Filenin Sultanları Milletler Ligi’nde sakata geldi
Santa Maria Kilisesi'ne düzenlenen silahlı saldırıda kullanılan otomobil bir yıl önce Polonya'dan getirilip park edilmiş. Saldırı sırasında Polonya Başkonsolosu da ailesiyle ayindeymiş ve kıl payı kurtulmuş. Saldırıyla ilgili soru işareti çok.
Türkiye, pazar sabahından beri İstanbul Büyükdere’deki küçük cemaatli Katolik kilisesi Santa Maria’ya yapılan IŞİD saldırısını konuşuyor, bu arada saldırıya ilişkin çarpıcı detaylar ortaya çıktıkça ihmal iddiaları da gündeme geliyor. Biri Tacikistan, diğeri Rusya uyruklu kar maskeli iki saldırganın önünde hiçbir güvenlik önlemi olmayan kiliseye rahatça gelebilmesi, gelirken ve kaçarken kullandıkları otomobilin Polonya plakalı olması ve Türkiye’ye bundan bir yıl önce getirilmiş olması, IŞİD’in İstanbul’daki hücrelerinin ne kadar yaygın ve gizli olduğunu ortaya koyuyor. Daha çarpıcısı, saldırı sırasında Polonya’nın İstanbul Başkonsolosunun da ayinde bulunduğunun ve öldürülmekten kıl payıyla kurtulduğunun ortaya çıkması.
İstanbul’da Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi’ndeki pazar ayinine kar maskeli iki kişinin düzenlediği silahlı saldırıda merakından son dönemde kilise ayinlerine giden Alevi bir yurttaş olan Tuncer Murat Cihan hayatını kaybetti. Kiliseye saldıranlar, olaydan sonra kısa süre içinde yakalandı, beraberinde 30 ayrı yere baskın düzenlendi ve toplamda 47 kişi gözaltına alındı. Bu da polis istihbaratının aslında IŞİD hücreleri hakkında yakından çalıştığını ve pek çok potansiyel hedefi önceden bildiğini gösteren önemli bir gösterge.
Kilise saldırısında hayatını kaybeden Murat Tuncer Cihan’ın cenazesi dün toprağa verildi. Cenazeye katılan ailesi ve saldırının görgü şahitleri olayı ve öncesini 10Haber’e anlattı. Nitekim ortaya çıkan bazı güvenlik kamerası görüntülerinde, saldırganların kilisenin iç kapısına kadar geldikleri, burada kapı önünde silahlarını hazırlamaya başladıkları, tam o sırada olayda öldürülen Murat Tuncer Cihan’ın da kiliseye geldiği, saldırganların geçmesi için Cihan’a kapıyı tuttukları, hemen onun ardından da içeriye dalıp ateş açtıkları görülüyor.
Saldırı sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kilisenin bulunduğu Büyükdere’nin bağlı bulunduğu Sarıyer’in kaymakamını arayıp bilgi almıştı. Erdoğan bu telefonu ettiği sırada Polonya’nın İstanbul Başkonsolusu Witold Lesniak da kaymakamın yanındaydı ve Erdoğan onunla da konuşup geçmiş olsun demişti. Başkonsolosun neden kaymakamın odasında olduğu ancak dün anlaşılabildi, meğer saldırı sırasında başkonsolos Lesniak da eşi ve iki çocuğuyla birlikte kilisedeki ayindeymiş.
İstanbul’da Katolik cemaati çok az olduğu için faal çalışan Katolik kilisesi de az. Santa Maria bütün boğaz hattındaki yegane Katolik kilisesi ve küçük bir kilise. Geçmişte Büyükdere ve Tarabya, İstanbul’daki dini azınlıkların sayfiye yerlerinden biriydi, bu kilise de 19. yüzyılın ikinci yarısında açılmıştı.
Biri Tacikistan diğeri Rusya uyruklu iki saldırganın Büyükdere’ye saldırıya giderken ve sonra da kaçarken kullandıkları otomobil en ilginç ayrıntılardan biri.
Araç Polonya plakalı ve Türkiye’ye bundan bir yıl kadar önce giriş yapmış. Normalde yabancı plakalı araçlar, eğer yurt dışında işçi olarak çalışmış ve sonra da emekli olmuş bir Türk vatandaşına ait değilse ülke içinde bir yıl boyunca kalamıyorlar.
Ancak polis bu aracın bir yıl önce gelmiş olmasına rağmen trafiğe pek çıkmadığını, o yüzden de rutin kontrollarda yakalanmadığını, bu sayede saldırıda kullanılabildiğini düşünüyor.
Sadece otomobilin saldırı için bir yıl önceden getirilmiş olması bile IŞİD’in hem uluslararası planlamasını hem de İstanbul’da uyuyan hücrelerinin varlığını göstermesi bakımından ilginç.
