Tunus ve AB anlaştı: Afrika’dan Avrupa’ya göçmen akınını para karşılığı durduracak
Avrupa ülkeleri, düzensiz göçteki sorumluluklarını üçüncü ülkelere yıkmaya yönelik yasalar çıkarırken, yoksulluk ve zulümden kaçanların sonları Tunus kıyılarında trajik izler bırakıyor.
Balıkçı Oussama Dabbebi, ağlarını endişeli bir yüz ifadesiyle çekiyor. Çünkü bazen ağına takılan tek şey balık olmuyor. BBC’ye konuşan Oussama, “Balık yerine bazen cesetlerle karşılaşıyorum. Bu durumla ilk karşılaştığımda korkmuştum sonra yavaş yavaş alıştım. Bir süre sonra ağımdan ceset çıkarmak, balık çıkarmaktan farksız bir hale geldi” dedi.
30 yaşındaki balıkçı yakın zamanda üç gün boyunca ağlarına toplamda 15 göçmenin cesedinin takıldığını söyleyerek, “Bir keresinde bir bebek cesedi buldum. Bir bebek nasıl bu yaşadıklarından sorumlu olabilir ki? Ağladım. Yetişkinler için durum farklı, onlar en azından o yaşa gelebilmişler. Ama o bebek hiçbir şey göremedi” diye devam etti.
10 yaşından beri Tunus’un Sfax yakınlarında balık avlayan Oussama, artık çoğu balıkçının teknelerini büyük meblağlar karşılığında insan kaçakçılarına sattığını söyleyerek, “Kaçakçılar birçok kez teknemi satmam için bana inanamayacağınız miktarlar teklif etti. Her seferinde reddettim çünkü teknemi kullanırlar da biri boğulursa kendimi asla affetmem” dedi.
Birçok Afrikalı, daha iyi bir yaşam umuduyla Avrupa’ya ulaşmak için Akdeniz’in sularını aşmaya çalışıyor. Tunus Ulusal Muhafızları’na göre bu yılın ilk üç ayında 13 bin göçmen Sfax yakınlarında aşırı kalabalık teknelerden zorla indirilerek yeniden kıyıya çıkarıldı.
BM mülteci ajansına göre bu yılın ocak ve nisan ayları arasında yaklaşık 24 bin kişi derme çatma teknelerle Tunus kıyılarından ayrılarak İtalya’ya ulaştı. Tunus şu anda Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenler için en büyük geçiş ülkesi haline geldi. Bu taç daha önce Libya’daydı ancak göçmenlere yönelik şiddet ve suç çeteleri tarafından kaçırılma olayları sebebiyle artık pek çok göçmen rotasını Tunus’a çeviriyor. Geçen hafta batarak resmi olarak 81 kişiye mezar olan ve 500 kişinin de kayıp olarak arandığı balıkçı teknesinin çıkış noktası da Libya’ydı.
Gazeteci Mike Thomson, Sfax’taki mezarlığın büyük bir kısmının yeni kazılmış sıra sıra boş mezarlarla dolu olduğunu söylüyor. Bu mezarlar bir sonraki deniz felaketini bekliyor. Bununla birlikte bölgede göçmenlere özel yeni bir mezarlık bölgesi oluşturulması planlanıyor.
Bu yılın başlarında sadece iki haftalık bir dönemde 200’den fazla göçmenin cesedi denizden çıkarıldı. Akdeniz genelinde 2014’ten bu yana 27 binden fazla insan, Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken öldü. Git gide büyüyen bu trajediler ağı, şehri zora sokuyor. Bölge sağlık müdürü Dr. Hatem Cherif, bu kadar çok ölümle başa çıkabilecek imkanlarının olmadığını söyleyerek, “Hastane morgunun kapasitesi en fazla 35 ila 40 arasında. Bu normalde bize yeterdi ancak giderek kötüleşen ceset akınıyla kaldırabileceğimiz sayıyı çoktan aştık” dedi.
