A’dan Z’ye köklü bir Murakami Ağacı
Oyuncu ve yazar Zeynep Kaçar'dan 'Kabuk' ve 'Yalnız' romanlarının ardından bu kez bir öykü kitabı geldi. 16 öyküden oluşan 'Tanrı ve Memeli Hayvanlar' çılgın kadınlar panayırı olarak tanımlanıyor. 10Haber, Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitaptan 'tadımlık' bir bölüm paylaşıyor.
Oyuncu ve yazar Zeynep Kaçar, ‘Kabuk’ ve ‘Yalnız’ romanlarının ardından bu kez bir öykü kitabıyla okurla buluşuyor. 16 öyküden oluşan ‘Tanrı ve Memeli Hayvanlar’ ‘çılgın kadınlar panayırı’ olarak tanıtıldı.
Raflarda yerini alan öykülerin başrolü kadınlar. nazende sevgili, melek anne ya da baştan çıkarıcı bir fettan olmayı reddedenler. Kendi olmak uğraşında en ön safta çarpışanlar. Yasemin, Filiz, Defne ve diğerleri…İnsan yiyerek devleşenler, figüranı olduğu romana isyan edip firar edenler, öfkelenen, acıkan, canı sıkılan, kafa tutan, devasa memeliler…
Kaçar, ‘Yalnız’ romanıyla 15. Notre-Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nün bu seneki kazananı olmuştu. Doğan Kitap tarafından yayınlanan roman, kimliğinden koparılıp görülmez olan bir kadının tekrar var olma, kendini yeniden bulma ve görünür olma mücadelesini anlatıyor. Kitap, 2022 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülü’ne de değer görülmüştü.
10Haber, Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘Tanrı ve Memeli Hayvanlar’ın ilk öyküsü ‘Tanrı’dan iştah açıcı bir tadımlık sunuyor:
Tanrı
Güneş henüz doğmuştu. Çıplaktı. Derin derin nefes alıp verdiğine göre yaşıyor, gözleri kapalı olduğuna göre uyuyordu.
Sakallı adam, yok böyle diyemeyiz, bu ayırt edici bir özellik değil, hepsi sakallı, hepsi adamdı, uzun boylu, sakalları iyice beyazlamış olan, ancak böyle tarif edilebilir, onu diğerlerinden ayıran özellikleri bunlardı çünkü, “Tanrı olmalı” dedi. İyice be- yazlamış sakalları yüzünden herkes onun söylediğini bir çırpı- da onayladı. Evet, evet, o Tanrı olmalıydı. “Gökten mi düştü?” diye sordu genç ve kızıl saçlı. Aynı yaşlarda on iki genç adam vardı ama o kızıl saçlı olandı. Böyle ayırt ediliyordu diğerlerinden. “Öyle olmalı, bitki gibi topraktan bitmedi ya” diye cevap verdi, yaşlı ve şişman. En yaşlıları o değildi ama en şişmanla- rıydı. Doğru, doğru diye onayladı diğerleri. Tanrı’nın ta kendisiydi yerde öylece çırılçıplak yatan. Biraz saygı bolca korkuyla birkaç adım yaklaştı geniş omuzlu, kırmızı suratlı. “Saçları da amma uzunmuş” diye seslendi geride duranlara.
“Ve hiç tüy yok vücudunda.”
“Yolunmuş bir tavuk gibi” diye geçirdi içinden uzun boylu, sakalları iyice beyazlamış olan. Sonra hemen af diledi yine içinden. Sarı saçlı, sarı sakallısı, ki sarı saça hiç rastlanmamıştı bu kabilede, muhakkak bir karışıklık olmuştu ama çok iyi bir avcıydı ve kimse pek kurcalamak istemiyordu konuyu, iyice eğildi yerde yatanın üzerine. “Nefes alıp veren bir Tanrı da hiç görmedim bugüne kadar” diye mırıldandı.
Yanındaki zayıf ve uzun boylu duydu onu. “Kaç Tanrı gördün ki?” diye şaşkınlıkla baktı yüzüne. Sarı saçlı, sarı sakallı irkildi. Şaşırtıcı bir soruydu. “Doğru” dedi, “hiç Tanrı görmedim. Ama biliyorsun işte, Tanrı insan olmayandır.