İsveç Başbakanı’ndan Kur’an karşıtı eylemler için ‘bölücülük’ nitelemesi
Sinema dünyasında özellikle 1915 olaylarını anlatma konusunda Türklerle Ermeniler arasında 1950'lerden beri lobi savaşları yaşanıyor. Türk tarafı yıllarca Ermeni filmlerini engelledi. Lakin 2000'li yıllarda bu tavrından vazgeçtiler. Filme filmle karşılık verme stratejisi benimsendi.
'The Promise' ve 'Osmanlı Subayı' filmleri bu yeni stratejinin ürünüydü. Lakin Disney+'ın 'Atatürk' dizisi olayından anlıyoruz ki bu sefer Ermeniler projeyi engelleme stratejisini benimsemişler. Lakin son raundu Türkler kazandı. Çünkü 'Atatürk' dizisi çekildi ve yayınlanacak.
2016-2017 sürecinde beyazperdede ilginç bir mücadele yaşandı. Bir yanda Türkiye’de gösterime girmeyen ‘The Promise / Söz’ filmi, diğer yanda ‘Osmanlı Subayı / Ottoman Lieutenant’ filmi. İkisi de 1915’te geçiyordu. Kalburüstü yönetmenlerin iddialı oyuncu kadrolarıyla çektiği bu filmler çok ses getirmese de diasporadaki bir kısım Ermeni ile Türkler’in sıkı mücadelesi sonucu ortaya çıkmıştı.
Malum 1915’te, Ermenilere göre soykırım olan Türklerin ise Ermeni mezalimi olarak tanımladıkları Ermeni Tehciri, hem Ermenistan-Türkiye, hem de Ermeni ve Türk toplumları için kritik bir mevzu. 1950’lerden beri ABD’deki bir kısım Ermenilerin bir hayali var. Bu acılı olayın filmini çekmek ve sinema üzerinden yaşadıklarının dünyanın her yerinde bilinmesini sağlamak.
Özellikle Franz Werfel’in ‘Musa Dağı’nın 40 Günü’ kitabı sinemaya uyarlanmak isteniyor. ABD’nin en önemli iş insanlarından, Metro Goldwyn Mayer’ın (MGM) sahiplerinden Kirk Kerkorian da böylesi bir filmin çekilmesi için epey çaba sarf eden isimlerden. Kerkorian her hangi biri değil. Maraş göçmeni bir Ermeni ailenin çocuğu. Aile 1915 olaylarına tanıklık etmiş. 1917’de ABD’de doğmuş ve Amerika’da nüfuzlu bir iş insanı olmuş biri.
Ama Kerkorian’ın her film girişimi bir şekilde engelleniyor. ‘The Promise’nin yönetmeni Terry George bu engellemelerin Türk hükümetleri tarafından yapıldığını anlatmıştı bir söyleşisinde.
Soğuk Savaş yılları Türkiye, ABD açısından stratejik bir müttefik. ABD’de yaşayan Ermeni toplumunun kimi üyeleri film çekmek istedikçe Türk hükümetlerinin bu girişime karşı stratejisi, filmlerin çekimi engellemek şeklinde oluyor. Terry George göre Türk hükümetleri o dönemde dışişleri vasıtasıyla ABD hükümeti aracılığı ile film girişimlerini engellemeyi başarıyorlardı.
70’li yıllarda Sylvester Stallone devreye giriyor. Yine ‘Musa Dağı’nın 40 Günü’ kitabını sinemaya uyarlamak istiyor. Ama stüdyolar filmi çekmeye yanaşmıyor. Çünkü yine dönemin Türk hükümetleri devreye giriyor ve filmin çekimi engelleniyor.
