Altın Portakal günlüğü: Sıradan insan hikayesinin hayat karşındaki muhteşem zaferi
Altın Portakal geçen yıl sansür nedeniyle iptal edilmişti. Sansürü kim yapmıştı, krizli 10 gün boyunca neler yaşandı? Bugüne kadar hiç konuşmayan festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu kriz günlerini 10Haber'e anlattı.
2023’ün en tatsız olaylarından biriydi Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptali. Oysa 60. yılını kutlanacaktı. Lakin ‘Kanun Hükmü’ belgeselinin sansürlenmesiyle başlayan süreç festivalin iptal edilmesine neden oldu. Kimdi bu filmi sansürleyen? Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in açıklamasına göre festivalin yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu’ydu. Zaten süreci de iyi yönetememişti…
Ahmet Boyacıoğlu yılların festivalcisi. Yanlış hatırlamıyorsam 1988’den beri film festivalleri düzenleyen bir insan. Ankara Sinema Derneği olarak düzenledikleri Gezici Festival ülkemizin en özgün festivallerinden biri. 2019’dan bu yana da Antalya Film Festivali’ni düzenliyor. Bir filmi sansürlediği görülmedi daha önce. Yaşananları bir de ondan dinlemek istedik. Lakin festivalden sonra konuşmak istemedi. Çünkü ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmıştı, bu sorunlarla uğraştı. Sonunda sağlığına kavuşunca 10Haber’e festivalin iptaliyle sonuçlanan süreci kendi perspektifinden anlattı. Boyacıoğlu’nun anlattıkları Böcek’in anlatımıyla hiç uyuşmuyor. Buyurun…
– Siz Antalya Film Festivali’nin iptali sürecinde hiç konuşmadınız. İlk defa süreçle ilgili konuşacaksınız. Ama kaç zamandır sessizdiniz. Neler yaşadınız?
– Muhittin Böcek Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni 29 Eylül’de iptal etti. Olan olmuştu ve yapacak bir şey yoktu. Bilgi kirliliği de çok fazlaydı. Ne söylesem boşa düşecekti. Antalya’da bir yerel gazete benim Fethullahçı olduğumu yazmış. Festivali Tolga Örnek’in 1998 yılında çektiği ‘Atatürk’ belgeselinin gösterimi ile açmayı planlayan, 1971 yılından beri Cumhuriyet gazetesi okuyan bir Fethullahçı! Siz olsaydınız ne yapardınız? Ayrıca Antalya’dan ayrıldıktan sonra çok ciddi sağlık sorunları yaşadım ve bir ameliyat geçirdim. Sağlık açısından ancak kendime gelebildim.
– Çok geçmiş olsun. Peki en başa dönelim. 20 Eylül’deki basın toplantısına kadar her şey yolundaydı. Bildiğim kadarıyla festivalle ilgili basın toplantısı sonrası başladı her şey. Bir de sizden dinleyelim süreci.
– 21 Eylül sabahına kadar her şey yolundaydı. Festivalin 60. yılı için çalışmalar ocak ayında başlamış, ekip kurulmuş, ön jüriler belirlenmiş, yarışmaların duyuruları yapılmış, başvurular alınmış, yarışmaya katılacak filmler belirlenmiş, uluslararası filmler seçilmiş ve çevirileri yapılmış, Onur ve Başarı Ödülleri’ni alacak sanatçılarla konuşulmuş, Forum Bölümüne katılacak projeler ve Forum jürileri belirlenmiş, Forum Bölümü ile ilgili bütün işler tamamlanmış, Altın Portakal Sinema Okulu için 250 öğrenci seçilmiş, Özel Gösterimler belirlenmiş, Festivalin 60. yılı nedeniyle gösterim yapılması planlanan Alanya, Manavgat ve Kumluca’daki salonlar saptanmıştı. Film ekiplerinin ve konukların Antalya’ya gelişleri ile ilgili çalışmalar konuk ağırlama ekibi tarafından yürütülmekteydi. Katalog büyük ölçüde tamamlanmıştı, gösterim programı üzerinde çalışılmaktaydı. Sanatsal açıdan festival büyük ölçüde hazırdı.
