İmamoğlu’ndan CNN International’e: Hamas’ın yaptığı terör saldırısıydı, İsrail’in Gazze’de yaptığı da zulüm
İsrail'in savaş kabinesi İran saldırısının ardından dördüncü kez toplandı. İlk üç toplantıda bir karara varamayan kabinede bu kez 'vur emri' çıktı. İran günlerdir sarf ettiği tehditlere yenilerini kattı. Ortadoğu ise yeni bir savaşı önlemek istiyor.
İran, cumartesi akşamı İsrail’e toplam 300’den fazla dron, seyir füzesi ve balistik füze atsa da yalnızca balistik füzelerin ufak bir kısmı İsrail topraklarına girebildi. Ağır yaralanan tek kişiyse yedi yaşındaki Bedevi bir kız çocuğu oldu. Bunun dışında ne bir yaralanan ne de İsrail’in saldırıdan etkilendiğini gösteren bir iz görüldü. Buna rağmen savaş kabinesi cumartesi gününden beri dördüncü kez toplandı.
Dördüncü kez, çünkü ilk üçünde herhangi bir sonuca varamadılar. Aşırı sağ kanatla muhalefet saldırı konusunda hemfikir olsa da zaman konusunda anlaşmazlığa düşmüştü. Dünkü savaş kabinesi toplantısı bu anlaşmazlığa son verdi ve kabineden “İran hedeflerini vurma” kararı çıktı. Savaş kabinesinin ardından Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi sözü devralarak İran’ın saldırısının Ortadoğu’da işbirliği için yeni fırsatlar yarattığını belirterek “İran’ın eylemlerinin sonuçlarına katlanması gerektiğini” söyledi. Halbuki İran birkaç gündür “İsrail karşılık vermediği müddetçe saldırılarımıza bir yenisi eklenmeyecek” diyordu ama şimdi yapılan açıklamalarda İsrail’in saldırısına anında yanıt verileceği uyarısı geldi.
Ortadoğu’da daha büyük bir savaş mı çıkacak endişesi hakim olurken savaş çıkarsa paydaşlardan biri olacak İran’da halkın nasıl bir tepki verdiği de merak konusuydu. Sonuçta ülkede sekülerler 2022’de Mahsa Amini’nin “ahlak polisi”nin gözetimi altındayken öldürülmesinin ardından yönetime karşı bir kez ayaklanmış ve bu ayaklanma toplumun her kesimine yayılmıştı. Sekülerler yönetimin saldırısını desteklemeyerek, bu saldırının İran halkının genelini yansıtmadığını savundu. Hükümet yanlıları ise bu anı bekliyormuşçasına sokaklara döküldü, İsrail karşıtı sloganlar attı. Batı ve İsrail medyasında “etkisi neredeyse hiç olmayan saldırılar” olarak nitelendirilen bu saldırılar İran medyasında ‘zafer’ olarak nitelendirildi.
Zaten hep karışık olan ancak son 20 yılında barışın b’sini göremeyen Ortadoğu’da ise İsrail’le önceki yıllarda diplomatik ilişki kuran ülkeler ve diplomatik ilişki kurmayı planlayan ülkeler savaşın başından bu yana diken üstündeydi. Ama İran’ın saldırısı ardından hepsinden tek yürek şekilde “itidal” çağrısı geldi. Ürdün’ün İran’ın saldırısını durdurma hareketi Arap aleminde kınandı kınanmasına ama hiçbirinin de tansiyonun daha da yükselmesinde gözünün olmadığı yaptıkları açıklamalarda gözler önüne serildi. Ayrıca bütün tepkileri Ürdün toplasa da Suudi Arabistan yönetimi de saldırının üzerinden iki gün geçtikten sonra İsrail’i İran’ın saldırılarına karşı koruduklarını kabul etti.
Ortadoğu odaklı konuşsak da örneğin Fransa’nın da İsrail’i korumak için o gece hava sahasını koruma ittifakına katıldığı öğrenildi. İngiltere, Fransa ve Almanya gün boyu İsrail’e itidalli davranma çağrısı yaptı. Savaşın büyümesini sadece Ortadoğu değil, zaten Ukrayna savaşı nedeniyle enerji krizi yaşayan Avrupa da istemiyor.