Fakat her filmi engellemek mümkün olamıyor. 2002 yılında Kanadalı Ermeni asıllı yönetmen Atom Egoyan ‘Ararat’ filmini çekti. Cannes’da gösterilen ve uluslararası alanda tanınan bir yönetmen olan Egoyan’ın filminin Türkiye’de gösterime girmesi için girişimler de oldu. Filmin Türkiye haklarını satın alan Sabahattin Çetin, sinema salonu sahiplerinin izleyiciden tepki göreceklerini, hatta saldırıya uğrayacaklarını dile getirmesi üzerine film gösterime girmedi. Ama dört yıl sonra Kanaltürk ‘Ararat’ı ‘yayınlayalım mı?’ anketinden ‘Evet’ oyu çıkınca film TV’de gösterildi. Ve beklenen tepkinin olmadığı da görüldü.
Türklerin strateji değişikliğindeki kırılma noktası İtalyan yönetmenler Taviani Kardeşlerin ‘The Lark Farm’ filmiydi. Eurimages’in desteklediği bir filmdi. İlginç olan Türkiye de Eurimages’a üye ülkelerden biriydi. Büyük bir tartışma çıkmıştı Türk kamuoyunda. Öte yandan filmleri engelleme çabaları artık eskisi gibi gizli kalmıyordu. Hemen duyuluyordu. Türkler birden dünya kamuoyunda sansürcü pozisyonuna düşüyordu. O zaman şu anlaşıldı. Filmlere filmlerle karşılık vermek gerekiyor.
Tam da böyle bir dönemde Sylvester Stallone eski projesini yeniden çekeceğini açıkladı. Bu sefer resmi kanallar yerine yerine sivil toplum devreye girdi. O dönem başlatılan kampanya ile Stallone’ye binlerce mektup gönderildi. Stallone de baskının yoğunluğunu görünce projeden vazgeçmek zorunda kaldı.
2014’te ilk defa bir Türk yönetmen (Fatih Akın) 1915 olaylarını filme çekti. ‘Kesik / The Cut’ Türkiye’de çok rahat bir şekilde vizyona girdi. 2016’daysa Kültür Bakanlığı destekli Aren Perdeci, Ela Alyamaç’ın yönettiği ‘Yitik Kuşlar’ filmi sinemalardaydı. İsmail Güneş’in 2016’da çekilen ‘Kervan 1915’ ise 2017’de vizyona girdi. Türk tarafı 1915’i sinemada işleyebiliyordu. Bir tabu yıkılmıştı.
Türk tarafı yeni stratejisini ‘The Promise’in çekileceği haberini öğrenince uygulamaya koydu. Terry George’un çektiği filmde Oscar Isaac, Christian Bale, Charlotte Le Bon, Jean Reno gibi oyuncular yer alıyordu. İspanya, Portekiz ve Malta’da büyük bir gizlilikle çekilen bir aşk üçgeni (aslında dörtgeni) etrafında yolları İstanbul’da kesişen biri Ermeni, diğeri ABD’li bir gazeteci ve bir Fransız’ın yaşadıkları üzerinden Ermeni olaylarını anlatıyordu film. ‘Musa Dağ’ında 40 Gün’ kitabında anlatılar da filmde yer alıyordu. Ermeni ve ABD ortak bir yapım şirketinin yapımcısı olduğu filmi destekleyenler arasında Kerkorian Vakfı da vardı.
‘The Promise’in yönetmeni Terry George, o günlerde Türk tarafından hiçbir şekilde engelleme çabası görmediklerini söylüyordu. Çünkü Türk tarafı ‘Osmanlı Subayı’ ile bu filme cevap vermek istedi. Joseph Ruben’in yönettiği filmde Michiel Huisman, Hera Hilmar, Josh Hartnett, Ben Kingsley gibi oyuncular rol alıyordu. Kadroda Haluk Bilginer ve Selçuk Yöntem de vardı. Çekimleri Çek Cumhuriyeti, Kapadokya, İstanbul’da gerçekleştirildi. Film, 1915’te Van’a gelen bir Amerikalı hemşire ile Osmanlı subayı arasındaki aşk hikayesi üzerinden savaş sırasında Van’da yaşanan olayları anlatıyordu. Filmin yapımcıları arasında Türkiye’den Es Film ve Güneş Çelikcan, Alinur Velidedeoğlu ile Merve Zorlu gibi isimler vardı.