– Peki ocak ayından 21 Eylül’e, bu bahsettiğiniz hazırlıklar sıkıntısız mı yürüdü?
– Ocak ayında başlayan çalışmaların çok da kolay ve tartışmasız yürüdüğü söylenemez. Belediye başkanının danışmanlarının ne yazık ki bir film festivalinin nasıl düzenlendiği konusunda fazla bir bilgisi yoktu. Ayrıca sinema ve filmler konusu da onları pek ilgilendirmiyordu. Özellikle danışman Fulya İnandıklı 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni yaklaşan yerel seçimler için bir propaganda aracı olarak görüyor ve festivale TV dizilerinde boy gösteren ünlülerin gelmesinden başka bir şey düşünmüyordu. İlk toplantılardan birinde ‘TV dizisi yarışması’ düzenlenmesi bile önerildi. Amaç ünlü isimlerin açılış töreninde ve kortejde boy göstermesi ve böylece seçimden önce festivalin çok ses getirmesiydi. Yani bir ‘Artiz Festivali’ düzenlememiz isteniyordu. Jüri üyelerinin seçiminde bile ‘O yeterince ünlü değil’ cümlesini çok sık duyduk.
– Basın toplantısı sonrası neler oldu?
– 20 Eylül sabahı Akra Barut otelde jüri başkanı Demet Akbağ’ın katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi. Aynı gün öğleden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bir telefon geldi. “Fetö’cü bir filmi yarışmaya aldığımız” söylendi. “Filmi izlediniz mi?” sorusuna “Linki yolla da izleyelim” cevabı verdiler. Filmi kimse izlememişti ama Fethullah Gülen’i destekleyen sitelerde filmle ilgili yazılar çıkmıştı. Bu da herhalde filmin Fethullah Gülen cemaatinin propagandasını yaptığına yeterli kanıttı.
Burada bir parantez açıp filme dönelim. ‘Kanun Hükmü’ dört yıllık bir sürede Bodrum’da çekilen, çekimi kaymakamlıkça sürekli engellenen bir belgesel. Yönetmeni Nejla Demirci. Film Kanun Hükmünde Kararname ile işinden atılan kardiyoloji uzmanı bir doktor ve bir ilkokul öğretmenini anlatıyor. Çekim süreci mahkemeler nedeniyle sekteye uğramış. En son olarak da Anayasa Mahkemesi yönetmenin ifade özgürlüğünün kısıtlandığına karar verip devleti 13.500 TL tazminat ödemeye mahkum etmiş. Film Türk Tabipler Birliği’nin maddi desteği ile çekilmiş. Toplanan bilgilerden filmin yönetmeninin Yeşil Sol Parti’yi desteklediği, doktorun sol görüşlü olduğu, öğretmenin ise imzasını Atatürk’ün imzasına benzetecek kadar fanatik bir Atatürkçü olduğu ortaya çıkıyor. Filmin Antalya’daki gösterimine Eğitim-Sen, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türk Tabipler Birliği gibi kuruluşların katılacağı bilgisi de elimize ulaştı.
Sonuç olarak filmin Fethullah Gülen propagandası yaptığı savı kocaman bir yalan. Ne yazık ki kimse filmi izlemedi, ama herkes bu yalana inandı, ya da inanmış gibi davrandı.
– Bakanlıktan size gelen bu telefon sizin için bir krizin habercisi miydi?
– O telefonu pek ciddiye almadık ve işimize devam ettik. Ancak 21 Eylül Perşembe günü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un sabah saat 08.00’de Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’i üst üste altı kez arayıp “Fethullah Gülen propagandası yapan ‘Kanun Hükmü’ adlı filmin 24 saat içinde programdan çıkartılıp, bunun bir basın açıklaması ile duyurulmasını’ istemesiyle işin rengi değişti.
