Kılıçdaroğlu’ndan Şanlıurfa’da ‘Suriyeliler’ açıklaması: İktidar olsaydım hepsini gönderecektim
CHP'nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Nisan sabahından beri ağır eleştiri altında. 'Seçimde İmamoğlu veya Yavaş aday olsaydı Cumhurbaşkanı seçilirdi' diyenlere 9 gündür susan Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar'a ağır yüklendi. Dündar da sert cevap verdi.
Türkiye’de bir kesim 1 Nisan sabahı yerel seçim sonuçları alındığından beri durup durup bir konuyu konuşuyor: ‘Eğer geçen yıl 14 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu değil Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’tan biri aday olsaydı o seçim de kazanılabilirdi.’
Bu eleştiriyi onlarca gazeteci ve TV yorumcusu son dokuz gündür durup durup dile getirdi. CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise suskunluğunu korudu. Ta ki düne kadar.
Kılıçdaroğlu’nu eleştiren isimlerden biri SözcüTV yorumcusu ve programcısı, tecrübeli gazeteci Uğur Dündar’dı. Dündar birkaç gün önce TV’de İstanbul ve Ankara’da mevcut büyükşehir belediye başkanlığı koltuklarını oylarını artırarak koruyan Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’tan ‘övgüyle’ bahsettikten sonra konuyu Kılıçdaroğlu’nun 14 – 28 Mayıs 2023’teki cumhurbaşkanlığı adaylığına getirmiş ve şöyle demişti:
“Biz cumhurbaşkanlığı seçiminde tarihi bir fırsatı kaçırmışız, eğer sayın Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağının getirildiği gün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Almanya’ya gitmek yerine Sayın Meral Akşener gibi Saraçhane’ye gelmiş olsaydı ve orada Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kolunu kaldırarak ‘İşte bizim Cumhurbaşkanı adayımız sayın İmamoğlu’dur, hodri meydan, gelin bakalım yasağınızı koyun’ deseydi…
Ya da Sayın Mansur Yavaş’ın aynı şekilde bir vesile ile kolunu kaldırıp ‘Cumhurbaşkanı adayımız budur’ demiş olsaydı şimdi bambaşka bir Türkiye’de olacaktık ve bambaşka şeyleri konuşuyor olacaktık. Buna bence Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiç hakkı yokmuş, Türk toplumuna çok büyük bir fırsatı kaçırttı ve iyilik etmedi. Tarih onu affetmeyecek.”
Onlarca gazete köşe yazarı ve TV yorumcusunun benzer yorumlarına cevap vermeyen CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün kendi kişisel sosyal medya hesabından Uğur Dündar’a karşı oldukça sert bir açıklama yaptı. Açıklamanın ilk bölümü Uğur Dündar’a kişisel sataşma niteliğindeydi.
Sözlerine “Sağdan soldan vatan evlatlarının idamlarıyla sonuçlanan 68 kuşağı fırtınasında gemisine dalga vurmamış Uğur Dündar, 1980 darbesinin ‘Bizim Uğur’u, TRT Genel Müdürü” diye başlayan Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Bizim kuşağın onur abidelerinden Tarık Akan’ın yumruklaştığı, dürüst ve mücadeleci gençlik-kafalarında bitlerle işkencelerden geçerken – ayağına taş değmemiş, nezaket ziyaretlerinin müdavimi Uğur Dündar.”
Kılıçdaroğlu’nun bu noktada bahsettiği olay Tarık Akan’ın cezaevi günlerini kaleme aldığı ‘Anne Kafamda Bit Var: 12 Eylül Anıları’ adlı kitabında şöyle geçiyor:
“(…) Körü körüne bir bekleyiş içindeyiz. Katlanmak her geçen gün zorlaşıyor. İnsanca tepkiler vermekten vazgeçmeye dayanıklılık diyorsanız, gerçekten de dayanıklı değilim öyleyse. Artık nereye gönderileceksem gitmek istiyorum; hapishane ya da her neresiyse…
Müdür ‘oğlum sana iyi davranıyorlar, değil mi? aşağıda sana sıcak yemek söyleyeyim; biraz beslen, kendine gel. senin sinirlerin bozulmuş, böyle olmaz.’