İki filmde Oscar listelerine girmeyi hedefledi. Ama olmadı. Sinematografik olarak parlak değillerdi. Nihayetinde propaganda filmleriydiler. Beklenen ilgiyi görmeyince de beyazperdedeki bu mücadele pek gündeme gelmedi.
Disney+’ın çekeceğini aylar önce duyurduğu ‘Atatürk’ dizisinin Amerikan Ulusan Ermeni Komitesi / The Armenian National Committee of America (ANCA) tarafından engelleme girişimleri ise yıllarca süren Ermeni-Türk tarafları arasındaki film mücadelesinde Ermeni tarafının yeni stratejini gösteriyor aslında. Ermeniler artık bir zamanlar Türkler’in yaptığı gibi bir projeyi engeleme stratejini benimsemişler. Lakin Disney+, geri adım atmadı dizi çekildi ve sonbaharda yayınlanacak.
Aslında Atatürk’ü anlatan bir filmin ya da dizinin çekilmesine genel olarak Yunanlar karşı çıkardı tarihsel süreçte. 90’lı yıllarda çekilmesi planlanan, Atatürk’ü Antonio Banderas’ın canlandıracağı film projesine, ABD’de yaşayan Yunanlar Banderas’a binlerce mektup gönderip, yaptıkları baskıyla engel olmuşlardı. Banderas projeden çekilince film projesi iptal oldu. Lakin birçok Yunan da bu girişimi çok saçma bulduğunu anlatarak bu girişimin tüm Yunanlıları temsil etmediğini söylüyordu. ANKA da Disney+’ın ‘Atatürk’ dizisiyle ilgili bu engelleme girişimini kendilerine örnek almış ve bu engelleme girişimiyle ilgili paylaşımlar yapmıştı.
Oysa Atatürk, hikayesiyle ve yarattığı persona ile yıllar öncesinden Hollywood’un filmini çekmek isteği bir isimdi. Sinemanın dahi yönetmeni Orson Welles bile Norman Foster’la yönettiği ve rol aldığı film ‘Korkuya Yolculuk’ta Albay Hakkı Bey olarak kalpaklı bir şekilde karşımıza çıkmış ve Atatürk’ten ilham alarak bir kişilik yaratmıştı.
1951’de, aktör Douglas Fairbanks Jr. Türkiye’ye davet edildi. “Atatürk’ü canlandırır mısınız?” sorusuna “Evet” cevabı alınınca çalışmalara başladı. Fakat ortada bir senaryo olmadığı için projeden vazgeçildi. 1962’de aynı teklif Yul Brynner’a yapıldı. Ünlü aktör Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’le görüştü. Ama ortada yine senaryo olmayınca bu projenin de hayata geçmesi mümkün olamadı.
Sonrasında Atatürk’ü canlandırması için oyunculara teklif götürmek adet haline geldi. Kirk Douglas, John Wayne, Marlon Brando ve Burt Lancaster gibi oyunculara teklif götürüldüğü biliniyor. Fakat ortada bir senaryo olmadığı için bu çabalar sonuçsuz kaldı. Hatta en son Robert De Niro’ya ‘Türk tarihinde kimi oynamak isterdiniz?” diye şahsen sorduğumda “Atatürk” cevabını vermişti. Diasporadaki Ermeniler için ‘Atatürk’ dizisini engelleme çabalarının işlevsiz olmasının bir de bu yönü var.
Sonuç, tarihi epey eskilere dayanan Türklerle, diasporadaki bir kısım Ermeniler arasındaki sinema mücadelesinde son raundu Türkler kazandı.
22 Kasım 2024 - Cadılar dost oluyor, Paris’te tango şimdi başlıyor!
15 Kasım 2024 - Savulun Roma’nın kaderini değiştirecek adam arenaya çıkıyor
8 Kasım 2024 - Ara tatilin sürprizi: Robot da olsa insan insandır!
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!