-1.
Bazı maçlardan erken çıkarsınız. Genelde mutsuzluktan olur bu. Dünkü soğukta ilk yarıda tribünlerin yarısı çıksa kimse bir şey demezdi. Neticede herkes görevini çok iyi yapmıştı. İkinci devre mesai bitsin diye, idare-i maslahat olarak oynandı.