Trabzonspor’da Ahmet Ağaoğlu alkışlanarak uğurlandı
Fenerbahçe için cicim ayları bitti, lig şimdi başlıyor. Sakatlıklar da var bu maratonda, yenilgiler de, taktik başarısızlık da. Sonuçta Abdullah Avcı Trabzonspor’u diye bir gerçek var. Dersini iyi çalışır. 2-3’lük skor iki taraf için de bol ders vaat ediyor. Ama asıl bundan sonrası önemli.
Boks efsanelerinin taktiğidir: Maç başında kontrollü ayak oyunları. Çok geçmeden punduna getirip sağlam bir direkt vuruş. Sonra hep açık kollama modu. Rakip o yediği yumruğu çıkarmak için başlar didinmeye. Sonra yine bir zaaf anında, muhtemelen maçın ortalarındaki bir ringin hemen başında art arda iner aparkatlar… Eğer o anda nakavt edememişse de dağıtır rakibi. Boksta maçın buradan döndüğü görülmemiştir. Spor futbol olunca -bir de böyle acemice iki penaltıyla- buradan dönermiş gibi bir heves geliyor taraftara. Ama orada bile zor oluyor. Sporda taktik olarak dağılmış olmak, yumruk yemek kadar ağırdır.
Dersini iyi çalışmak futbolun belki de yarısı. Hatırlarsınız, ne efsane kadrolar Avrupa’da gümbür gümbür giderken ligde en sıradan rakibe karşı zorlanır, puan kaybederler. Real Madrid de yaşar bunu, City de. Çünkü ‘öğrenmiştir’ rakipler. İzleye izleye antikor geliştirmiştir. Bütün zaafları birbirine teyeller ve rakibi alt ederler. Abdullah Avcı bu işte ligdeki en iyilerindendir. Çalışkandır Abdullah Hoca. Nitekim Fenerbahçe’nin kazandığı 19 maçta ne kadar zaaf anı varsa hepsini ezberlemiş Trabzonspor. Uzun top oynama, as stoperlerin yokluğunda önde basma, rakibi kanatlara ve oradan gereksiz yüksek toplara zorlama, orta sahada uzun bacaklı kesicilerle denge bozma… Kaptıktan sonra kaptırdığında bile dengeliydi Trabzonspor. Onu bile çalışmışlardı. Başta Onuachu, Visca, Mendy, Berat, Abdülkadir olmak üzere takım olarak çok sağlamdılar.
Evet ilk üç stoperin yokluğunda kalanların böylesine yıpratıcı forvetler karşısında zaaf göstermesi kaçınılmaz. 19 galibiyetin neredeyse tamamında sahanın en iyisi olan Fred’siz kalmak da zor. Ama bir de taktik sezgi, oyun gözü diye bir şey var. 19 maç üst üste kazansanız bile, onun eksikliği varsa güvenoyunu alamıyorsunuz işte. İşler bu kadar kötü giderken ilk değişiklik için 73 dakika beklerseniz, değişiklik yaptığınızda da abartılı bir risk alıp orta sahadaki en etkili isminizi, hem de sarı kartlı olan İsmail’i stopere çekerseniz sorgulanıyorsunuz işte. Futbolun cilvesi bu. Herkes her şeyi biliyor ve görüyor. İşin en kötüsü şu: Bu haftaya kadar geniş kadrosuyla övgüler düzülen Fenerbahçe’de oyunu değiştirsin diye yapılan son hamle, sakatlıktan yeni çıkmış Emre Mor’du.
Evet, uzun bir aradan sonra kaybetti Fenerbahçe. Rekorların sonu geldi. Yenik duruma düşünce ne olacak diyorduk, iyi olmadı. Ligin dişli takımlarından biriyle ilk kez oynadı, kazanamadı. 10 yılın fobisi hortladı şimdi. Eminim, Fenerbahçeliler geçmişte ne kadar kırılma anı varsa hepsini hatırlıyordur. Tek teselli var. Tribünlerin maç sonundaki ‘teveccühü’. Öyle tek maçla kırılmayacağını gösteriyor tribünler. Maç başındaki o harika koreografiyi boşa yapmıyorlar. Bu sene en çok onlar tarih yazmak istiyor. Dün maçın 0-3 yerine 2-3 bitmesi Kadıköy’deki herkese teselli olmuştur kesin.
🎯 Berat Özdemir, ceza sahası dışından çok sert bir vuruşla ağları havalandırdı! #FBvTS pic.twitter.com/aficksVuQK
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) November 4, 2023
Kazananla bitirelim. Trabzonspor’un kadro kumaşı iyi aslında. Sezon başından beri bunu yer yer gösterdiler. O arada sırada olan şeyi çizgisel, düz bir ivmeye çevirebilecek insan Abdullah Avcı. Bakalım gene başarabilecek mi?