Konya ovasında Beşiktaş’ın zor sınavı
Çok zor kazandı Beşiktaş. İlk yarıda Sergen Yalçın’ın Antalyaspor’u ezdi geçti. İkinci devrede Santos’un Muleka hamlesi oyunu değiştirdi. Şu sorunun cevabı hâlâ meçhul: Santos değil de Sergen Yalçın olsa daha iyi olur muydu?
Hep söylerim. Bir maçı önceden tahayyül ve tahmin etmek isterseniz istatistik yetmez. Oyunun ruhuna da bakmalısınız. Zamanın ruhu (Zeitgeist) gibi oyunun da ruhu (Spielgeist) var. Teorik olarak bu maç şöyle. Ligin üçüncüsü ile yedincisi karşılaşıyor. İki sene öncesinin şampiyonu için artık en önemli şey kupa. Yoksa tüm hedeflerden uzağa düşülecek. Antalyaspor ise parlak teknik adamını Dortmund’a kaptırmış ve geçiş sürecinde. Kim var başlarında? Epeydir takım çalıştırmamış Sergen Yalçın. Oysa maç tam da onun maçı!
Ön veriler ne kadar problemli değil mi? Lig üçüncüsü değil Beşiktaş. Şampiyonluk umuduyla yola çıkanların sonuncusu. Yenik düşene dek bu maçın öneminden bihaber olacak kadar demotive bir takım var karşımızda. Kenarda sinir içinde kalan ve oyuncularına bir şevk vermeye çalışan Fernando Santos sezonun teoride beşinci pratikte üçüncü teknik adamı. Asıl misyonu gelecek sezonu kurgulamak. Fakat kimse kendini ona beğendirmek için çabalıyor gibi gözükmüyor. Zaten kimse Santos’tan da emin değil! Önce onun kendisini beğendirmesi gerek. İkinci yarıdaki hamleleriyle turu getirmesi önemli tabii. İyi de uzun süre devam eden o pasif futbol neydi?
Zaten bu maç asıl olarak Sergen Yalçın’ın maçıydı. Eminim ki kimse onun kadar önemsemiyordu karşılaşmayı. Bir tür rüşt ispatı peşindeydi. Ortada “Beni tercih etmeyenlere ders olsun” tadında bir meydan okuma vardı. Nitekim öyle bir ilk yarı oynadı ki Sergen Yalçın’ın Antalyaspor’u, sosyal medya “Neden o değil de bu” diyen Beşiktaşlılardan geçilmedi. Tam da ne kadar zeki/kurnaz olduğu tartışılmaz olan Sergen’in istediği gibi. Lakin bir de ikinci yarısı vardı maçın. Tam da Sergen’den şüphe edenlerin istediği gibi.
Hayıflanan Beşiktaşlılar haksız değil. Bu maç bir tartıysa eğer, özellikle ilk yarıda öyle ağır bastı ki Antalyaspor, izleyenlerin ağzı açık kaldı. Topla oynama oranları yüzde 70’leri zorladı. Oyunu rakip sahaya öyle bir yıktılar ki, nefes alamadı Siyah-Beyazlılar. Ve bunu delici bir baskıyla değil bildiğin pasla başardılar. Düşünün ilk faulünü bile devre biterken yaptı Kırmızı-Beyazlılar. Hem takır takır, hem de tıkır tıkır oynuyorlardı. Çok pozisyonları yoktu ama oyunun mutlak hâkimi onlardı.
Ondandır, Portekizli teknik adam devre arasına iki oyuncu değişikliği sıkıştırmak zorunda kaldı. Tel tel dökülen Rebiç’i ve büyük hatalar yapan Umut’u oyundan aldı. Aslında takımı çok pozisyon vermemişti. Sadece 1-0 yeniktiler. Ama oyun farkı görünenin ötesindeydi ve bir şeyler yapmak kaçınılmazdı. Nitekim akıllı hamlelerle, hele de Muleka’yla yeni devrede kantarın topuzu konuk ekip lehine dönüverdi. Maç 1-1’e geldiğinde topla oynama oranları da şut sayıları da dengelenmişti. 1-2’ye gelmesi ise yetenek sayesinde oldu. Sahanın en etkisizlerinden Cenk harika bir pas attı, Muleka da güzel bitirdi. Semih Kılıçsoy’a gelince. Çok ama çok etkisizdi. Agüero gibi değil de İtalyan forvetler, en çok da Immobile gibi. Oturup bunu bir düşünmesi lazım.
GOL | 🔴⚪️ Antalyaspor 1-2 Beşiktaş ⚫️⚪️
⚽️ 88′ Muleka#ZTK | #ANTvBJK pic.twitter.com/uDMPCq925I
— A Spor (@aspor) February 8, 2024
Zor da olsa kazandı Beşiktaş. İlk yarıdaki feci futbolun telafisi oldu. Buna rağmen şu gerçek değişmiyor: Kötüler. Teknik yönetim değişse de bu durum değişecek gibi durmuyor. Hele de bu kadroyla. Sergen Yalçın ise bir kez daha ispatladı: Zeki bir antrenör kendisi, tamam. ‘Baktığımızda’ bu işin duayeni olmak istiyorsa bu yeter mi? Emin değilim.