– Bu ciddi bir iddia. Bu iddiayı 10Haber’de yazmıştık ve yalanlanmadı. Siz bu ana tanıklık ettiniz mi?
– Muhittin Böcek toplantıda anlattı ve telefonunun ekranını gösterdi, alt alta altı kez bakanın adı yazıyordu. Muhittin Böcek bir mesajı da kaydettiğini söyledi. Elektronik konusunda bilgim yetersiz olduğu için neyi nasıl kaydettiğini bilmiyorum.
– Bu telefonla sansür süreci başladı yani…
– Evet, bu telefon ile festival yeni bir aşamaya geldi. Biz bir filmi yarışmadan çıkartmanın aynen 2014’te Antalya’da ve 2015’te İstanbul Film Festivali’nde olduğu gibi festivali çökerteceğini toplantıda belediye yetkililerine anlattık. Bu toplantılar sık olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri ve Festival İdari Yönetmeni Av. Cansel Tuncer, Anset Müdürü Aydil Borak, Başkan Danışmanı Fulya İnandıklı, Festivalin Sanat Yönetmeni Başak Emre Pundurs, Antalya Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ve Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Okan Yavuz’un katılımı ile yapılıyordu. Konuya göre başkan danışmanları, daire başkanları ve önemli kararlar alınacaksa Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda Festival Başkanı Muhittin Böcek de toplantılara katılıyordu.
– Sonra nasıl bir yol haritasına karar verildi?
– Aynı gün Anset’te filmin izlenmesine karar verildi. Toplantı odasındaki televizyondan güzel bir Bodrum manzarası ile başlayan 97 dakika uzunluğundaki filmi başlangıçta herkes dikkatle izlerken bir süre sonra doktorun hasta muayeneleri ve öğretmenin sürekli üzerinde ‘İşimi istiyorum’ yazan pankartlar asmasını gösteren ve birbirini tekrar eden sahnelerle izleyenlerin dikkati dağıldı. Kimse filmin sonunu getiremedi, gelen telefonlar ve başka işler nedeniyle herkes salonu terk etti. Ancak daha sonra hem Cansel Tuncer, hem de başkan danışmanları sürekli ‘Kanun Hükmü’ filminin neden festivale seçildiğini sorguladılar ve bizi suçladılar. Filmde Fethullah Gülen cemaati propagandası yapıldığı yalanına onlar da inanmış gibiydiler. Danışman Fulya İnandıklı filmin sakıncalı olduğunu söyledi. Bu tartışmalar aramızda büyük bir gerilim yarattı.
“Duvara doğru yol alan bir arabada gaza basıyoruz’, ‘Festival iskambil kağıtlarından bir şato gibi yıkılır, gider” gibi uyarılarımızla ve yoğun tartışmalarla geçen uzun bir günün ardından Muhittin Böcek saat 21.00 gibi Anset’teki toplantıya katıldı. Yüzünde büyük bir endişe ve korku ifadesi ile “Arkadaşlar bu film festival programından çıkacak” dedi. Konu kapanmıştı. Yaşadığımız bunca tatsız olaydan sonra en çok merak ettiğim ve hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bir konu var. Muhittin Böcek ne ile tehdit edildi ve neden bu kadar korktu? O sırada İçişleri Bakanlığı’nın devrede olduğu, belediyeye kayyum atanacağı dedikoduları etrafta dolaşıyordu. Muhittin Böcek’in iki gün üst üste Antalya Valiliği’ne çağrıldığını da duyduk.
– Yani filmin festivalden çıkarılmasına Muhittin Böcek mi karar verdi?
– Evet. Aslında Muhittin Böcek Kültür ve Turizm Bakanı ile tanışıyor, aralarındaki samimi bir telefon konuşmasına iki yıl önce tanık olmuştum. Bakana yarı şaka yarı ciddi, “Filmi izledin mi? Bu filmde Fethullah propagandası yok, sana yanlış bilgi vermişler, önce filmi izleyin, sonra konuşalım” diyebilseydi olaylar başka yönde gelişebilirdi.