O sırada kapı açıldı. Bir polis ‘müdürüm çözüldü, ötmeye başladı’ dedi.
Müdür hemen yerinden kalkıp hızla dışarı çıktı. Ben Uğur’la (Dündar) odada yalnız kaldım. Yıllar sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Aramızda dostluk, arkadaşlık olmadığı gibi gençliğimizde yumruk yumruğa kavga etmişliğimiz bile vardı. Soğuk bir hava ve yapmacık jestler aramızda dolandı.
– Tarık, benden istediğin bir şey var mı?
Yok, sağ ol.”
– Ben TRT Genel Müdürü olacağım; nezaket ziyaretine geldim. dışarıda herhangi birine söylemek istediğin bir şey varsa yardımcı olabilirim.
Yok, teşekkür ederim. (…)”
Kılıçdaroğlu’nun mesajını aktarmaya devam edelim:
“Gün geçmiyor ki cümlesiyle başladığı her haber programında fonda gerilim müzikleriyle süslediği ve toplumun inanç noktalarına temas ederek 28 Şubat sürecinin alt yapısında emeği olan, iş başörtü sorununa geldiğinde ‘İnadına mini etek, inadına dekolte’ sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar…
Sağlık skandalı haberi adı altında ‘Tesettür Faciası’ başlığıyla toplumdaki kutuplaşmanın her daim ekmeğini yiyen, fildişi kulelerinin tepesindeki konforlu alanını inşa edebilmek için büyük ‘fedakarlıklar’ yapan, andıçların Uğur Dündar’ı…”
28 Şubat sürecinde Şemdin Sakık’ın ifadesi olduğu ileri sürülerek sızdırılan ancak daha sonra bazı komutanlar tarafından bilinçli olarak yönlendirildiği ortaya çıkan andıç belgesini televizyon ekranına taşıyan ilk gazeteci Uğur Dündar’dı.
Söz konusu andıçta bazı gazeteciler ‘terör örgütüne hizmet ettikleri’ iddiasıyla hedef gösterilmişti.
Andıçlanan isimler şöyleydi: Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Yaşar Parlak, Mahir Kaynak, Mahir Sayın.
Dündar 2012’de TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu’nda Andıç olayında ‘soruşturmacı gazetecilik’ açısından bir eksik olup olmadığı, olayı bugün itibariyle nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine meslek hayatında cevap veremeyeceği hiçbir soru olmadığını savunmuş ve eklemişti:
“Vicdanen o kadar rahatım. Duvara yatak resmi yapar, karşısına geçer mışıl mışıl uyurum.”
Kılıçdaroğlu “Her alanda mevcut baskıcı iktidarda sizin de içinde arkadaşlarınızın olduğu (ki bence onlar öyle sanıyor) muhalifler davalarla, hapislerle, saldırılarla mücadele edip bedel öderken sizin çarkınız yine ‘şanlı şanlı’ döner Uğur Bey” ifadesine yer verdiği paylaşımının ikinci bölümünde ise Uğur Dündar’a yönelik eleştirilerini kendi siyaset yapma tarzına bağlıyor ve ima yoluyla CHP’nin bugünkü seçim başarısının mimarının aslında kendisi olduğunu söylüyor.
“Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; biz helalleştik… Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.
1960’lardan kalma sağ sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…
İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…
Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.
Geçmişte yaşadığımız bütün travmalarımızı, öfkelerimizi, intikam duygularımızı ebediyen toprağa gömdük. Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz!
Bunu vatanperver dostlarımızla yaptık. Başta kıymetli dostum Sayın Karamollaoğlu olmak üzere altılı masanın liderleri ile yaptık.
Nasıl yaptığımızı da anlatayım.
