Paralel banka vurgununda rakamlar netleşti: Arda Turan 13,9 milyon dolar kaptırmış
Önce Mertens, sonra Zaha öyle bir takıldı ki direğe, olmayacak gibiydi. Oldu. Futbolun ‘olayı’ bu. Israr edeceksin. Galatasaray istediğini alana dek ısrar etmeyi bildiği için kazandı. Çok değerli bir üç puan bu.
Kabul edelim, 57’de Mertens’in iki direkten birden dönen vuruşu herkes için itikat bozucuydu.
ribünlerin birkaç dakikalığına nutku tutuldu. ‘Olmayacak’ duygusu geldi oturdu Sarı-Kırmızı yüreklere. Ama işte, ısrar etti Cim Bom. Sonuna kadar. Futbolun ‘olayı’ bu. Israr edeceksin, deneyeceksin, yılmayacaksın. Maçta 5, sezonda 22 kez direkten mi döndü şutların? Olabilir. Gene vuracaksın. Talih yüzüne gülmeyebilir. Oyunun hakkaniyeti elbet yüzüne gülecektir. Yeter ki sen kafanın dikine git, bildiğini oku.
🟡🔴 Galatasaray, önce Wilfried Zaha ile direğe; ardından Halil Dervişoğlu ile kaleci Florin Nita’ya takıldı! #GSvGFK pic.twitter.com/EDW6bIa4LG
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) January 29, 2024
Direkler sadece golü engellemedi, motivasyonu da kırdı. Üstelik bir kez de değil. Mertens’in şutunun şokunu atlatmayı başardılar. Üstüne bu sefer 78’de hem Zaha hem Halil’in vuruşu direğe takıldı. İşte orada pes edebilirlerdi. Yalnız oyuncular değil taraftarlar da. Oysa bu iki pozisyon öncesindeki birkaç dakikalık pres ders niteliğindeydi. Özellikle ikinci yarıdaki tempo gol diye bağırıyordu. İlk yarıda bir türlü yapamamışlardı ama şimdi işliyordu sistem. Ve her dakika gol birazdan gelir hissi güçleniyordu. İşte o hissi törpüledi direkler. Hem de beş kez. Buradan maçı kazanmak için inanılmaz bir dirayet gerektiriyor. Kutlamak lazım!
Türkçeye dört futbol kitabı çevrilen Jonathan Wilson’ın kurucusu olduğu The Blizzard diye bir dergi var. Nefis bir sloganla çıkmışlardı ilk sayılarında: “The goals are overrated. The beauty is in the struggle.” (Goller abartılıyor, güzellik mücadelededir.) Çevirisi var, ama aslı yok bu lafın. Özellikle de Türkiye’de. Hele de dün akşam. O goller gelmese ne olurdu acaba? Kimler yatardı giyotine? Bu oyunu takdir etmek mümkün olur muydu? Skordan bağımsız tartışabilsek keşke.
Tüm maçı yüzde 75’in üzerinde bir top hakimiyetiyle oynadı ev sahibi. Özellikle ikinci yarı kamera sola neredeyse hiç dönmedi. Hakkını yemeyelim. Konuk ekip Gaziantep FK’nin bir planı yok değildi. Ama çok Yılmaz Vural kokan bir anlayıştı bu. Tüm takım, neredeyse ceza sahasının içinde ama çok da iyi bir savunma yaptı. Draguş-Markoviç ikilisiyle de gafil avlamaya çalıştı. Avladılar tabii ama bir yere kadar işte. Bu oyunun adaleti memleketin adaletine benzemiyor. Çalışan kazanıyor bir şekilde.
Yine de uyarılar vardı Sarı-Kırmızılılar için. İlk yarıda rakamların gösterdiğinden kötüydüler. Çok az pozisyon buldular. Sakar ve yavaşlardı. Yakaladıkları kritik pozisyonların hepsi duran toptu. Akan oyun pek pozisyon göstermedi. Hücum bölgesinin neredeyse tamamı geçen seneki oyunculardan kuruluydu. Gene de işlemedi. Oyun dinamiği istenen seviyede değildi.
🟡🔴 Barış Alper Yılmaz’dan Galatasaray’a galibiyeti getiren olağanüstü gol! #GSvGFK pic.twitter.com/TEXrhioSfg
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) January 29, 2024
55. dakika dönülürken biten beş dakikalık pres fazın nasıl değiştiğini gösterdi aslında. İlk yarıdaki ‘dostlar alışverişte’ baskısı gibi değildi. Sarı-Kırmızılılar abluka altına aldı rakibi. Mengeneyi sıktı. Defans dağılana kadar. Galibiyette tek bir isim söylemek zor. Zaha’nın golü şık. Barış’ınki daha şık. Ama takım bütünlüğü kazanmayı sağladı. Bireyler değil.
Görüyoruz işte. Canım cicim dönemi bitti ligin. Her maç mideye oturuyor. Bundan sonra en hasarsız giden ipi göğüsleyecek.