Bu arada film hakkında açılan davaların devam ettiği haberi geldi. Cansel Tuncer bir avukat olarak uyarıda bulundu ve Türk Ceza Kanununun 288 numaralı maddesinin “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu” ile ilgili olduğunu belirtti. Onun önerisiyle “film hakkındaki davaların sürmesi nedeniyle filmin festival programından çıkarıldığını” belirten bir metin yazdık. Böylece 1988 yılından bu yana çalıştığım 49. festival olan 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde resmen sansürcü oldum.
– Bu sizin için bir hata mıydı?
– Hata… Büyük hata. Benim buradaki en büyük hatam ‘İstifa ediyorum’ diyerek masadan kalkmamam oldu. Aylardır çalışan ekibin emeklerinin boşa gideceği ve Festivalin iptal edileceği düşüncesi buna neden oldu.
Ancak en büyük hatam CHP’li bir belediye ile çalıştığımızı düşünmemdi. Yanılmışım. Antalya Büyükşehir Belediyesinde çok farklı bir yapı var.
1988 yılından bu yana film festivallerinde birçok belediye başkanı ile tanıştım ve çalıştım. Her başkan bir sonraki seçimleri düşünür ve planlarını ona göre yapar. Bunu doğal karşılamak gerek. Ancak Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde yaşadıklarım çok farklı.
Birçok insan bakkaldan alınan filmleri bir araya getirerek bir film festivali yapılabileceğini düşünüyor. Bu işin mutfağında aylarca süren büyük bir emek olduğunun kimse farkında değil. 60. festival için kaç kişi ne kadar emek harcadı? Kaç film izlendi, kaç kişiyle telefonla konuşuldu? Kaç e-mail atıldı? Birçok insan için bunların hiçbir önemi yok ne yazık ki.
– Filmin festivalden çıkarılması sonrası olacakları tahmin ediyor muydunuz?
– Beklediğim gibi filmin festival programından çıkarılmasıyla ortalık birbirine girdi. Yarışmadaki filmler ve jüriler çekildi, Festival çökme noktasına geldi. Muhittin Böcek’in o sırada yurt dışında olması bir karar alınmasını engellediği için zaman sürekli aleyhimize işledi. Bu sırada özellikle Antalya’daki yerel basında festivali ve belediyeyi eleştiren çok ağır yazılar çıktı. Hepimiz Fethullahçılıkla suçlandık. Sinema yazarları ise bizi sansürcülükle suçlayan yazılar yazdılar. İşin acı tarafı kimsenin filmi izlememiş olmasıydı. Ancak herkes, doğru yanlış, aklına ne gelirse yazıyordu.
Biz bu arada Festivali kurtarmak için alternatif yollar düşündük. 35 sektör temsilcisi ve bazı jüri üyeleriyle bir zoom toplantısı yaptık ve derdimizi anlatmaya çalıştık, ancak bu çabalarımız her kafadan bir ses çıkan böyle bir ortamda başarılı olamadı.
Festivaldeki belirsizlik sürerken Antalya Film Forum’un jüri üyeleri istifa ettiklerini açıkladılar, Forum katılımcıları da Antalya’ya gelmeyeceklerini bildirdiler, sponsorlar geri çekildiler. Böylece Forum da başlamadan bitmiş oldu.
– Sonra film tekrar programa alındı. Neler yaşandı?
– 27 Eylül Çarşamba saat 22.00 sularında Cansel Tuncer beni telefonla aradı ve “Sizi saat on birde belediyeye bekliyoruz” dedi. Ben de “Şimdi mi, yarın sabah mı?” diye sordum. Hemenmiş.
Belediyede Başkan Muhittin Böcek’in odasında benden önce başlamış olan toplantıya katıldım. Odada Muhittin Böcek’in yanı sıra Cansel Tuncer, Fulya İnandıklı, İzmir’den gelerek üç gündür toplantılara katılan (bir başka danışman) Gülfem Saydam, Mehmet Özgür, Okan Yavuz ve festivalin açılış ve ödül törenlerinin ve diğer işlerin organizasyonunu yapan Aktüel adlı şirketin sahibi Okan Kaya vardı.