Berkin Elvan’a da ağladık, Eren Bülbül’e de…
Sinan Ateş ile de vurulduk, Tahir Elçi ile de…
Deniz Gezmiş’le de sehpaya çıktık, Mustafa Pehlivanoğlu ile de…
Ergenekon kumpası mağdurlarına da destek olduk, suçsuz günahsız KHK mağduru anaokulu öğretmenlerine de…
Yürüdük Uğur Bey. Hak için halk için yürüdük.
Yolumuza kurşunlar bırakıldı yürüdük…
Pislikler döküldü yürüdük…
Terör örgütleri kurşun sıktı, linçlendik, içinde bulunduğumuz ev için “Yakın o evi” dediler, defalarca ölüm tehditleri ve suikastlara karşı yürüdük.
Cumhuriyet Halk Partisi çok değişti Uğur Bey. Artık toplumun büyük bölümünü öcü gibi gördüğü bir parti değil. Bakın TV programında değerli kardeşim Cemal Enginyurt size karşı millet ittifakını ve helalleşmemizi nasıl savunuyor, siz ise nasıl da inkar ediyorsunuz.
Siz hiç değişmemişsiniz! Hala 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda yaptığınızı yapmaya çalışıyorsunuz. Bu sefer olmaz!
Toplumun inanç ve değerleri ile siz ve temsil ettiğiniz kimliğiniz, mıknatısın iki ayrı kutbu gibisiniz. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve toplumsal barışa yaklaştıkça seçimlerde broşürlerimizi dağıtan başörtülü kardeşlerimiz, bütün kırgınlıklarını unutan Kürt kardeşlerimiz, vatanperverlik çatısı altında bütünleştiğimiz sağcı kardeşlerimiz, kısacası bu ülkenin ötekileri bizden uzaklaşıyor. Buna müsaade edemeyiz.
Belki biraz kırıcı oldu ama kusura bakmayın Uğur Bey bunlar gerçekler. Bana canlı yayınlarda dış devletlerin ajanı olup olmadığımı soracak kadar dengenizi yitirdiniz, ses çıkarmadım.
Şahsıma dilediğiniz kadar saldırabilirsiniz ama kardeşliğimizi dinamitlemenize müsaade etmem. Kendi adaylığımı dayatmak için siyasi rüşvet dağıttığım iddialarınıza susarım ama altılı masa bileşenlerine ‘siyasi rüşvet aldınız’ imasına susmam, bu birlikteliği bozdurmam.”
Kılıçdaroğlu’nun bu uzun eleştiri ve sitemlerine gazeteci Uğur Dündar’ın cevabı da gecikmedi.
Dündar, Kılıçdaroğlu’nun mektubuna sosyal medya üzerinden şöyle yanıt verdi:
“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bana açık mektup yazmışsınız. Ancak kullandığınız kaba üslubun yanı sıra mektubunuzun iftira ve yalanlarla dolu içeriğini okuyunca ‘Acaba Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun X hesabı kötü niyetli birilerince ele geçirilmiş olabilir mi?’ diye düşünmekten kendimi alamadım. Zira size hakaret etmedim, iftira atmadım, kişilik haklarınıza saldırmadım, özel hayatınıza lâf etmedim. Sadece yerel seçim sonuçlarının Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde kendi adaylığınızı dayatmak yerine, Sayın Ekrem İmamoğlu veya Sayın Mansur Yavaştan birini aday göstermiş olsaydınız onların seçimi rahatlıkla kazanabileceğini gösterdiğini belirttim. Bunu sadece ben söylemiyorum, sokaktaki hemen herkes ifade ediyor.”