Dünya gözünü İran-İsrail savaşı çıkacak mı diye başka bir noktaya çevirmişken Gazze’de ölümler devam ediyordu. Pazar günü sadece 24 saat içinde 60’tan fazla Filistinli hayatını kaybederken toplam ölü sayısı 33 bin 797’ye ulaştı.
Savaş kabinesinin kararına geçmeden önce İran’da savaşa nasıl bakılıyor, medyada havalar nasıl ona bir bakmak gerekiyor.
Merkezi Londra’da olan yayın kuruluşu Iran International televizyonunda yorumların İsrail’in hedef alındığı saldırı konusunda oldukça temkinli davrandığını yazdı. Hükümet kontrolündeki yayın platformlarında konuşabilen siyasi uzmanların genelde ülkenin ruhani lideri Ali Hamaney ya da Devrim Muhafızları’nın bir konuda net bir pozisyon almasından önce konuştuklarını, ancak bu iki kanat karar aldıktan ve eyleme geçtikten sonra yorumlarında daha dikkatli davrandığını yazan kuruluş, özellikle askeri operasyonlarda muhalif görüşlerin çok nadir dile getirildiğini söyledi.
Bu da İran’ın İsrail’e saldırmasına karşıt görüşte olanlar varsa bile seslerini açık açık duymadığımız anlamına geliyor. Öte yandan hükümet yanlısı gazetelerde “İsrail tam alarma geçti,” “Siyonistler İran’ın yanıtından korkuyor,” “İsraillilerin kafası karışık ve şaşkınlar, savaşacak özgüvenleri yok” ve “İran dronları kaçma şansı tanımıyor” gibi başlıklar atıldı. Dronların İsrail hava sahasına varabilmesi için saatler geçmesinin gerekmesini bilince son başlık ironik kaçıyor, orası ayrı mesele.
İran’ın başkenti Tahran’daki Filistin Meydanı’na asılan bir duvar afişinde ise “Bir sonraki tokat daha sert olacak” diye yazıldı. Afişteki görselde yırtılmış bir İsrail bayrağı ve inişe geçmiş füze ve dronlar vardı.
Saldırının başlamasından kısa süre sonra Tahran, Kum ve Gürgan gibi şehirlerde Devrim Muhafızları ve Hamaney’e halkın desteğini göstermek için mitingler düzenlendi. Mitinglere katılan İranlılar İsrail’e saldırıyı İslamiyet’in ilk zamanlarında Yahudilere karşı verilen mücadeleye benzettikleri sloganlar attı.
Bazıları ise dört yıl önce öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Kudüs Gücü’nün Suriye ve Lübnan operasyonlarından sorumlu olan ancak İsrail’in Şam’daki büyükelçilik saldırısında hayatını kaybeden Muhammed Rıza Zahedi’nin mezarlarına gitti. Bazı uzmanlar gecenin bir yarısı böylesine organize protestoların düzenlenmesinde hükümet desteğinin olup olmadığını sorguladı.
Ancak büyükşehirlerde insanların ilk tepkisi arabalarına yakıt almak için benzin istasyonlarında kuyruğa girmek oldu. Muhtemelen saldırının yol açacağı savaş sırasında günlük hayatın aksaması ihtimalinden korkmuşlardı. Buna benzer kuyruklar İran-Irak savaşı sırasında hava saldırılarının ardından da yaşanmıştı.
Tehran now. Long queue at gas stations. pic.twitter.com/kClxGUSpLH
— Clash Report (@clashreport) April 13, 2024
Sekülerler hükümetin Hamas ve Hizbullah gibi gruplara finansman, silah ve eğitim sağlamasına karşı çıkıyor. Son yıllarda muhalefetten “Gazze’ye hayır, Lübnan’a hayır, benim canım İran’a” sloganları yükseliyor. Bazıları İslam Cumhuriyeti’nin varlığının “krizlere” bağlı olduğunu söyleyerek hükümetin savaşı sömürdüğünü belirtiyorlar. Dün Filistin Yönetimi’nin Başkanı Mahmud Abbas’ın partisi El Fetih’e bağlı siyasetçilerden biri de İran’ın hamlesine sosyal medya hesabından “Yüz kurtarma tiyatrosunda perde kapanıyor. Bedeli ödeyecekler ise yine Filistinliler” demişti.