Belli ki ben gelmeden önce konu uzun uzun tartışılmış. Başkan Böcek bana “Filmi geri alırsak bu festival yetişir mi?” diye sordu. Doğru bir soru, çünkü festivalin başlamasına dokuz gün vardı. Bütün hazırlıklar tamamlanmış olmasına karşın katalog ve program baskıya girmemişti. Ben de “Birkaç gece sabahlarız, ama yetiştiririz” diye cevap verdim. “Ne, nasıl, ne zaman yapılacak?” konuşmalarından sonra saat 23.40’da belediyeden ayrıldım. Başkanın açıklaması için 20 – 30 dakika zaman istediler. Önce onun açıklaması internete verilecek, arkasından biz filmin yarışmaya geri alındığını açıklayacaktık. (Antalya’da işler politbüro mantığı ile böyle yürüyor.) Bu arada film ve filmdeki karakterler ile ilgili süren bir davanın olmadığı bilgisi de belediyeye gelmiş ve bizim ilk kararımız zaten geçersiz olmuştu.
Otele dönerken telefon edip tüm ekibin oteldeki toplantı odasına gelmesini istedim. Herkes çok sevindi. Festival kurtulmuştu. Kimin ne yapması gerektiği üzerine konuşuldu. Başkanın açıklaması bir türlü yapılmadığı için saat 01.30’a kadar bekledik. Sonra bizim açıklamamızın sabah yapılmasına karar verdik.
– Evet o gece önce Böcek’in açıklaması sabaha doğru da sizin açıklamanız oldu. Festival kurtulmuştu ama sonra tekrar işler karıştı. Tam olarak ne oldu da karıştı?
– 28 Eylül Perşembe saat 07.20’de filmin festivale geri alındığını açıkladık. Aradan iki saat geçmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı festivalden çekildiğini açıkladı. Açıklamada, “Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, belgesel yarışması bölümünde ‘Kanun Hükmü’ adlı belgeselde mağduriyet algısı üzerinden FETÖ terör örgütü propagandası yapılması nedeniyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden desteğimizi çekmiş bulunmaktayız” dendi. Saat 11.00 gibi Adalet Bakanı kendisine uzatılan mikrofona, aynı cümleyi iki kez tekrarlayarak filmin festivalde gösterilemeyeceğini söyledi ve “Film festivalinde terör propagandası yapılması kabul edilemez. Kültür Bakanlığı’nın kararı doğru” dedi. Daha sonra Gençlik ve Spor Bakanlığı festivalin açılışının yapılacağı spor salonunun tahsisinin iptal edildiğini bildirdi. Aynı gün festivalin sponsoru olan özel (ve ürkek) sektör temsilcileri de festivalden desteklerini çektiklerini açıkladılar.
Genel Sekreter Cansel Tuncer tek tek isim vererek hakkımızda soruşturma açılabileceğini, bu soruşturmanın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı’na kadar uzanabileceğini söyledi. “Film gösteriminde güvenliğimizi sağlayabilecek misiniz, ya da soruşturma açılırsa arkamızda duracak mısınız, bir avukatla konuşabilir miyiz?” soruları yanıtsız kaldı. Ve hakkımda soruşturma açıldığı haberi geldi. Muhittin Böcek’in oğlu bana Su Otel’in lobisinde Başak Emre’nin, benim ve Cansel Tuncer’in isimlerinin Terörle Mücadele Birimi’ne verildiğini duyduğunu söyledi. Çoğu genç olan festival ekibinin ne kadar huzursuz olduğunu tahmin edebilirsiniz.
– Sonra siz ‘Kanun Hükmü’ belgeselinin programdan yeniden çıkarıldığını açıkladınız. Neden çıkarıldı sonrasında?
