Gitmek mi zor, kalmak mı zor: İş yerine sadakatin çalışana yararı var mı?
London School of Economics'in 1,500 kişiyle yaptığı araştırmaya göre, Y ve Z kuşağı iş arkadaşları arasında büyük yaş farkı varsa verimliliklerinin yüzde 30-37 arasında düştüğünü bildirmiş. Sorunun kaynağında ise iş yapış tarzlarındaki farklılık var.
Kendisinden yaşça büyük çalışma arkadaşlarının yüksek sesli telefon konuşmaları karşısında indirilen kaşlar, takılan kulaklıklar, teknik sorunlarla boğuştuğu zamanlarda yüzlerinde beliriveren alaycı bakışlar ve sinsi gülüşler… Belki sizin de işyerinizde sıklıkla gözlemlediğiniz bu durum London School of Economics tarafından yayınlanan yeni bir insan kaynakları (İK) araştırmasına yansımış. Evet evet, yanlış duymadınız. 1990’ların ortaları ve 2010’ların başları arasındaki dönemde doğan, teknolojiyi ve sosyal medyayı çok iyi kullanan Z kuşağı, “baby boomer” diye tanımladıkları, doğum tarihleri 1946’dan 1964’e kadar olan yani kendilerinden yaşça büyük iş arkadaşlarıyla birlikte çalışmakta zorlanıyorlarmış hatta verimleri bile düşüyormuş.
Newsweek dergisinde yayınlanan makaleye göre, 2025 yılına kadar küresel işgücünün yüzde 27’sini temsil edecek olsa da, birçok kişi genç kuşağın işyerine nasıl uyum sağladığı konusunda endişe taşıyor. ABD ve İngiltere’de 1.500 kişiyle yapılan araştırmada Z ve hatta 1980-2001 doğumlu Y kuşağının birlikte çalıştığı kişilerle aralarında büyük yaş farkı varsa sırasıyla yüzde 37 ve yüzde 30 verimlilik düşüşü bildirdiği belirtiliyor. Hatta yöneticileri kendilerinden 12 yaş ve üzeri olanların düşük üretkenlik bildirme olasılığı 1,5 kat daha fazla.
İK danışmanı Bryan Driscoll Newsweek’e verdiği demeçte, “Sanılanın aksine, yaşlı meslektaşlarıyla çalışmak için mücadele edenlerin sadece genç nesiller olmadığını savunuyorum. Sorun her iki tarafta da artıyor” diyor. Driscoll, çalışmanın Z kuşağı, Y kuşağı, X kuşağı (1965-1979 yıllarında doğanlar) ve baby boomer’ların birlikte çalışmaya çalıştığı birçok işyerinde ortaya çıkan işlev bozukluğunun nedenini değil, yalnızca bir belirtisini vurguladığını savunuyor: “Bu sadece yaş veya kuşak farklılıklarıyla ilgili değil. İşe yönelik değişen tutumlar, gelişen teknolojiler ve farklı iletişim tarzlarıyla ilgili. Nihayetinde eski çalışma yöntemleri genç nesiller için işe yaramıyor.”
Job Joy kitabının yazarı kariyer koçu Kristen Zavo da baby boomers kuşağının daha fazla güvence, sadakat ve yaptıkları işten gurur duyarak büyüdüklerini ve bunu kimliklerinin önemli bir parçası haline getirdiklerini söylüyor. Z kuşağı ve Y kuşağı içinse durum nadiren böyle.
Zavo Newsweek’e verdiği demeçte “Z kuşağı iş güvencesi lüksüne sahip değil. Emeklilik geçmişte kaldı ve son yıllarda bir iş için refahlarından nasıl feragat edilebileceğini ancak sebepsiz yere işten çıkarılabileceklerini gördüler” diyor.
Z kuşağı aynı zamanda iş ekonomisinin farkında olarak büyüdü ve çalışmayı dolu dolu bir yaşamın sadece bir parçası ve para kazanmanın yolu olarak görüyor. Zavo’ya göre bu durum, Z kuşağının iş tanımlarının veya çalışma saatlerinin ötesinde üretme ihtiyacı hissetmediği anlamına geliyor.
Şirketler düşük verimliliğin kaçırılan teslim tarihleri, ekip çatışması ve mali kayıplara nasıl dönüştüğü konusunda endişelenmekte haklı olsa da Driscoll, onları anlayışlı ve iletişime odaklanmaları konusunda uyarıyor. Bu, genç neslin değerlerini anlamaları için çaba göstermelerini de içeriyor. Driscoll, “Tüm kuşakların birbirlerinin çalışma tarzlarını ve bakış açılarını anlamak ve saygı duymak için çaba göstermesi gerekiyor” diyor.
Baby boomers ve X kuşağı için bu yeni teknolojiyi kucaklamak ve genç kuşakların farklı önceliklere sahip olma eğilimi de dahil olmak üzere değişimi kabul etmek anlamına gelebilir. Driscoll bunu şu sözlerle ifade ediyor:
“Z ve Y kuşağı için bu, eski kuşakların masaya getirdiği deneyim ve bilgeliği takdir etmeyi, farklı bir bakış açısını ona bağlı kalmadan kabul edebilmeyi içeriyor. Özünde karşılıklı saygı ve öğrenmeye dayalı bir kültür yaratmak kilit önem taşıyor ve hangi kuşaktan olursa olsun her çalışanın katılımını gerektiriyor.”
Micro Startups’ın sahibi Phil Vam, baby boomers işleri yukarıdan aşağıya doğru yapma yöntemine bağlı kalırken, Z kuşağının genellikle özerklik ve amaç peşinde koştuğunu söylüyor. Vam, bu ekip dinamiğinin kendi şirketinde defalarca ortaya çıktığını gördüğünü belirterek, şunları söylüyor:
“Gençler seslerinin duyulduğu ve sadece ne yapmaları gerektiğinin söylendiği değil, daha büyük bir şeyin parçası olduklarını hissettikleri bir ortam arıyorlar. Bu uyumsuzluk genç çalışanların işlerine daha az bağlı hissetmelerine yol açabilir ve bu da üretkenlikte düşüş olarak kendini gösterir. Sürekli övgüye ihtiyaç duyduklarından değil ama çabalarının takdir edilmesi çok işe yarıyor.”
KPMG’de kariyer danışmanı ve yetenek yönetimi kıdemli direktörü olan Miriam Groom, genç çalışanların dijital iletişimi tercih edebileceklerini ancak ev telefonu, faks ve mektupla büyüyen yaşlı meslektaşlarının bunu kişisel olmayan bir durum olarak görebileceklerini belirtiyor. “Benzer şekilde eski neslin problem çözme ve karar verme konusundaki yaklaşımı metodik ve kapsamlı olarak görülebilirken, genç çalışanlar tarafından yavaş veya değişime dirençli olarak görülebilir” diyor.
Amerikan Personel Derneği İcra Kurulu Başkanı Richard Wahlquist’e göre ise pandemi dönemi genç çalışanlar için tam bir kabus oldu: “Tam zamanlı öğrencilikten tam zamanlı çalışanlığa geçiş yapan herkes bunun bir uyum süreci olduğunu bilir. İşyerinin sosyal ve duygusal yönlerini en etkili şekilde nasıl anlayacaklarını ve yönlendireceklerini öğrenmek isteyen genç çalışanlar için uzaktan çalışma zararlı olabilir.”