Büyükdere’deki bu küçük kilise, çok az kişi tarafından varlığı bilinen bir yer. Zaten örneğin İstanbul’un en büyük katolik kilisesi olan İstiklal Caddesindeki Sen Antuan gibi göz önünde de değil.
Saldırı için bu küçük kilisenin seçilmesi, bu kilisenin düşük güvenlikli olmasıyla da ilgili. 10Haber’in konuştuğu cemaatten kişiler zaman zaman iki polis memurunun kilisenin önünde nöbet tuttuğunu ama olay günü polis bulunmadığını söylüyor.
Saldırgan teröristlerin Tacikistan ve Rusya uyruklu olduğu, saldırıdan kısa süre önce Türkiye’ye geldikleri dikkate alındığında, hedef olarak bu kiliseyi seçen ve sonra da kilise önünde keşif yapıp güvenlik durumunu IŞİD’e bildiren başkalarının da olması gerekiyor. Bu çeşit detaylar, polisin gözaltına aldığı 47 kişinin sorgusunun ardından biraz daha netleşecek. Ancak şu ana kadar görülen, IŞİD’in hem uluslararası ilişki ağının hem de İstanbul’daki uyuyan hücrelerinin çok ciddi bir terör tehdidi yarattığı.
Pazar sabahı yaşanan saldırının üzerinden 12 saat bile geçmeden polis hem iki tetikçiyi hem de onlara yardım ve yataklık ettikleri düşünülen 47 kişiyi gözaltına aldı. Polis tam 30 ayrı yere baskın düzenledi bu kısa süre içinde.
Bu bir yandan polisin büyük başarısı. Polisin soruşturma gücü ve İstanbul’daki polis kamera ağı bu çeşit saldırganlara göz açtırmıyor. Hatırlayın, daha önce de İstiklal Caddesinde patlayan bombadan çok kısan bir süre sonra bombacı ve ona yardımcı olan pek çok kişi yakalanmış, olayda kritik rol alan kişilerden ikisi yurt dışına kaçabilmişti.
Ancak polisin soruşturma başarısının yanında bir de gözden kaçırdıkları veya üzerine yeterince eğilmedikleri de olabilir. Henüz bütün ayrıntılar netleşmedi ama İstanbul’da polis istihbaratın 30 adres ve buralarda 47 şüpheli yakalaması, IŞİD’in bu gizli hücrelerinden polis istihbaratın en azından bir süreden beri şüphelendiği izlenimi veriyor.
Saldırıyı 10Haber’e değerlendiren eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş arabanın bir yıl önce getirilmesinin bunun planlı bir saldırı olduğunun göstergesi olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Kiliseye silahlı saldırının Türkiye’de bölgesel meseleler çerçevesinde ve seçimlere hazırlık sürecinde yapılması ciddi bir olaydır. Üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Arabanın bir yıl önce getirilmesi ve bu saldırıda kullanılması bunun planlı bir saldırı olduğunu gösterir. Türkiye’nin içindeki durumu düşünürsek sığınmacılar meselesinin yarattığı ciddi tehdidi düşündüğümüzde her şey güvenlik bakımından risk yaratır. İstihbarat teşkilatları da istediği çalışmayı yapamaz. Böyle bir ortamda güvenlik zafiyeti doğması çok normal.”
Emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ise Türkiye’ye getirilen bir arabanın altı ay sonra çıkarılması gerektiğinin altını çizerek sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Polonya IŞİD’in çok etkili olduğu bir yer değil. Belli bir grup arabayı getirmiştir. Bu olay için olmasa bile eylem için araç getirilmiştir. Türkiye’ye giren bir aracın altı ay sonra çıkması gerekir. Ancak çıkış yapılmamış. Altı ay sonra arabanın gümrüğe gidip işletilmesi gerekir ya da yurtdışına giriş çıkış yapmalıdır. Bunun yapılmadığı görülüyor. Çok fazla giriş çıkış olduğu için giren araçların çıkışı kontrol edilemeyebilir. Bazı arabalara burada sahte plaka çaktırılıyor örneğin.”
Öte yandan saldırganların silahları parçalayarak Bahçeköy’de Belgrad Ormanı içinden geçen yolda attıkları bilgisi üzerine çevrede arama çalışmaları başlatıldı. Olay yeri inceleme ekipleri Bahçeköy Valide Sultan Caddesi, Kemerburgaz Yolu üzerinde ve ormanlık alanda arama çalışmaları yaptı. Yapılan aramada saldırıda kullanılan silahlara ait olduğu düşünülen silah parçaları bulundu. Parçalar incelenmek üzere emniyete götürüldü.