– Festivali kurtarmak için son umudumuz 28 Eylül Perşembe günü saat 14.00’te İstanbul’da yapılan bir toplantıydı. Belgesel Sinemacılar Birliği yetkilileri ‘Kanun Hükmü’nün yönetmeni Nejla Demirci ile konuştular ve onu filmini YouTube’a koyup festivalden çekmeye ikna etmeye çalıştılar. Böylece festivale yönelik komplo çökecek, kimse festivali suçlayamayacak ve festival yapabilecekti. Festival sırasında bir sansür paneli düzenleyecek ve Nejla Demirci’yi de konuşmacı olarak Antalya’ya çağıracaktık. Ancak Nejla Demirci bu öneriyi kabul etmedi.
– O günün akşamı festival iptal edildiği açıklandı. İptal kararı nasıl alındı?
– 29 Eylül Cuma akşamı belediyeye çağrıldık. Bir saatten fazla özel kalemde bekledik. İçeride bir toplantı vardı. Özel kalemde bizimle birlikte bir de kamera ekibi bekliyordu. Toplantı odasına girdiğimizde Cansel Tuncer, Fulya İnandıklı, Gülfem Saydam ve Mehmet Özgür ile karşılaştık. Cansel Tuncer festivali iptal edeceklerini söyledi. Böylece festivalin iptal kararı da sanat ekibinden kimsenin katılmadığı bir toplantıda belediye başkanı Muhittin Böcek ve danışmanları tarafından alınmış oldu.
Burada İzmir’den gelerek 24 Eylül’den itibaren krizi çözmeye çabalayan ‘siyasi danışman’ Gülfem Saydam ile ilgili bir bilgi vermek gerekiyor. Gülfem Hanım tartışmalar sırasında “Tunç Başkan olsaydı bu tehditlere pabuç bırakmazdı, elinin tersiyle iterdi, ancak Muhittin Başkan devletçidir” diyerek İzmir ve Antalya arasındaki farkı çok iyi bir şekilde açıklamış oldu.
Muhittin Böcek gece görüntülü bir haber ile basına festivali iptal ettiğini, “Başta festival yönetmeni olmak üzere tüm sanat ekibinin süreci yanlış yönettiği, kriz yönetimini yapamadığı tespit edildiğinden, kendi kararıyla büyük bir karmaşaya neden olan festival yönetmeninin, sanat yönetmeninin ve oluşturdukları tüm sanat ekibinin görevlerine son verildiğini” açıkladı. Su Otel’in lokantasında bunu duyduğumuzda kulaklarımıza inanamadık. Bu metni hangi danışman yazdı, hala çok merak ediyorum. Genç arkadaşların ilk tepkisi “Yuh” oldu.
Büyük bir olasılıkla biz özel kalemde beklerken bu haberin çekimi toplantı odasında yapılmıştı. Oysa Muhittin Böcek birkaç saat önce aramızdaki abi-kardeş ilişkisinden söz ediyor ve bizi ne kadar sevdiğini söylüyordu. 2019 yılından başlayarak dört yıl boyunca birlikte çalışmış ve başarılı festivallere imza atmıştık. Politika böyle bir şey herhalde.
Sonuç olarak filmi Kültür ve Turizm Bakanı’nın baskısıyla yarışmadan çıkartan, tekrar yarışmaya alan ve en sonunda da festivali iptal eden Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Muhittin Böcek ve danışmanlarıdır. Zavallı Altın Portakal 60. yaş gününü kutlayamadan öldü gitti.
– Aradan epey zaman geçti sürece daha soğukkanlı baktığınız zaman değerlendirmeniz nasıl?
– Olaya dışarıdan bakıldığında büyük bir komplo ile karşı karşıya kaldığımız söylenebilir. Önce TRT, Forum’dan çekildi. Sonra Kültür ve Turizm Bakanı, Fethullah Gülen ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, ama hükümetin Kanun Hükmünde Kararnamesini eleştiren bir filmin “FETÖ propagandası yaptığı gerekçesiyle” festivalden çıkartılmasını istedi. Sonra diğer bakanlıklar devreye girdi. Amaç başından beri festivali yaptırmamak, CHP’li belediyeyi itibarsızlaştırmaktı.
