FIFA faturayı kesti: Tete, eski kulübü Shakhtar’a 2.5 milyon euro ödeyecek
Galatasaray'da teknik direktör Okan Buruk’un en önemli doğrusu Dries ‘Tenten’ Mertens’i Sivasspor maçındaki gibi daha erken dakikalarda oyundan almamasıydı. Bu tercih, Kayserispor karşısında galibiyeti getiren unsur oldu.
‘Apertura’yı Fenerbahçe’nin iki puan gerisinde ikinci sırada bitiren ‘Son şampiyon’, ‘Clasura’nun ilk maçında dün gece evinde Kayserispor’u ağırladı. Son maçında, son derece ruhsuz ve kötü oyunla Sivasspor deplasmanında iki puan bırakan Sarı-Kırmızılılar, RAMS Park’ta renktaşları önünde mücadeleye daha istekli, daha baskılı ve coşkulu başladı. Lakin durumun böyle olması doğaldı, çünkü evinde oynuyordu ve bütün stat arkasındaydı. Üstüne üstlük rakip de fazlasıyla eksikti ve Mame Thaim’ın takımdan ayrılmasıyla en önemli hücum gücünü kaybetmiş durumdaydı.
Ve fakat tüm bu avantajlara rağmen Okan Buruk’un takımı dağınık, de-organize, topu alanın golü kendi atma histerisiyle yüklü bir tabloya sahipti ve en önemlisi iki kanat oyuncusu, onca kreatif özelliklerine rağmen bal yapmayan arıydılar. Hadi Tete ‘sokak futbolu’ ruhu ve tarzıyla kendini var ediyor ve bu saatten sonra takım oyuncusu olması bence çok zor. Ya Zaha’ya ne demeli? Tek ve en önemli erdemini, yani kolayca adam geçmeyi de kaybetmiş görünüyor… Fildişi açık mücadele boyunca Gökhan Sazdağı’na takılıp durdu. En uçta yer alan Halil Dervişoğlu ise ‘gerçek bir hayalet santrafor’. Galatasaray tarihinin en kötüleri arasında rahatlıkla yerini alır Hatta ben kendi adıma şunu söyleyebilirim; hatırladıklarım içinde en kötüsü olan Iorfa’dan belki bir tık üsttedir, belki de sıralamada yeri aynıdır. Iorfa’nın daha coşkulu olduğu muhakkaktı.
Dolayısıyla bu üç isim üzerinden şu yorumu yapabiliriz; takım saha dışı eksiklerinin yanında ‘İlk 11’de de fazlasıyla eksikti. Bu eksiklikleri tıpkı Sivasspor deplasmanında olduğu gibi 36 yaşına rağmen enerjisini ve oyun hırsını kaybetmeyen Dries Mertens bir anlamda psikolojik olarak kapatıyor gibiydi. İlk yarıda oyun ve top hâkimiyetini Nelsson’un Attamah’a çarpıp ağları bulan tuhaf golüyle skora da yansıtan Galatasaray, ardından ikinciyi bulup farkı açacağına rakibin kazandığı penaltıyla geçen haftaki kâbusu bu kez kendi sahasında yaşayacak konuma geldi. Sağ olsun Muslera, Bahoken’in vuruşunu kurtarırken rakibi oyuna ortak etmedi. Ama ilerleyen dakikalarda bu durumun sadece ilk yarı için geçerli olduğunu anladık!
Mücadelenin ikinci devresinde “Sivasspor beraberliğinden hem Buruk hem de öğrencileri yeterince ders almışlardır” diye düşünleri haksız çıkaran bir seyir izledik. Torreira’nın hatalı geri pasında topla buluşan Aylton Boa Morte beraberliği sağlamakta zorlanmadı. Yine de Portekizli hücumcunun vuruşu Galatasaray ağlarını bulduğunda dakika 57’ydi ve Sarı-Kırmızılıların tekrar skor üstünlüğünü ele geçirmesi için yeterince vakti vardı. Lakin bir kez daha doğru dürüst bir oyun planı olmadan körlemesine yapılan ataklar, uzaktan denenen şutlar, yerini bulmayan paslar derken VAR’ın uyarısıyla kazanılan penaltı ve atışı kullanan Belçikalının ağları bulan sert vuruşu, bu kötü oyunun her şeye rağmen Galatasaray adına galibiyetle sonuçlanmasını sağladı.
Okan Buruk maç esnasında artık ‘ezeli rakibi’ konumuna gelen hakemlik müessesine yine had bildirmeye çalıştı, sarı kart gördü. Ama bize asıl açıklaması gereken şey hakem hataları değil son dört maçında Fenerbahçe’ye 4-3 (ki o maçta Recep Uçar’ın takımının eksikleri bu denli fazla değildi), Konyaspor’a 2-0, Karagümrük’e 4-1 ve son olarak evinde Sivasspor’a 3-1 yenilmiş Kayserispor karşısında başında bulunduğu Galatasaray’ın bu denli niye zorlandığı olmalıdır. Geçen hafta 1-0 öne geçilmesine rağmen 1-1 biten bir maça ve şampiyonluk yarışında iki puanlık büyük bir hasar yaratan beraberliğe rağmen bu hafta aynı kötü rüyadan pasajları ya da fragmanları bu kez RAMS Park’ta göstermenin mahareti nerededir?
Halil Dervişoğlu’nun hiçbir yaraya merhem olmayacağının farkına herkes varmışken örneğin Barış Alper’i forvette sahaya sürüp sol beke de Kaan Ayhan’ı monte etmek gibi bir seçeneği niye maç başı denememiştir? Bence dünkü maçta Okan Buruk’un en önemli doğrusu Dries ‘Tenten’ Mertens’i geçen haftaki gibi daha erken dakikalarda oyundan almamasıydı ve bu tercih, galibiyeti getiren unsur oldu.
Bir türlü kapanamayan yara statüsündeki ‘sol bek’ meselesinde haftalardır aynı şeyleri yazıp duruyorum, bu konu zaten Galatasaray’ın ‘kalıcılar’ı arasında, bir kez daha tekrarlamanın en azından dün gece itibariyle anlamı ve gereği yok. Torreira’nın yanında oynayacak isim de malum her hafta değişiyor. Şimdi yeni bir seçenek daha belirdi ama bu cepheye ilişkin görüşüm de şudur: Takıma tekrar dönen Berkan Kutlu’nun, tarzına en uygun lig olan Serie A’nın vasat ekiplerinden birinde bile tutunamaması bence bize çok şey söylüyor. Velhasıl sezon başı atılan yanlış adımlar ve bu adımlarla birlikte yapılan harcamalar maratonun bu aşamasında ‘Takımdaki problemler’ üst başlığıyla kıyıya vurdu. Ama her şeye rağmen bu kadro derinlik, yetenek ve potansiyel olarak ligin en iyi iki takımından birine hayat vermiş durumda. Sözün özü küçük dokunuşlarla çok daha iyi bir futbol sergilenebilir ve sonuçlar alınabilir. Lakin Okan Buruk ve ekibi uzun bir süredir ‘Kötü oyun üç puan’ klişesiyle lig yarışını götürüyor, Sivasspor beraberliğinin bir yol kazası olup olmadığını zaman gösterecek. Bir sonraki randevu olan Trabzonspor mücadelesi de yarışın kalan bölümünde Beşiktaş maçıyla birlikte en zor deplasman dönemeci niteliğinde. Bakalım Okan Buruk ve öğrencileri haftaya Karadeniz’de ne yapacaklar?