İlk üç ayda halka arzlara koşan koşana
Borsa İstanbul son bir ayda yüzde 10’dan fazla değer kaybetti, yılbaşından bu yana düşüş ise yüzde 20’yi geçti. Bir piyasanın yakın dönem zirvesine göre yüzde 20’den fazla değer kaybetmesi ayı piyasasına girmesi demek. Yüzde 20’den fazla düşüş, yüz binlerce yeni yatırımcının ütülmesi demek.
“Kendi düşen ağlamaz, borsaya girmeselerdi” diyeceklere peşinen cevap vereyim: Enflasyonun patladığı geçen sene borsa dışında insanların tasarruflarını koruyabilecekleri hangi yatırım aracı vardı ki? Mevduat faizi resmi enflasyonun onlarca puan altındaydı, Merkez Bankası rezervlerinden yapılan satışlarla döviz kıpırdamıyor, altın da bütün dünyada düşüyordu…
Evet konut ve otomobil fiyatları enflasyonun üzerinde artıyordu ama herkesin ev veya araba alacak kadar parası yoktu. Borsada işler iyi gidiyordu, bu nedenle tasarrufunu enflasyondan koruma paniğindeki yüz binler borsaya yöneldi. Borsa İstanbul’daki yatırımcı sayısı 4 milyonu geçti. Bu bir rekordu.
Tasarruf sahiplerinin borsaya akın etmesi aslında iktidarın işine geldi. Amaç, tasarruflarını koruma peşindeki yüz binlerin dolara, altına yönelmesini engellemek, Türk Lirasında kalmalarını sağlamaktı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati geçen yaz, “Vatandaşlarımızın nereye kanalize olacağı çok açık” diyerek borsayı işaret etti. Eylül ayında bu sefer, “Borsa İstanbul, halka açık şirketlerimiz ve yatırımcılarımız açısından her geçen gün daha da cazip hale geliyor” dedi. Vatandaş da Nebati’yi dinledi, dolar veya altın almak yerine borsaya yöneldi.
Nitekim borsada işler yılbaşına kadar iyi de gitti, BİST 100 endeksi geçen yıl yüzde 160’dan fazla getiri sağladı. Borsa İstanbul dünyada en fazla getiri sağlayan borsa oldu. Ama bu yıl başında rüzgar döndü, borsa düştü, düştü ve yazının başında gördüğümüz gibi ayı piyasasına girdi.
Borsa neden düşüyor? Seçim belirsizliğinin payı büyük. Anketler Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin nasıl sonuçlanacağı konusunda net bir fikir veremiyor. Bu da seçim sonrasında izlenecek ekonomi politikaları konusunda büyük belirsizlik demek. Borsa şirketlerini ilgilendiren çok önemli sorular var. Merkez Bankası politika faizini artıracak mı, artırmayacak mı? Doları kontrol altında tutmaya yönelik rezerv satışları sürecek mi, sürmeyecek mi? Bankalara stres testi yapılacak mı, yapılmayacak mı? Enflasyonla mücadele edilecek mi, edilmeyecek mi?…
Düşüşün bir başka nedeni, enflasyondan koruyan rakiplerin ortaya çıkması. Geçen yıl beklenen enflasyonun çok gerisinde olan mevduat faizi yükseldi, yüzde 35’i geçti. Bu arada döviz yükseliyor ve seçimden sonra daha da yükselmesi bekleniyor. Altın ise rekorlar kırıyor. İnsanlar neden borsada beklemeye devam etsin ki?
Bütün bunlara geçtiğimiz yıllarda borsada büyük vurgunlar yapan iktidara yakın spekülatörler ve manipülatörlerin nakde geçmek için ellerindeki hisse senetlerini satmalarını da ekleyelim.
Buna ayrı bir paragraf açalım. İktidara yakın büyük oyuncuların borsadan çıkabilmesi için devletin bir kırmızı halı sermediği kaldı. Başta bireysel emeklilik fonlarının portföylerindeki hisse senedi ağırlığının artırılması olmak üzere birçok önlem alındı. O günlerde bu önlemler, “Deprem sonrasında borsada sert düşüşü önlemek için” diye açıklanmıştı. Bugünden baktığımızda asıl amacın iktidara yakın büyük oyuncuların ellerindeki hisseleri satıp çıkmalarını sağlamak olduğunu görebiliyoruz.
Geçen yıl borsaya gelen yüzbinler işte böyle ütüldü.
Sandığa giderken bunu unutmayacaklarına eminim.