700 bin kamu işçisinin 1 Mayıs umudu havada kaldı, gözler seçimde
Kötüye gidişin ipuçlarını piyasadaki beklentilerin bozulmasından alıyoruz. Sadece 2024 yıl sonu enflasyon hedefi değil kurla ilgili beklentiler de iyice bozulmuş durumda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, iktidar ve AKP sözcülerinin açıklamaları piyasadaki beklentilerin daha da bozulmasına neden oluyor. Seçimden sonra uygulanacak politikalara ilişkin çelişkili açıklamalar piyasaların kafasını iyice karıştırıyor.
Seçim nedeniyle gevşetilen sıkı para politikasının enflasyonla mücadele açısından büyük bir zaaf yarattığı her geçen gün daha somut olarak görünüyor. Mayıs seçimlerindeki kadar olmasa da var olan seçim ekonomisinin bozuk dengeleri iyice bozduğu çok açık. Gerekmesine rağmen faiz artışlarının Şubat’ta yapılamaması da seçim sonrasında uygulanması gereken tedbirlerin daha sert olmasını beraberinde getirecek.
Kötüye gidişin ipuçlarını piyasadaki beklentilerin bozulmasından alıyoruz. Sadece 2024 yıl sonu enflasyon hedefi değil, kurla ilgili beklentiler de iyice bozulmuş durumda. Faiz kararından bu yana Merkez Bankası döviz rezervleri her geçen gün erimeye devam ediyor. Salı günü itibariyle swap hariç kamu dahil net rezervlerinin eksi 59 milyar dolara kadar indiğini gördük. Konuştuğumuz bankacılar seçim sonrasında kurlar artacak beklentisiyle tasarruf sahiplerinin ve şirketlerin döviz aldıklarını belirtiyor.
Kısacası sadece enflasyon hedefiyle ilgili beklentiler değil kurla ilgili beklentiler de ekonomi yönetiminin açıklamalarına ters biçimde bozulmaya devam ediyor. Merkez Bankası Başkanı’nın daha Şubat toplantısında “TL değerlenmeye devam edecek” açıklaması yapmasına karşılık herkesin döviz almaya devam etmesi ekonomi yönetiminin söylediklerine güvenilmediğini açıkça gösteren başlı başına bir örnek.
Bu arada Bakan Şimşek ve Başkan Karahan’ın kredi kartıyla ilgili söyledikleri amaçlarının tam tersi bir etki yarattı diyebiliriz. Piyasada sanki “sadece kredi kartı kısıtlamasıyla içtalebin ve enflasyonun dizginleneceği düşünülüyormuş” gibi bir hava yaratılmasına neden oldu. Özellikle kredi kartıyla hayatını idame ettiren nüfusun büyüklüğü, bu arada seçim nedeniyle bu sözlerin muhalefet tarafından kullanılması artık istenen adımların atılamayacağı havasını oluşturdu. Daha doğrusu AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda yapılacakları çok sınırlı tutacakları beklentisi oluşmuş durumda.
Beklentilerin bozulmasında ekonomi yönetimi dışında kalan iktidar ve parti sözcülerinin söylediklerinin etkili olduğunu söylemek gerek. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteğiyle sıkı para politikası uygulamasına devam edeceklerini” tekrarlıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da benzer mesajları verirken büyümeyle ilgili olarak yumuşak ve arada sayılabilecek açıklamalar yaptığını görüyoruz. Yani büyümeyi fazla düşürmeden bu işi halledeceklerini savunuyorlar. Halbuki büyümeden ciddi fedakârlık yapmadan bu işin çözülemeyeceği çok açık. İşte bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP sözcülerinin hala büyümenin öncelikli olacağına ilişkin açıklamaları seçimden sonra uygulanacak politikalar konusunda iyice kafaların karışmasına neden oluyor.
Sıkı para politikası çerçevesinde özellikle emeklilere yapılan zamların çok düşük kaldığını herkes kabul ediyor. Bu nedenle muhalefetin de baskısıyla bir süredir emeklilere yedi bin TL’lik seyyanen zam yapılıp maaşların asgari ücret seviyesine çıkarılması konuşuluyor. Bu konuda AKP’den gelen haberler de böyle bir olasılığın gerçekleşme ihtimali olduğunu gösteriyordu.
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan emeklilerin durumuyla ilgili durumun farkında olduklarını, bu maaşın yetmeyeceğini bildiğini ifade edip ancak bunun maliyetinin çok yüksek olacağını emekliye bu zamların verilemeyeceğini söyledi. Bu açıklama emekliler tarafından büyük tepkiyle karşılanırken, verilecek bu zammın maliyetinin nerelerden çıkarılabileceğini ilişkin, çeşitli kıyaslamalar yapılıp, harcamaların azaltılması öne çıkarılmaya başladı.
AKP tabanında emekli zammıyla ilgili sıkıntı olduğunu biliyoruz. Seçimlerde bunun olumsuz etkisinin büyük olacağı konuşuluyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamasıyla, piyasalara aslında seçim sonrası için sıkı duracağı mesajı da vermiş oldu. Ancak bunun hemen arkasından söyledikleriyle, aslında seçim sonrası düşünülen enflasyonla mücadele programının etkilerini yok sayan açıklamalar da yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Makro ekonomiyle ilgili sorunlarımızı büyümeyi sürdürerek çözeceğiz” dedi.
İstanbul Sanayi Odası’nda dün konuşan AKP ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi ise sanki sıkı para uygulaması yokmuş gibi, büyüme söylemine devam etmiş. Bakan Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı enflasyonla mücadelede içtalebin kısılması üzerinde dururken, Zeybekçi, sanki ekonomi yönetimine yanıt verir gibi, “”Sadece talebi azaltarak enflasyonu düşürmek mümkün değil” demiş. Talebin düşmesiyle üretimin düşeceğini de belirten Zeybekçi, “Üretimin düşmesi, istihdamın azalmasına ve satın alma gücünün düşmesine, dolayısıyla da küçülmeye yol açar. Bu Türkiye olarak istemediğimiz bir sonuç” şeklinde konuşmuş.
Görüldüğü gibi “seçim sonrası daha sıkı enflasyonla mücadele yapılacak” deniliyor ama bunun nasıl yapılacağı konusunda iktidarın da kafası karışık.