Siyaset cephesinin sürgündeki yüzü de İran’ın dron saldırısını kınayarak bunun Hamaney rejimine karşı olan İranlıların iradesine aykırı bir eylem olduğunu söyledi. Örneğin şu anda ABD’de sürgün hayatı yaşayan İran Veliaht Prensi Rıza Pehlevi “Hamaney’in savaşı İran’ın ya da İran ulusunun savaşı değildir. Hamaney ve rejimi İran’ı dışlanmış bir ülke haline getirdi ve başka ulusların, devletlerin savaşına karışarak İranlıların dertlerine yenilerini ekliyor sadece” dedi.
Hollanda’da yaşayan ünlü hukuk profesörü Afşin Ellian ise “İsrail’e saldırıya rağmen İran halkı uzun zamandır suçlu rejime karşı. İran’ın direniş hareketi Hamaney’in rejimine karşı savaşmaya hazır” diye iddia etti.
Bu arada Devrim Muhafızları İstihbarat Örgütü ise bir bildiri yayınlayarak sosyal medyada İsrail’e desteği içeren paylaşım yapanların yetkililere ihbar edilmesini istedi.
İsrail’de hayat öyle hızlı normale döndü ki sanki gece saldırıya uğrayan İsrail değil gibiydi. Okulların yüz yüze eğitime dönmesi öğretmenleri bile şaşkına uğrattı. Halbuki saldırının hemen ardından İsrail okulların pazartesi günü kapalı olacağını söylemişti.
Öte yandan rehinelerin ailelerinin içi içini yiyor. Savaşın başından bu yana rehinelerin sağ salim evlerine dönmesi için protestolar düzenleyen, son aylarda da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun istifasını isteyen muhalefet ve rehine aileleri İran’la yaşanan gerilimin rehineler üzerindeki ilgiyi dağıtacağından endişe duyuyor.
Bu saldırı siyaset masasında muhalefetle iktidar anlaşmazlıklarına bir yenisini ekledi. Ultra-Ortodoksların askere gidip gitmemesi konusunda zaten bir anlaşmazlık yaşayan siyasetçilerin yeni sorunlarına İran’a verilecek misillemenin yeri ve zamanı eklendi. Son üç gündür nasıl bir karşılık verileceği konusunda toplanan savaş kabinesi ilk iki günde herhangi bir sonuca varamadı. Biraz önce de belirttiğimiz gibi İran’a karşılık verilmesi konusunda herhangi bir tereddütleri yoktu. Asıl sorun saldırının ne zaman olacağıydı. Bu sorun üçüncü günkü toplantıda yanıt buldu.
Kabine, Kanal 12’nin aktardığına göre “açık ve güçlü” bir karşılık için hazırlık yapıyor. İran’ın verilecek yanıta karşılık verebileceği bir denklemi bozmaya çalışan Tel Aviv için anahtar kelime “düşmana acı vermek.” Buna göre ana hedefler petrol gibi enerji tesisleri olabilir. WSJ’ye konuşan analistlere göre İran’ın nükleer programıyla ilgili personel ve altyapıya ya da Tahran’ın bölgedeki vekillerinden birine – Hamas, Lübnan merkezli Hizbullah ve Yemen’deki Husiler dahil olmak üzere – yapılacak saldırılar da diğer olası yanıtlar arasında.
İsrail devlet televizyonu KAN da kabine toplantısından sonra yaptığı yayında, İsrail’in İran’a kontrol edebilmesine imkan verecek, karşılık veremeyeceği ve bölgeyi kapsamlı bir savaşa sürüklemeyeceği, cevap veremeyeceği sınırlı bir saldırı planladığını duyurdu. Yayında İsrail Hava Kuvvetleri’nin İran’a yönelik olası bir saldırı için yürüttüğü hazırlıkları tamamladığı bildirildi.