Son günlerde morga yaklaşık 250 ceset getirilmiş. Çoğu ‘felaket odası’ olarak adlandırılan, soğutulmuş bir odaya üst üste konulmak zorunda kaldı. Ölenlerin çoğunun kimliği tespit edilemediği için DNA testleri yapılıyor ve sonuçlar saklanıyor. Amaç sevdiklerini arayan akrabaların, kendi DNA’larıyla eşleşip eşleşmediğini kontrol ederek burada gömülü olup olmadığını öğrenmelerini sağlamak.
Akdeniz’de bu felaketler yaşanırken Avrupa ise ‘Nasıl daha az göçmen alabiliriz?’ terleri dökerek yeni önlemler alıyor. Avrupa Birliği, 9 Haziran cuma günü Lüksemburg’da 12 saat süren yoğun görüşmelerin ardından yeni göçmen yasasında anlaşmaya vardı. Bu görüşmelerde göçmenlerin birlik içerisinde adil dağılımı, kabul edilmeyen her bir göçmen için verilecek para cezası ve kabul edilmeyen göçmenlerin diğer ülkelere nasıl sınır dışı edileceği de konuşuldu.
Yeni yasaya göre her ülkeye göçmenler konusunda kota konulacak. AB düzeyinde kota 30 bin olarak ele alınıyor. Her üye devletin kotası, üç yıllık dönem boyunca düzensiz sınır geçişlerinin ve giriş retlerinin sayısı dikkate alınacak bir formül temelinde şekillenecek. Kotaya uymak istemeyen Avrupa ülkelerine göçmen başı 20 bin euro para cezası verilecek. Ancak yasanın en tartışmalı maddesi, göçmenlerin nasıl deport edileceği konusu oldu.
Buna göre 11’inci saatte varılan uzlaşmayla AB üyelerine göçmenleri ‘güvenli’ ülkelere gönderme konusunda daha fazla hareket alanı sağlandı. Buna göre bir AB ülkesinin reddettiği sığınmacı ile sığınmacının gönderildiği ‘güvenli üçüncü ülke’ arasında bir ‘bağlantı’ olması gerekiyor. Bununla birlikte söz konusu AB ülkesi, üçüncü ülkenin kriterleri yerine getirip getirmediğine karar vermekte serbest olacak. Bu da kriterin ne olacağına karar vermekte AB ülkesini özgür kılıyor. Örneğin Tunus üzerinden İtalya’ya sığınan bir mülteciyi İtalya, mülteci orada doğup büyümemiş olsa bile Tunus ile ilişkilendirerek sınır dışı edebilecek.
Avrupa tarafından ‘göç deposu’ haline getirilmek isteyen ülkelerin başında gelen Tunus’a son haftalarda yoğun ziyaretler yapılıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen başkanlığındaki bir heyet ay başında Tunus’a yaptığı ziyarette yaklaşık 1 milyar euroluk olası bir mali destek paketi sözünü verdi. Bu paket onaylanırsa verilecek meblağın onda biri insan kaçakçılığıyla mücadele için alınacak tedbirlere harcanacak.
Ancak binlerce ölüme karşılık çaresizliğin ağır bastığı bu ortamda Akdeniz’deki göçmen tekne akışını durdurmanın kolay olacağı söylenemez. Geçen hafta batan gemiden kayıp olarak aranan Pakistanlılardan biri hamile eşini geride bırakarak iş umuduyla yola çıkmıştı. Babası, “Onu bu tehlikeli yolculuktan vazgeçirmeye çalıştığımda bana Pakistan’da yaşayarak hayat standartlarımızın asla iyileşmeyeceğini söyledi. Geleceğimizi ve yaşam standartlarımızı değiştirmeye kararlıydı. Günlerdir ağlayan hamile eşini nasıl teselli edeceğimi bilemiyorum” diye anlatmıştı.