Led Zeppelin’in 52 yıllık gizemi çözüldü
Ed Sheeran'ın yedinci albümü 'Substract (-)' bugün itibariyle yayında. Albümü 10 Haber olarak dinledik. Acının getirdiği olgunluk ve hüzünle yoğrulan albüm adeta, Sheeran'ın kişisel tarihine düşülen samimi bir not gibi. Ve intihal suçlamasıyla yüz yüze kalan sanatçının belki de son albümü.
İngiliz müzisyen Ed Sheeran’ın gündemi bu aralar epey yoğun. Bir süredir 10 Haber‘den de takip ettiğiniz üzere İngiliz müzisyen Ed Sheeran, intihal suçlamasıyla karşı karşıya. İntihal suçlamasına da içerlemiş durumda. Öyle ki davanın geçen haftaki duruşmasında Sheeran, parçasının özgün olduğunu ispatlamak için mahkemeye gitarla geldi ve şarkının akorlarını çaldı. Duruşma sonrası da mahkeme tarafından haklı bulunmazsa müziği bırakacağını duyurdu.
Sanat tarihinde hangi eserin nereye kadar esinlenme nereden sonra intihal olduğu konusu insanlık varoldukça ve sanatçılar üretmeye devam ettikçe devam edecektir. Lakin Ed Sheeran hakkında mahkemeden intihal yaptığı kararı çıkarsa bu tartışma müzisyen ve onun hayranları yıkıcı olacak. Ve Ed Sheeran’ın bu sabah itibarıyla dinleyicilerle buluştuğu yeni albüm müzisyenin son albümü olarak kayıtlara geçecek. Neyse biz, matematik sembollerinden oluşan albüm serisinin son kısmı eksiye geçelim. Karşınızda ‘Substract (-)’.
Ed Sheeran’ın yayınladığı yedinci albümü ‘Substract(-)’ı dinleyecek ilk isim olmak için yola koyulduğumda hava fazlasıyla boğuk ve kasvetliydi. Kış aylarından itibaren yeni albüme dair teklilerle bazı ipuçları alsak da albümün genel hatları büyük merakla bekleniyordu.
Ed Sheeran’ın sadece son bir yılda yaşadığı şeyleri düşünecek olursak albümün şen şakrak bir şey olmasını beklemiyorduk da zaten. Andrea Bocelli ile kaydettikleri ve düğünlerin vazgeçilmezi haline gelen ‘Perfect’in romantizminden müzisyen epey uzaklara düştü! Kaldı ki Sheeran’ın genel olarak tempolu müzikler konusunda çok da cömert biri olduğu söylenemez.
Diğer albümlerinde olduğu gibi ‘Substract (-)’ı da dinleyiciyle buluşturan Warner Music’in Türkiye yetkilileriyle gerçekleştirdiğimiz bu randevuya Sheeran’ın ‘Boat’ şarkısyla başladık.
Hamile eşine kanser teşhisi konan ve en yakın arkadaşı Jamal’ı trajik bir şekilde kaybeden Ed Sheeran, 10 yılını verdiği projenin büyük bölümünü bu derin sarsıntı sonrası bir kenara bırakıp albüme dair her şeye neredeyse sıfırdan başlamış. Öyle ki albümün son birkaç şarkısı yaşadığı tek bir günün hüznünün eseri. Aynı hüzün ekseninde ilerleyen ve insana fazlasıyla İngiltere havası solutan ‘Boat’ ve ‘Salt Water’ sonrası ‘Eyes Closed’ ile albümün temposu bir nebze artıyor. Ancak bazı şarkılar vardır ya; hareketlidir ama sözleri insanı hüzne boğar. İşte ‘Eyes Closed’ da tam olarak böyle bir şarkıydı.
14 şarkıdan oluşan albümün dördüncü parçası ise ‘Life Goes On’. Türkçesi ile hayat devam ediyor. Evet, tüm bu yaşadıklarından sonra ne kadar da manidar. Benzeri bir sözü AIDS olduğunu öğrenen Freddie Mercury de yıllar önce söylemişti: The Show Must Go On. Hayatın zorluklarının sanatçıları üretim konusunda beslediğini düşünecek olursak Sheeran’ın bu albümü tam da bu önermeye bir kanıt gibi karşımıza dikiliyor. Malum sanat tarihi böyle hikâyelerle dolu. Beethoven, Goya ya da Eric Clapton.
Sheeran’ın kendi ifadesiyle derin ve karanlık düşüncelerinin bir eseri olan albümde kaybetme, ayrılık ve ölüm konuları güçlü metaforlarla işleniyor. Albümdeki ‘Dusty’, ‘End of Youth’ ve ‘Colourblind’ sonrasında gelen ‘Curtains’, aynı zamanda ‘Substract (-)’ın çıkış parçası.
Albümde temposu nispeten yüksek şarkılardan biri olan ‘Curtains’ı ‘Borderline’, ‘Spark’ ve ‘Vega’ şarkıları takip ediyor. Günümüz koşullarında albümün bir çılgınlık olarak görüldüğünü düşünecek olursak, Ed Sheeran’ın her bir şarkısı bir hikâye anlatan albümünün uzunluğu hem dikkat çekici hem de sevindirici. Albüm güzeldir ama hikâyesi olan albüm en güzel albümdür. 44 yıllık ‘The Wall’ biraz da hikâyesiyle bu kadar büyüdü zamanın üzerine çıktı. Albümün son düzlüğünde bir çınar gibi yükselen ‘Sycamore’ ve ‘Strings’in ardından kapanış buram buram İngiltere kırsalı kokan ‘The Hills of Aberfeldy’ ile geliyor.
Genel itibarıyla yaşanmışlıkların hüznünü ve acı olgunluğunu barındıran albüm ile Ed Sheeran, büyük hit parçalar yerine bütüncül bir eserle tarihe not düşüyor. 32 yaşındaki Ed Sheeran, yolun yarısına doğru ilerlerken hayat denen bu yolculuğun kendi payına düşen hikâyesini en samimi şekilde anlatmayı seçmiş. Ne zaman olur bilinmez ama İstanbul’da görüşmek üzere Ed Sheeran.