“Ayrıca 39 milletvekili armağan ettiğiniz bazı masa ortaklarınızın son seçimlerde yüzde 1’lik oy oranını bile tutturamamaları da bu görüşü doğruluyor. Bunda kızıp köpürecek ne var? Sayın Kılıçdaroğlu hırçınlığınızı anlıyorum. Zira sizin Sayın Tayyip Erdoğan’a karşı girdiğiniz tüm seçimleri kaybetmiş ve CHP’nin oy oranını yüzde 25’e sabitlemiş olmanıza karşın, Sayın Özgür Özel genel başkan olarak katıldığı ilk seçimde bu yüzde 25’lik cam tavanı paramparça ederek partisini yüzde 38 oyla 1. yaptı. Yani sizin gitmenizle başlayan değişim zafer kazandı. Sayın Kılıçdaroğlu, yazdığınız kin ve öfke dolu satırlarla genel başkan seçildiğiniz günden beri bana yapıştırılmaya çalışılan ‘Kılıçdaroğlu’nu Uğur Dündar parlattı. Dengir Mir Mehmet Fırat ve Melih Gökçek ile açık oturum yaparak onun önünü açtı’ yaftasını yalanlamış oldunuz! Beni gereksiz yere töhmet altında kalmaktan kurtardınız.”
“Kemal Bey, size karşı hiçbir kötü düşünce ve davranışta bulunmadığım gibi Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı gösterme gafletinizde bile AKP’ye karşı sizi destekledim. Ama CHP’yi kuruluş felsefesinden, Atatürk’ün çizdiği rotadan uzaklaştırma ve sağcılaştırma çabalarınızı da eleştirdim. Kemal Bey, hırs ve kinle kaleme aldığınız satırlarda farkına varmadan kendinizle çeliştiğinizi de görmemişsiniz. Öyle ya mektubunuzu okuyanlar şöyle düşünmezler mi? ‘Ey Kemal Kılıçdaroğlu madem Uğur Dündar kötü bir gazeteciydi, neden en kritik zamanlarda röportaj için hep onu seçtiniz?’ Hırsınız size yalan da söyletmiş. TRT Genel Müdürü… demişsiniz! Ne 12 Eylül döneminde, ne de öncesi ve sonrasında TRT Genel Müdürü olmak aklımın ucundan dahi geçmedi. Çünkü büyük başarıyla yaptığım ve beni yıllarca ‘Türkiye’nin en güvenilir kişisi seçtiren’ bir işim vardı. Yalanlarınız bununla da sınırlı kalmamış. Sevgili arkadaşım Tarık Akan’ı da hırs ve kininizi kusmaya alet etmişsiniz. Merhum Tarık ile arkadaşlığımız gençliğimizde kavga ile başladı. Ama sonra çok iyi iki dost olduk. Bunun en yakın tanığı da Tarık’ın yakın arkadaşları ve sevgili Müjdat Gezen’dir. Ayrıca vefatından sonra Tarık’ın isminin yaşadığı Bakırköy’deki Özgürlük Parkı’na verilerek Tarık Akan Özgürlük Parkı olması için çok uğraştım. Keşke siz de CHP Genel Başkanı olarak bir omuz verseydiniz de başarabilseydik! Ayrıca bana karşı yaptığınız sert çıkışı yıllarca yenildiğiniz AKP iktidarına karşı gösterebilseydiniz.”
“Sayın Kılıçdaroğlu, X hesabınızın kötü niyetli kişilerce ele geçirilmiş olabileceğini düşündüren bir başka husus da 28 Şubat’taki haberlerimle ilgili olarak ‘muhbir’ ağzını kullanmış olmanız. Kemal Bey, hayatım boyunca yaptığım tüm haberleri getirin, altına yine imzamı atayım. Zira vicdanen duvara yatak resmi yapıp karşısında mışıl mışıl uyuyacak kadar rahatım. Yanlışım olmuş mudur, binlerce haber içinde bir iki tane olabilir. (Onun da hesabı mahkemelerde sorulabilirdi.) Kemal Bey, çok şaşkınım. Zira yapmanız gereken bana yalan ve iftiralarla saldırmak değil ‘Ben neden daha önce çekilip CHP’nin önünü açmadım’ diye sormak olmalıydı. Bakın Sayın Özgür Özel, Sayın Ekrem İmamoğlu, Sayın Mansur Yavaş ile diğer başarılı başkanlar zafer kazanıp tarih yazdılar. Siz ise ‘Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiren makosenli genel başkan’ olarak tarih oldunuz!.. Saygılarımla.”