HÜDA PAR anayasanın dört maddesini siyasetin ortasına attı: MHP, CHP, AK Parti, İYİ Parti atakta
31 Mart’ın ardından başlayan ‘değişim’ tartışmasını değerlendiren AK Partili Orhan Miroğlu değişimi sağlayacak kadroların 2018’de tüketildiğini söyledi. Miroğlu “Teşkilatlar ve parlamento partinin gücünden istifade edenlerle doldu” dedi.
31 Mart yerel seçimlerinde istediğini alamayan AK Parti’de değişim tartışması başladı. Kuruluşundan beri girdiği seçimlerde ilk kez ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de bayrak değişimi yaşanacağı konuşulurken iktidara yakın medyanın yazarları değişimin geciktirilmemesi gerektiğini yazdı. Ancak AK Parti hızlı bir toparlanma ve değişim tartışmasına girmek bir yana, iç tartışmalara gömüldü.
İlk tartışma Van’da seçimi kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan yerine AK Parti adayına mazbata verilmesiyle başladı. AK Parti içinde bunu eleştirenlere Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum’dan tepki geldi, ardından da partiden Uçum’a tepkiler. Sonuç olarak YSK mazbatayı DEM Partili Zeydan’a verdi ve tartışma kapandı.
Ardından milletvekili Şebnem Bursalı’nın ıstakoz paylaşımı tartışma yarattı. MKYK üyeleri Mücahit Birinci ve Orhan Miroğlu paylaşıma tepki gösterdi. Nihayetinde bu tartışma da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan özür dilenmesiyle son buldu.
Son olarak AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu “Biz bu milletin ta kendisiyiz” dediği paylaşımına yarım milyonluk saatiyle çekilen fotoğrafını ekleyince ona da eleştiriler geldi.
AK Parti eski milletvekili ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulu(MKYK) Üyesi Orhan Miroğlu partideki değişim tartışmasını ve seçimden sonra Doğu ve Güneydoğu’da oluşan tabloyu 10Haber’e değerlendirdi.
AK Parti’nin değişim sürecine girmek zorunda olduğunu belirten Miroğlu “AK Parti davul zurna çalarak olmasa da bir değişim süreci yaşamak zorunda. 2019’daki gibi kulağımızın arkasına yatmamız doğru değil. Değişim konusunda farklı fikirler var. Bugün partinin en büyük emektarlarından bir arkadaşım bir yazı yazmış; ‘AK Parti bu değişimi çok kolay başaramaz’ diyor. Haklı olabilir. Değişim dön dolaş ona uygun insan malzemesi gerektirir. Değişime uygun insan malzemesini 2018 seçimlerinden sonra önemli oranda tükettik. AK Parti’ye düşünsel, entelektüel ve fikri manada bir siyasi hikayesi ve tecrübesi olan, bilhassa Kürt politikalarında çok faydalı olacak arkadaşlarımız hem partide hem medyada dışarıda tutuldu. Ben üç dönemdir MKYK üyesiyim, benim için çok onurlu bir görev. Ama bazen ‘Bu onurlu görevi ne ölçüde yerine getirebiliyorum?’ diye kendi kendime soruyorum ve kendimi çok düşük viteste çalışan biri olarak tarif ediyorum. Vasıflarıma uygun olarak partim niye altı yıldır benden yararlanmıyor da sanki ‘beni gizliyor’ izlenimine kapılıyorum. Bu hissiyat sadece bende değil birçok arkadaşımızda var” dedi.
Seçim sürecinde bir tek TV programına davet almadığını söyleyen Miroğlu “Düşünüyorum bu hafızaya ve siyasi hikayeye sahip bir kişinin Türkiye’ye söyleyecek hiç mi sözü yoktu? AK Partili olmadan önce 15 yıl köşe yazarlığı yaptım ama son yedi yıldır talep etmeme rağmen bir köşe yazamadım. Benim ne düşündüğümü Türkler de Kürtler de bilsin isterim. Medyada görünürlüğümüz kalmadı” diye sitem etti.
Değişimin bir rota meselesi olduğunu söyleyen Miroğlu “Rotayı nereye doğru kırarsanız rotanın gerektirdiği insan malzemesini de orada bulursunuz veya arayıp bulmanız gerekir. Eğer siz teşkilatlarınızı ve parlamentoyu partinize, politikanıza bir şey katacak insanlarla değil de partinin gücünden istifade edecek insanlarla dolduruyorsanız buradan bir netice alamazsınız. Tıkanır, irtifa kaybedersiniz. Yani AK Parti için o kadar kolay olmayacak bu süreç” diye konuştu.
AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğiyle ilgili sözleri de değerlendiren Miroğlu şöyle konuştu:
“Bir de ‘Fabrika ayarlarına neden geri dönüyoruz? Dünya ve Türkiye çok değişti. Geriye dönmek gerçekçi değil’ diyen arkadaşlarımız var.
Kuruluştaki fabrika ayarlarının gerekçesi neyse bugün de aynı gerekçeler -son seçim dahil- siyaseti belirliyor:
Çeşitliliğe değer veren siyasi bir anlayış mı var ortada? Çoğulculuk mu oldu? AK Parti’yi çıkarırsan Doğu ve Güneydoğu’da tek parti hakimiyetinden başka şey kalır mı? Peki yeni Anayasa yapıldı da haberimiz mi yok? Siyasi davalar bakımından Türkiye kendini sıfırlayabilmiş mi? Doğu- Güneydoğu hala ülkenin en yoksul bölgesi, Kürtler sosyal devlet yardımlarıyla yaşamaya devam eden bir halk değil mi hala? Siyasi temsil ve eşitlenme sorun olmaktan çıktı mı? Birbirimizin sanat ve kültür etkinliğine hep beraber katılabiliyor muyuz, yoksa bölünme burada da aynen devam ediyor mu?
Benim fabrika ayarlarının gerekçeleri dediğim başlıklar bunlar ve bu yaşta hala siyaset sahnesindeysem bu gerekçeler hala var olduğu içindir. Yoksa kıyamet kadar işim var yapacak. Yazılacak o kadar kitap ve yazılmış olan kitaplardan üretilecek filmler var ki bitmez tükenmez.”
Van’daki mazbata kriziyle ilgili AK Partili Hayati Yazıcı bir tepki paylaşımı yapmış ardından silmişti. Mehmet Uçum ise “İktidar içindeki neoliberallerin tutumu da kaydedildi” açıklaması yapmıştı. Miroğlu da “Partimizin sembolü haline gelmiş bir dostumuz partimizin siyasi ve hukuki işler başkanı olarak konuşur da bir başka dostumuz ‘devlet adına kayıt’ tutarsa hiçbirimiz Cumhurbaşkanımızın bizi davet ettiği ‘gerçek bir yüzleşme’ yaşayamayız” demişti.
Bu tartışmayla ilgili konuşan Miroğlu “Mehmet Uçum değer verdiğim bir dostum. Kendisi Türkiye’de her meseleyi konuşabileceğiniz entelektüel insanlardan biridir. Memleketin gidişatı konusunda ayrılığa düştüğümüz noktalar yok mu? Var ve olabilir. Ben Van’daki durumun vahametini oradakilerden bizzat DEM’in içindeki arkadaşlardan öğrendim. 100 bin kişi toplanmış, 200 kanaat önderiyle görüşmeler yapılıyor filan. Yani çok sıcak ve her türlü provokasyona açık bir ortam var. Hayati Yazıcı bakanımız durumu cinnet hali olarak tarif etti ve sonlanmasına sevindiğini yazdı. Neticede YSK sürece bakıp hukuki olarak doğru bir karar verdi. Ben de bu kararı destekledim. Mehmet Uçum’un ‘Devlet izliyor, kayıt altına ’ alıyor yaklaşımını doğru bulmuyorum. Yahu bizler Diyarbakır cezaevinin kırk küsur gardiyanının izlemesinden çıkıp gelmişiz, devlet bizi daha da izlemeye devam mı edecek? Korumalarla geziyoruz hiç hak etmediğimiz halde. Rüştümüzü devlete, yurtseverliğimizi bu millete hala gösterememişsek, ee valla devlet kayıt altına almaya devam etsin. Hayati bakanımız için de aynı şeyi söylemek isterim” diye değerlendirdi.
31 Mart seçimlerinin ardından DEM Parti’nin 2019’da kayyum atanan belediyelerin neredeyse tamamını geri kazandığını söyleyen Miroğlu Diyarbakır Sur Belediyesi’ndeki mazbata töreni esnasında Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarına hakaret edilmesine ve Mardin Belediye Meclisi açılışında İstiklal Marşı okutulmadığı iddiasına tepki gösterdi.