Bu olayın yurt dışında nasıl algılandığına gelince: Screen, Variety, BBC, Deutsche Welle gibi basın organlarında festivalin hükümet baskısıyla iptali ve sansür ile ilgili yazılar çıktı. İleride bu konu üzerine daha fazla yazılacaktır.
Muhittin Böcek sürekli “Ben 60. festivali yapamayan başkan olarak tarihe geçmem” dese de nedeni belli olmayan bir korku ile, bakanlıklardan gelen baskı ve tehditlere boyun eğdi. Son gece de bütün suçu benim ve ekibimin üzerine atıp festivali iptal etti. 13 Ekim Cuma günü İstanbul’da Marmara Otelinde danışmanları ile birlikte sektör temsilcileriyle bir toplantı yapıp Festivali 31.12.2023’ten önce düzenlemek konusunda destek istedi. Nostalji Festivali adını alacak bu etkinlikte daha önceki yıllarda ödül alan filmlerin gösterileceği dedikodusu yayıldı. Ancak sektör temsilcileri bu isteği kabul etmedi.
Muhittin Böcek’in “Festivali bakanlıklardan beş kuruş almadan kendi olanakları ile yapacağını” söylemesi de gerçeklerle uyuşmamaktadır. Birçok kişi bakanlıkların çekilmesi nedeniyle festivalin parasal sıkıntıya düştüğünü ve bu nedenle yapılamadığını sandı. Oysa Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın festivale katkısı sadece 2 Milyon TL, festivalin bütçesi ise 40 Milyon TL. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından tahsisi iptal edilen kapalı spor salonu yerine de Cam Piramit kullanılacaktı.
Bu arada 28 Eylül tarihine kadar çalışarak festivalin tüm hazırlıklarını tamamlayan ekibin paraları da ödenmedi. Aralarında dört Altın Portakal Ödüllü yönetmen, sinema yazarları ve akademisyenler olan bu 43 kişi, emeklerinin karşılığını alamadılar. Cumhuriyet’in 100. Yılı dolayısıyla belediye çalışanlarına 2023 TL ikramiye dağıtan ve “Alın teri ve emeğe her zaman saygılı olduğunu” söyleyen Muhittin Böcek bu konuda sessiz kaldı.
– Sonuçta 60. yılında festival iptal edildi. Nasıl sonuçları oldu sizce bu iptalin.
– Ne yazık ki kimse festivalin iptal edilmesinin sinemamızı ne kadar olumsuz etkilediğinin üzerinde durmadı. Filmlerini festivale yollayan yapımcı ve yönetmenler alabilecekleri ödüllerden oldular. Forum’da projeleri olan yapımcılar önemli bir tanıtım olanağından yararlanamadılar. Aylarca çalışan ekibin emekleri boşa gitti. Bir yıl boyunca festivali bekleyen Antalyalı izleyicilerden kim özür dileyecek?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın adının Kültür, Turizm ve Sansür Bakanlığı olarak değişeceğini sanmıyorum. Ancak Mehmet Nuri Ersoy ‘Sansürcü Bakan’ olarak anılacak, çünkü basında yer alamasa da, sinema dünyası filmin festivalden çıkartılması emrini onun verdiğini biliyor.
İkisi de Antalyalı olan Mehmet Nuri Ersoy ve Muhittin Böcek’in kendi kentlerine kötülük yapan politikacılar olarak tarihe geçecekleri de kesin.
Türkiye’de bir daha hükümeti eleştiren filmlerin gösterilebildiği bir film festivalinin yapılabileceğini pek sanmıyorum. Zaten Muhittin Böcek gibi belediye başkanları ile böyle işlere girmek de doğru değil. Yaşım ileri olduğu için ne yazık ki hükümetlerin sinemadan korkmadığı bir Türkiye’yi göremeyeceğim, ancak bu konuda yapacak bir şey yok.