Kahramanmaraş’ta insanlık tarihini yeniden yazacak keşif
6 Şubat depremlerinde Maraş’ta 400 kişiye mezar olan Ebrar Sistesi ile ilgili hazırlanan yeni bilirkişi raporunda, binaların beton karışımında kırmataş kullanıldığı ve betonun elle ufalanacak kadar zayıf yapıldığı ortaya kondu.
6 Şubat depremlerinde yaşanan acının sembol yapılarından biri olan Ebrar Sitesi’ndeki skandallar yeni bilirkişi raporuyla ortaya çıktı.
T24’ün haberine göre; Kahramanmaraş’ta çok sayıda apartmanın yıkıldığı, bin 400 kişiye mezar olan 22 bloklu Ebrar Sitesi’ne ait yeni bilirkişi raporu savcılık dosyasına girdi. 1997-2013 yılları arasında kooperatif olarak yapılan Ebrar Sitesi’nde 6 Şubat’ta yıkılan L Blok ile ilgili hazırlanan rapor, sitenin tamamımın depreme dayanıksız olduğunu gözler önüne serdi.
Eylül 2023 tarihli “Deprem Güvenlik Değerlendirme Raporu”, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden yedi kişilik bilirkişi heyeti tarafından hazırlandı. Raporda, binaların beton karışımında kırmataş kullanıldığı ve betonun elle ufalanabilecek kadar dayanıksız olduğu tespitine yer verildi.
Eylül 2023 tarihli raporda, 27 Şubat tarihli bilirkişi heyet raporundaki tespitler de aktarıldı. İlgili bölüm raporda, şöyle yer aldı: “27.02.2023 tarihli bilirkişi heyet raporunda, Ebrar Sitesinde bulunan tüm binalarda betonun karışımında kırmataş kullanıldığı, betonun elle ufalanabilecek kadar düşük mukavemete sahip olduğu, beton içerisinde hava boşlukları ve segregasyon oluşumları bulunduğu, çimentonun birleştirici özelliğinin düşük olduğu, sahadaki gözlemlerinde kolon ve kirişlerin donatı sayısı ve bağlantılarının uygun ve yeterli olmadığı, düz ve nervürlü donatıların yönetmeliklere aykırı olarak bir arada kullanıldığı ve etriye kanca açılarının 135 olmadığı belirtilmektedir.”
Raporda, dosyaya giren aynı tarihli bilirkişi heyetinin tespitlerine göre, zemin etüt raporlarının her ada ve parselde bulundan binalar için bulunmadığı, dolayısıyla zemin parametrelerinin nasıl belirlendiği, temel ve temel altı zemin birimlerinde herhangi arazi ve laboratuvar deneylerinin yapılmadığı da aktarıldı.
Rapora göre, sitenin inşaatı için 21 yıl önce, Haziran 2002 tarihinde hazırlanan “Zemin Etüt Raporu”nda, “Arazide yapılan çalışmalarda yeraltı su seviyesine rastlanmadığı” tespiti hatırlatıldı. Ancak, etüt raporuna atıf yapılan bilirkişi raporunda, sıvılaşma potansiyelinin bulunup bulunmadığının uygun analiz yöntemleri ile incelenmesi gerektiği kaydedildi.
Raporda, söz konusu tespite şöyle yer verildi: “Yönetmeliğe göre yer altı su seviyesinin zemin yüzeyinden itibaren 10m içinde olduğu durumlarda D grubuna giren zeminlerde Sıvılaşma Potansiyelinin bulunup bulunmadığının uygun analiz yöntemleri ile incelenmesi gerekmektedir. İnceleme alanının temel zemininde yeraltı su seviyesine rastlanılmaması nedeniyle alandaki temel zemininde sıvılaşma riski bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştır.”
Raporda, bu tespitler ışığında Teknik Uygulama Sorumlusu olan müteahhit ve şantiye şefi ile 2002 yılında Zemin Etüt Raporu’nu hazırlayan firmanın asli kusurlu, belediyenin ilgili birimlerindeki yapı ruhsatlarında proje kontrollerinden sorumlu olanlar ile birlikte yapı kontrollerinden sorumlu olanların ise tali kusurlu olduğu kaydedildi.