2016’daki ilk kayyım atamalarından bu yana DEM Parti’nin bazı çıkarımlar yapması gerektiğini söyleyen Miroğlu “DEM Parti geçmişte yaptığı şeyleri yaparsa yeniden kayyımlarla karşı karşıya kalabilir. Bunu herkes görebiliyor. Hatırlattığımızda ‘iktidar kayyıma gerekçe arıyor’ diyorlar ama son hadiseler gerekçeyi DEM’lilerin yarattığını ayan beyan ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanımız yarın Irak’a gidiyor, ne konuşulacak Irak’ta ve Erbil’de, belli. Sanıyor musunuz ki bir beş yıl daha yaşanacak kayyım dönemini devlet istiyor? Bırakalım içeriyi, dışardaki Türkiye vizyonuna da külliyen zarar. Süreci doğru yönetmenin hem iktidara hem DEM Parti’ye yüklediği görevler var, hükümete düşen görevler var. Sonra sekiz yıllık kayyım sürecinden bilhassa DEM Parti’nin bazı çıkarımlar yapması gerekiyor. Ne oldu da hükümet kayyım atadı? Sur’daki hadiseye bakalım. Hassas bir süreç yaşadığımızı en iyi DEM’liler bilir. Van hadisesi ortada. Kayyıma karşı olanlar ortak tavır koymadı mı? DEM bu desteğin neden farkında değil veya neden değerini bilmiyor? Seçimlerin üstünden bir ay geçmeden devir teslim töreninde provokatif davranabilecek kişileri neden yanınıza alıyorsunuz. Orada Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanının fotoğrafına hakaret edebilecek birinin ne işi var devir teslim töreninde. Neden kendinizi bu provokasyonlara açık tutuyorsunuz? Ya da İstiklal Marşı’nın okunmasının size ne zararı olacak. Bu senaryo tekrar sahneleniyorsa bu vahim bir şeydir. Kayyımları ben birçok kez eleştirdim. Devlet içinde de, AK Partide de kayyım isteyenler olabilir. Ama seçimlerin sonucu ortada. Zararı en çok AK Parti gördü” dedi.
DEM Parti’nin seçimden sonraki tavrını eleştiren Miroğlu “Seçim oldu DEM kazandı. Biz bölgedeki siyasi çeşitliliğe dair bir şey duymak isterdik bu arkadaşlardan. Bir DEM Partili belediye başkanı Diyarbakır’da Van’da çıkıp ‘Burada sadece DEM Partililerin yaşamadığının farkındayız. Hep birlikte yöneteceğiz’ demesini beklerdik. Barış kelimesi dillerden düşmez, ama Kürtlerin iç barışı da nedense akla gelmez hiç. Cumhurbaşkanımız muhtemelen Özgür Özel’i kabul edip görüşecek. Dedi ki ‘Konu çok her şeyi konuşuruz’. Dün Bursa’da Mustafa Varank ve diğer arkadaşlarımız CHP’li belediye başkanını ziyaret etti. Biz de isteriz ki Ahmet Bey’i (Ahmet Türk), Abdullah Bey’i (Abdullah Zeydan) ziyaret edelim. Yerelde halk için yapacakları her hizmeti destekleyelim, ülkemizin ihtiyacı budur. Ama yok PKK sivil politikacıları kriminalize etmeye devam edecek bu olmaz. Siz Diyarbakır’ı, Van’ı Kobani gibi yönetmek istiyorsanız kusura bakmayın bu ülkede kimse size bu ‘hakkı’ vermez, bu toleransı tanımaz. DEM Partiyi kriminalize edip duranlar şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi’ni de bu siyasetleriyle kriminalize etmeye çalışacaklar, inşallah yanılırım. Bu kent uzlaşısını da zora sokar. CHP bunu savunabilir mi” diye konuştu.
Miroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“DEM Parti Türkiye’nin siyasi zemini içinde olduğunun farkına varır ve Türkiye’ye ait, Anayasa’nın güvencesi altında bir parti gibi hareket etmezse bölgede son 20 yılda büyük reformlar yapmış bir hükümetin elini kolunu bağlar. Amaç hükümetin elini kolunu bağlamak, Türklerle Kürtler arasındaki ilişkileri kopuş noktasına getirmekse o ayrı. Bu ilişkilerin kopmamasının sigortası AK Parti’dir. Çünkü CHP’nin Van’da, Hakkari’de siyaset yapma niyetinin olmadığını hepimiz görüyoruz. Dert oy alma derdi, ama ne kadar doğru?
DEM Partili veya değil, kayyım döneminde haksız yere işten atılan insanlar kapımızı çaldığında biz de o kapıyı kapatmadık insanlara. Mardin dahil bir çok yerde insanların işine dönmesi için elimizden geleni yaptık. Şimdi benzer bir endişeyi bölgede AK Partililer yaşıyor. DEM’in bir bölgeyi fethetmiş gibi görüntü vermemesi lazım, kazanılmış bir seçim var o kadar. İnsanlar sizden gereksiz meydan okumalar, mülki amirlerle ve hükümetle karşı karşıya gelmeler, kendi kitlenizi kriminalize etme adımları beklemiyor. Siz belediyeleri kazandınız ama hükümet biziz, temel politikaları biz belirliyoruz.”