İstanbul’da 822 fırına fahiş fiyattan ekmek satma tutanağı
Türkiye'nin buğday üretimi, artan nüfusun tüketimi karşılamak için yeterli değil. Bugün bize yetmeyen buğday üretimiyle yarın nüfus 100 milyon olduğunda ne yapacağız? Yarın kara kara düşünmemek için şimdiden gerekli önlemleri almalıyız.
Türkiye dünyanın en eski buğday üreticilerinden biri olmasına rağmen son yıllarda buğday ekim alanları azaldı, üretim maliyetleri yükseldi ve ithalata bağımlılığı arttı. Bu durum hem çiftçilerin hem de tüketicilerin çıkarlarını tehdit ediyor. Bu makalede Türkiye’nin buğday ithalatı sorununun nedenlerini, sonuçlarını ve çözüm önerilerini inceleyeceğim.
Türkiye buğdayın anavatanı olmasına rağmen son 34 yılda (1990-2023) buğday ekim alanları yaklaşık 32 milyon dekar azaldı. Buna rağmen, dekar başına verimin 200 kilodan 300 kiloya yükselmesi sayesinde ortalama 19,9 milyon ton buğday üretimi gerçekleştirdi. Bu üretimin nispeten sabit kaldığı anlamına gelir. Ancak bu üretim miktarı Türkiye’nin artan nüfusunun tüketimini karşılamak için yeterli değil.
Türkiye’de buğday üretim maliyeti dünya piyasalarından daha yüksek. Bu nedenle un, makarna, irmik ve bisküvi gibi ürünler ihraç eden firmalara Dahilde İşleme Rejimi (DİR) adı verilen bir gümrük kolaylığı sağlandı.
Dahilde İşleme Rejimi (DİR) Ticaret Bakanlığının sayfasında “İhraç ürünlerimize dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak ve ihraç ürünlerimizi çeşitlendirmek amacıyla, dünya piyasa fiyatlarından gümrük muafiyetli olarak, Ticaret politikası önlemlerine tabi olmaksızın, ihraç ürünün üretimi için gerekli olan ve fiyat ve/veya kalite bakımından yurt içi piyasalardan temin edilemeyen, hammadde, yardımcı madde ve ambalaj malzemeleri ithalatına imkan veren ekonomik etkili bir gümrük rejimi” olarak tanımlanıyor. Bu sayede firmalar dışarıdan getirdikleri buğdayı işleyerek ülkeye katma değer sağlıyordu.
Tabloda son 21 senede 100 milyon ton buğday ithal edilmesine karşılık ithal edilen buğday ve buğday ürünlerinin eş değer miktarının (un, makarna, irmik, irmik, bisküvi, buğday maltı ve nişasta) 101,5 milyon ton olduğu görülüyor.
Ancak son beş yılda Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında buğday ithal eden firmaların buğdayı işleyip ihraç etmediği ve ithal edilen tonlarca buğdayın ülke içinde tüketildiği görülüyor. 2019 ile 2023 yılları arasında ithal edilen 12,7 milyon ton buğday yurt içinde kalmış. Son 21 senede ise 16,7 milyon ton buğday ülke içinde tüketilmiş. Öte yandan ithal edilen buğdayın işlenmesiyle elde edilen ürünlerin ihracatından 15 milyar dolar gelir elde edilmiş.
Burada temel sorun şu; daha önce un, makarna, irmik, bisküvi, buğday maltı ve nişasta ihracatı için yurt içinden bir miktar buğday kullanılırken şimdi bunun tamamı ithal ediliyor ve üretimimiz yetersiz kaldığı için ithal edilen buğdayın bir kısmı yurtiçinde kullanılıyor.
2015 yılındaki 22,6 milyon ton üretim rekorundan sonra kırılan en yüksek ikinci üretimin 2023 yılında 22 milyon ton olduğu bir senede ithal edilen buğdayın yaklaşık üç milyon tonun içeride kalması ürettiğimiz buğdayın yetmediğinin bir kanıtı.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kurulduğu 1938 yılından 2023 yılına kadar geçen süre içinde geçen yıl 13 milyon tonun üzerinde alımla en yüksek ürün miktarına ulaştığı bir yılda, içeride yeterli buğdayımız var ise neden ithal buğday ülkeye giriyor?
Tarım ve Orman Bakanlığı Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında buğday ithal eden firmaları kontrol ederek yurt içine satışa çıkarılan buğday var ise denetim altına almak gerekmektedir. Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığının ilk görevi bu haksız zenginleşmenin önüne geçerek çiftçisini ve kamu kuruluşlarını korumak olmalıdır.
Buğday üretimimizdeki durağanlık nedeniyle her yıl daha fazla buğday ithal etmek zorunda kalıyoruz. 2007 yılında iki milyon ton olan buğday ithalatımız 2023 yılında 11,7 milyon tona yükselerek Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Bu miktar aynı yıl ürettiğimiz 22 milyon ton buğdayın yarısından fazlasına karşılık geliyor. Buğday ithalatımızın çoğunu savaş içindeki Rusya (yüzde 75) ve Ukrayna’dan (yüzde 22) yapıyoruz. Bu hem dış ticaret açığımızı büyütüyor, hem de bu ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrarsızlığına bağlı kalmamıza neden oluyor.
Son 21 yılda toplam 100,5 milyon ton buğday ithal ettik ve karşılığında 28 milyar dolar ödedik. İthal ettiğimiz buğdayın yüzde 65’i Rusya, yüzde 10’u Ukrayna, yüzde 6’sı Kazakistan, yüzde 3’ü Kanada ve yüzde 3’ü de Romanya’dan geldi. Bu beş ülke buğday ithalatımızın yüzde 86’sını oluşturuyor. Kalan yüzde 14’lük kısım ise 59 farklı ülkeden sağlandı.
Buğday ithalatının artması hem üreticiler hem de tüketiciler için olumsuz sonuçlar doğuruyor. Üreticiler ithal buğdayın düşük fiyatı nedeniyle rekabet edemiyor ve gelir kaybı yaşıyor. Bu da tarımsal üretimin azalmasına, çiftçilerin göç etmesine ve kırsal yoksulluğun artmasına yol açıyor.
Sonuç olarak her yıl artan ithalatla ihracat yapmamıza karşın yurt içinde üretilen buğdayın ülkenin ihtiyaçlarını karşılamadığı ortada. Bu konuda atılacak adımların başında çiftçilerimizin desteklenmesi, kuraklığa dayanıklı çeşitlerin üretilmesi ve sulanan buğday alanları genişletilerek üretimin artırılması gerekiyor. Bugün bize yetmeyen buğday üretimiyle yarın nüfus 100 milyon olduğunda ne yapacağız? Yarın kara kara düşünmemek için şimdiden gerekli önlemleri almalıyız. Atalarımız boşuna “buğday ile koyun gerisi oyun” dememiş.
20 Kasım 2024 - TÜSEDAD ve USK verileri çatışıyor: Çiğ sütte kimin hesabı doğru?
17 Kasım 2024 - Mütevazı sofraların vazgeçilmezi tavuk ve yumurta artık lüks mü olacak?
15 Kasım 2024 - Süt üreticileri deli para kazanıyor (!)
13 Kasım 2024 - Ekim ayında yağış azaldı, tarımsal üretim için tehlike çanları çalıyor