Pazar günü İsrail hükümeti İran’a nasıl karşılık verileceğini hesaplarken Gazze’de ise savaşın başında evlerini terk etmek zorunda bırakılan Filistinliler bazı kişilerin kapalı kontrol noktalarından geçebildiklerini duymaları üzerine evlerine gitmek için yollara döküldü. El Raşid Sokağı üzerindeki askeri kontrol noktasından geçmek umuduyla yolculuğa çıkan Gazzelileri yolun sonunda, kontrol noktasının açık olmadığını söyleyen İsrailli askerler karşıladı. AA’nın haberine göre İsrail ateşinde en az beş kişi hayatını kaybederken yedi kişi de yaralandı.
Bu arada İsrail ordusunun Refah’ta düzenlenmesi planlanan operasyon için yeni yedek askerleri göreve çağıracağı belirtiliyor. Taraflar arası ateşkes görüşmeleri devam ettiği ve uluslararası toplumdan da sert tepki geldiği için en azından yakın zamanda Refah’a kara operasyonu beklenmiyordu. İran’ın saldırısından hemen sonra yeni yedek askerlerin göreve çağrılması dikkat çekti.
Peki ya gerginliğin dışında gibi görünen ancak kendilerini çatışmanın tam da ortasında bulma olasılıkları çok yüksek Ortadoğu liderleri ve halkları bu saldırı hakkında ne düşünüyordu? Türkiye dahil birçoğu bu saldırının daha büyük bir savaşı tetikleyip tetiklemeyeceği konusunda buhranlardan buhranlara girdi. Analistlerin dikkatini çeken soru ise bambaşkaydı: İran’ın saldırısı ABD ile uzun zamandır diplomatik bağı olan ülkeleri Washington’dan yeni güvenlik garantileri istemeye mi itecekti, yoksa etliye sütlüye karışmayıp tarafsız mı kalacaklardı?
Pek çok Ortadoğu ülkesi “en şiddetli ifadelerle” gerilimi azaltma çağrısı yaptı. İstisnalar yalnızca Husilerin hakim olduğu Kuzey Yemen ile Hizbullah’ın mecliste söz hakkına sahip olduğu Lübnan’dı. Umman önceliğin Gazze’deki savaşın sona ermesi olduğunu söyledi, Kuveyt bölgedeki çatışmaların “temel nedenlerinin ele alınması gerektiğini” vurguladı. Geçen yıl İran ile normalleşme yolunda adımlar atan Suudi Arabistan ise bölgedeki tansiyonun yükselmesinin tehlikeli sonuçları olacağından “son derece endişeli” olduğunu söyledi.
En ilginç hareket ise Ürdün’den geldi. ABD’nin müttefikleri arasında yer alan Ürdün, cumartesi günü İran’ın dron ve füzelerinin durdurulması için İsrail ve ABD’ye destek verdi. Ürdün’ün bu hareketi hem kendi ülkesinde hem de komşu Arap ülkelerinde sert eleştirilerle karşılaştı. Ürdün’ün eski bakanlarından Sami El Mayta ise hükümetin kararını savunarak, “Ürdün’ün görevi kendi topraklarını ve vatandaşlarını korumaktır. Dün yapılan şey de hava sahasını korumaktı” dedi.
İsrail’le ilişkiler kuran ülkelerin İran’ın saldırısına tepkisi nasıl olmuştu? Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn 2020 yılında Abraham Sözleşmelerini imzalayan ülkelerden ikisiydi. Bu ülkeler Gazze’deki savaş başladığından beri bazı anlaşmalarını durdurdular ve kamuoyu önünde İsrail ile aralarına mesafe koydular. İsrail ile normalleşme olasılığını değerlendiren Suudi Arabistan ise İsrail ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın sonuçlarından birinin Filistin devleti olması gerektiğini savunuyor ama İsrail’in mevcut siyasi atmosferinde bu pek mümkün görünmüyor.
Ayrıca Riyad ilginç bir açıklamada da bulundu. İki gündür en ağır eleştirileri Ürdün alırken meğer Suudi Arabistan da İsrail’in İran saldırılarından korunmasına yardım etmiş. KAN’a konuşan Suudi kraliyet ailesinden bir kaynak Suudi Arabistan’ın hava sahasına giren şüpheli varlıkları otomatik olarak durduracak bir sisteme sahip olduğunu söyledi ve İran’ın vekil gücü Hamas aracılığıyla ABD ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşme çabasını engellemek için Gazze savaşını kışkırttığını iddia etti.