Vittorio Mezza İzmir Caz Festivali için Türkiye’ye geliyor
Hindistan’ın Lucknow kentinde 64 bin öğrencinin eğitim gördüğü Guinnes Rekorlar Kitabına girmiş dünyanın en büyük okulunda Atatürk’ün adının verildiği bir salon var. Okulda çocuk filmleri festivali düzenleniyor. Festival 70 bin çocuğa ulaşıyor.
Hindistan’a hiç yolum düşmemişti. Açıkçası lise yıllarımdaki Hintli matematik öğretmenimin eşinin yaptığı çok acı ve baharatlı yemekler “Gidersem aç kalırım” düşüncesiyle beni hep bu ülkeden uzak tutmuştu. Yakın dostum Srinivasa Santhanam’ın 15-21 Nisan’da düzenlenen 13. Lucknow Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali’nde jüri başkanlığı teklifini de bir süre düşündükten sonra kabul ettim.
Hindistan 1 milyar 441 milyon nüfusla Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olmuş. Aynı zamanda dünyanın en büyük demokrasisi olarak da değerlendiriliyor. Ben oradayken altı hafta sürecek genel seçimler başladı. Bir cümle ile özetlemek gerekirse Hindistan çok renkli, çok kalabalık, çok gürültülü ve benim deneyimlediğim kadarıyla gündüzleri 40, geceleri 26 derece ile çok sıcak bir ülke olarak tanımlanabilir.
Her gittiğim ülkede otel odasına girer girmez televizyonu açıp kanalları kontrol ederim. Bir ülkenin televizyonu o ülke hakkında çok değerli fikirler verebilir. Örneğin İran’daki otelde 25 kanal vardı, 24 kanal Farsça, sadece bir kanal İngilizce yayın yapıyordu. Ancak televizyonu 30 dakika izleyince insanda “Acaba savaş bu akşam mı çıkar, yoksa yarın sabah mı?” duygusu oluşuyordu. Propagandanın da bir sınırı olmalı.
Hindistan’da durum çok farklıydı. Biraz zaman harcayıp yaklaşık 400 televizyon kanalını inceledim, hepsinde karşıma Hint filmleri çıktı. Nedense ülkede kimse Amerikan filmleri izlemiyor.
Ülkenin kuzeyindeki Lucknow kentine Delhi’den bir saatlik bir uçak yolculuğu ile ulaşılıyor. Festivali düzenleyen Montessori Okulu 64 bin öğrencisi ile ‘Dünyanın En kalabalık Okulu’ olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Gerçekten de çok geniş bir alana yayılmış, ortasında büyük bir yeşil alana ve spor sahalarına sahip, birçok binadan oluşan dev ölçekli bir okul çıktı karşıma. Okulda 100 öğrencinin çalıştığı bir Radyo ve Film Bölümü var. İki radyo kanalı günde 16 saat yayın yapıyor. Radyo ve Film Bölümü’nde bu güne kadar 41 eğitim amaçlı film üretilmiş. Festivali de okulun yöneticileri ve Radyo ve Film Bölümü çalışanları düzenliyor.
Okulun kurucusu Dr. Jagdish Gandhi 79 yaşındayken bir çocuk filmleri festivali yapmaya karar vermiş ve 13. Festival’den birkaç ay önce, 92 yaşında yaşama veda etmiş. Günde 10 bin öğrenciye ücretsiz film gösteren festivalin programına bu yıl 91 ülkeden 501 film seçilmiş. Festival kapsamında yedi gün boyunca Montessori Okulu’nda eğitim gören öğrencilerin yanı sıra, kentteki 50 okuldan gelen, toplam 70 bin öğrenciye ulaşılması hedeflenmiş.
Gerçekten de hepsi bir örnek giyinmiş öğrenciler yedi gün boyunca, tek sıra olarak salonların önünde uzun kuyruklar oluşturdular. Dünyadaki en büyük çocuk filmleri festivali olan Lucknow, uzun metraj, belgesel ve kısa film dallarında ödüller veriyor, ayrıca her yıl binlerce yeni sinemaseverin yetişmesine neden oluyor. Türkiye’de olsa okul müdürleri “Acaba başıma bir şey gelir mi?” düşüncesiyle öğrencilerin festivale gönderilmesine karşı çıkarlardı. Görüldüğü kadarıyla Hindistan’da böyle bir sorun yok.
Festivalin açılış ve ödül törenleri okula ait üç bin kişilik sinema salonunda öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti. Ülke büyük olunca salonlar da büyüyor. Bizim ülkemizde bu koltuk sayısına sahip kaç salon var diye düşünmeden edemiyor insan.
Okulda jürinin film izlediği salonun tam karşısındaki salonun kapısının hemen yanındaki fotoğraf gözüme tanıdık geldi. Yaklaşınca bir Atatürk portresi ve altında “Mustafa Kemal Atatürk 1881-1938” yazısıyla karşılaştım. Kapının üstünde de Atatürk Salonu yazıyordu. Bu fotoğraf Türkiye’den binlerce kilometre uzakta hoş bir sürpriz oldu benim için.
Son yıllarda ülkesinde bilinçli olarak unutturulmak istenen, adının verildiği tesisler ve mekanlar bir şekilde yıkılarak, dönüştürülerek yok edilen bir liderin Hindistan’da bir eğitim kurumunda onurlandırılması ne kadar sevindirici, ama bir o kadar da hüzünlü.
Salonun kapısının fotoğrafını çektikten sonra aklıma birkaç ay önce internette dolaşan bir mesaj geldi, arayıp buldum. ABD’li psikiyatri profesörü Arnold Ludwig 2002 yılında ‘King of the Mountain / Dağın Kralı’ adlı bir kitap yazmış. Ön çalışması 18 yıl süren bu kitabın bir bölümünde yazar ülke yönetmiş 377 devlet adamını çok yönlü olarak incelemiş ve birden 31 kadar değişen puanlar verip bir sıralama yapmış. Uyguladığı teste Political Greatness Scale (Politik Büyüklük Ölçeği) adını vermiş. Araştırmanın sonunda Roosevelt ve Mao 30, Lenin 28, Nehru 25, Fidel Castro 23, Kennedy 15 puan almışlar. Sadece bir lider 31 puan ile ilk sırayı almış ve 20. yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı unvanına layık görülmüş. Evet, Mustafa Kemal Atatürk.
Haberin bundan sonrası daha da ilginç: Gurbetteki Atatürkçü Bilim Adamları Derneği’nden Prof. Dr. Vural Cengiz’in aktardığına göre ABD’de yayınlandıktan sonra Ermeni diasporası kitabı kitapçılardan toplatmış ve bir daha basılmaması için yayınevini ve yazarı tehdit etmiş. Kitap bu yüzden bir daha basılamamış. Yazar daha sonra Türkiye’ye gelmiş, Anıtkabir’i ziyaret etmiş, CHP’de bir konuşma yapmış. Birkaç yıl sonra da vefat etmiş.
Kim bilir, belki Atatürkçü Düşünce Derneği gibi bir kuruluş ilgilenir de bu kitap Türkçe olarak basılabilir.