Platformlarda bu hafta: Kurtuluştan Cumhuriyet’e uzanan macera…
Cumhuriyet'in 100. Yılı mektupları sahiplerine ulaşıyor. Bunlardan birini alan Yağmur Demirağ da annesinin resimle uğraş diye yazdığını, şimdi onun dileğini yerine getirmenin kendisini çok mutlu ettiğini anlatıyor.
Posta Telgraf Teşkilatı (PTT) 2002 yılında Cumhuriyet’in 100’üncü Yılına Mektup Kampanyası başlatmış, kampanyaya binlerce insan katılıp geleceğe mektup yazmıştı. Mektuplar yıllar içinde unutuldu ve 2023 gelince kapılar teker teker çalınmaya başladı. Postacının “2002’den mektubunuz var” diyerek verdiği zarfların içinde yıllar öncesinden bugüne söylenen mesajlar var. Mektup yazarlarının bir bölümü aradan geçen 21 yıl da öldüğü için de postacıyla karşılaşmalarda duygu patlamaları oluyor.
Böyle bir mektup Ankara’da yaşayan Nilüfer ve Hüseyin Gazi Demiroğlu çiftinin kızları Yağmur’a ulaştı. Anne ve babası mektubu yazdığında Yağmur henüz dünyaya gelmemişti. İlk mektup Yağmur anne karnındayken yazıldı. Sonra bir mektup da doğduktan bir ay sonra kaleme alındı. Yağmur şimdi Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencisi. Anne ve babası mektubu unutmamıştı ama Yağmur’un haberi yoktu. Ailesi sadece Cumhuriyet’in 100’üncü yılına özel bir sürprizden bahsetmişti. Eline geçen mektupla sürprizin ne olduğunu anlamış oldu: “21 yıl öncesinden mektup geldi. Çok güzel saklanmış.”
Mektubun kendisi için çok değerli olduğunu söyleyen Yağmur “Mektup yazılırken ben daha doğmamıştım, annemin karnındaydım. İki mektup yazmışlar. Biri annem bana hamileyken, diğeri ben doğduktan sonra bir aylıkken. İkisini birlikte zarfa koymuşlar. Annemin karnındayken yazılan mektup çok güzeldi. Annemin annelik duygusunu yeni keşfettiğini anlattığı bir mektuptu” diyor.
Annesinin çocuk sahibi olma duygusunun heyecanını böyle hisseden Yağmur mektupta yazılanları da şöyle anlatıyor:
“Çok içten ve o annelik duygusunu tatmanın heyecanını öyle güzel anlatmış ki. Hem öğüt veriyor, hem beni ne çok sevdiğinden bahsediyor. Karnında bir çocuk var ve onun 21 yıl sonraki halini düşünerek yazmaya çalışıyor. Duygularını çok güzel yansıtmış. Babam ise mektubunda ileride ne olur ne olmaz diye kendisini tanımamı istemiş; hayata dair öğütler var. Mektupta babamı tanımış oldum, bilmediğim bir sürü anısından bahsetmiş. Benim için çok değerli bir hediye oldu.”
“Annem babamın resim, dayımın müzik yeteneğinden bahsetmiş. İleride iyi bir kariyer sahibi olmamın yanında sanatla ilgilenmemi çok istemiş. Özellikle resimle ilgilenmemi” diyen Yağmur şu anda tasarım okuduğunu, annesinin bunu hissetmiş olabileceğini söylüyor. Annesinin öngörüsünün 21 yıl sonra gerçekleşmiş olması onu öyle mutlu etmiş ki.
Mektubu ailecek okuduklarını anlatan baba Demiroğlu ise yazmaya karar verdikleri günü hatırlıyor: “Cinsiyeti belli değildi, mektuba o ifadelerle başladım. O günkü duygularımı anlattım. İleride hayatta olmazsak diye bizi tanıması için ona hayatımızı anlatan dipnotlar verdim” diyor. Anne Demiroğlu da mektubu çok yoğun duygularla yazdığını anlatarak “Her anne gibi mektupta hep iyi dileklerde bulundum. Hormonlardan dolayı duygularımın yüksek olduğu bir dönemdi. Ona hep kendini iyi hissedecek şeyler söylemek istedim. Gerçekten öyle de oldu, çok iyi bir evlat oldu. Mektubu hep ağlayarak yazmışım. Doğduktan sonra da her hareketini yazmaya çalışmışım. Açıkçası ne yazdığımı bilmiyordum, mektubu okuyunca şaşırdım. Ona çok güzel bir miras bıraktığımızı düşünüyorum” diyor.