Şimşek, yabancının ‘Naci Ağbal korkusu’nu yenemiyor
Son günlerde yabancı sermaye girişi olduğunu, kurların uygulanan yüksek faiz politikası nedeniyle kontrol altına alındığını, makro verilerin iyiye gitmeye başladığını söyledikçe, bazı muhalif kesimlerden büyük tepki almaya başladık. Oysa...
Enflasyonla mücadelede programında yol alınması, bu sayede makro dengelerin düzelmeye başlaması sorunu çözmüyor, ancak başlangıç anlamına geliyor. Piyasalar bu anlamda ekonomik başarının başladığını söyleyebilir ama vatandaşın bunu hissetmesi için gelir dağılımının düzelmesi gerekiyor.
Son günlerde yabancı sermaye girişi olduğunu, kurların uygulanan yüksek faiz politikası nedeniyle artık kontrol altına alındığını, makro verilerin iyiye doğru gitmeye başladığını söyledikçe, bazı muhalif kesimlerden büyük tepki almaya başladık. Sadece ben değil, benimle aynı görüşte olan yazarlar ve iktisatçılara sorduğumda, onların da okuyucu ve izleyicilerden tepki aldığını anlıyorum.
Tepki alanlar güncel verileri takip edip, güncel gelişmeleri aktaranlar ve uygulanan politika nedeniyle, makro verilerdeki düzelmenin başladığını söyleyenler. Doğal olarak, bunlardan bazıları verilerin olası trendi konusunda daha iyimser, bazıları daha temkinli ama gidişatı anlatmaya çalışıyorlar.
Tepkileri gördükçe insanın aklına ilk gelen; kutuplaşmanın sert biçimde devam ettiği, bir süredir insanların olayı “ya siyah” “ya beyaz” görme alışkanlığına girdikleri gerçeği. “Veriler iyi gidiyor” dediğimizde samimi tepki verenlerin büyük kısmı, söylediklerimize, sanki, biz “ekonomide işler tümüyle düzeliyor” demişiz gibi tepki veriyorlar. Bazılarının ise yatırım pozisyonlarına ters düştüğü için, bu söylediklerimize tepki gösterdiklerini tahmin ediyorum.
İşte verilerin düzelmeye başladığı, Merkez Bankası’nın doğru yola girdiği, enflasyonla mücadele programının sonuçlarının alınmaya başladığına ilişkin söylediklerimize verilen tepkiler nedeniyle böyle bir yazı ihtiyacı duydum.
Kendimizi daha açık anlatmaya çalışmak bizim görevimiz. Dediğimiz; mevcut program başarılı olabilir ama bu ekonomideki sorunların çözüleceği anlamına gelmez. Bu program mevcut şekliyle gelir dağılımını düzeltecek, yoksulluğu azaltacak bir program değildir. Bu program bozulan makro dengelerin düzeltilmesine çalışan, girilen akıl dışı yoldan vazgeçildiğini gösteren bir programdır, sadece.
Biz bu gelişmeleri eğer başarı gibi anlatıyoruz diye algılanıyorsa; bunun nedeni uçurumun tam kenarından döndüğümüzü gördüğümüz içindir. Bu nedenle iktidar partisi içindeki bazı kesimlerin yeniden bizi döndüğümüz uçuruma çekme girişimlerinin ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek içindir. Son 20 yılda, özellikle son 4-5 yılda gözümüzün önünde ekonomiden başlayarak Türkiye’yi ne kadar büyük bir felakete sürüklediklerini görüp, buna itiraz etmemize rağmen sonuç alamayıp, şimdi mecburen buradan geri döndüklerini söylemek içindir.
Belki de yaşadığımız bu felaketin korkusuyla iyi gelişmeleri öne çıkarıyor gibi gözüküyoruz, sanki işler halloldu diyormuşuz gibi algılanıyor da olabilir.
Tekrar söyleyelim; uçurumun kenarından dönen bir ekonomik sürecin içindeyiz. Ama uçurumun kenarından dönüp de gireceğimiz yol, henüz geniş ve rahat gidilecek bir yol değil. Bırakın gelir dağılımının düzeltilmesini, piyasaların tam anlamıyla memnun olması için bile gidilecek daha epey yol var. 20 yıldır ülkede standartlarımızı, her alanda, o kadar düşürdük ki; bir alanda başımızı çıkarmış olmamız, bu bataklıktan kendimizi kurtardığımız anlamına gelmiyor.
Bu program enflasyonla mücadelede, sadece başlangıç yapmamızı sağlayacak bir program. Şimdiden, yani mali dengelerde yaşanacak düzelmeyi, yapısal tedbirler ve reformlar olup olmayacağını bilmeden, bu yolda ne kadar başarı sağlanacağını görmek mümkün değil. Ancak dediğimiz gibi; son veriler parasal disiplinin başladığını gösteriyor. Bu programla sorunlar bitecek demiyoruz ama doğru yola girildiğini söylemek de, yaptığımızın işin namusu açısından gerekli.
Kamuda tasarruf tedbirleri, yatırımların durdurulması, bazı vergi istisnalarının kaldırılması da, sorunu çözmeyecek. Hatta Haziran’dan sonra “mevduattan yatırım fonlarından vergi alıyorum” diyerek, sanki üst gelir gruplarını vergilendiriyormuş gibi gözükse de, halkın sorunları çözülmeyecek.
Mevcut program mutlaka sosyal dengeler gözetilerek revize edilmesi gereken bir program. Şimşek’in “gelirler politikası” söylemi, başlı başına zaten zor durumdaki geniş ücretli ve emekli kesimlerin gelirlerinin artmayacağı anlamına geliyor. Mehmet Şimşek bir teknisyen ve enflasyonla mücadelede için belli bir reçeteyi uygulamaya çalışıyor. Ancak bu noktada siyasi tercihlerin mutlaka devreye girmesi, sorunun çözümü için mutlaka yoksullaşan kesimlerin lehine bir siyasi tercihte bulunulması gerektiği de çok açık.
Yabancı fonlar gelirse bu reçeteyi uygulamak için önemli bir katkı olur ancak fonların kar için buraya geldikleri, finans kesiminin tüm bu gelişmelerde kar maksimizasyonu için çalışacağını, zaten herkes biliyor. Önemli yabancı fonlarla acil ihtiyaçlar giderilirken, kafanızda halkı önceleyen bir senaryo olacak mı?
Siyaset halkın refahı ve özgürlüğünü artırmak için yapılmalı. Mevcut program makro ekonomik verileri düzelterek sadece ayağımızı basacak zemini hazırlayabilir. Asıl iş ondan sonra başlayacak. Yani biz başlangıçtan söz ediyoruz, makro dengelerin düzeltilmesi ön şart ama halkın sorunlarını çözmek için kesinlikle yeterli olamayacağı da ortada. Tabi ki enflasyonun tek haneye düşmesi, en çok dar ve sabit gelirlinin işine yarayacak, ancak bu yetmez.
Siyasi iktidar, samimi olarak halkın özgürlüğünü ve refahını artırmak, gelir dağılımını düzeltmek için bu yola girdiyse; demokrasiyi yüceltmek, hukuk devletini ve güçler ayrılığını yeniden oluşturmak, eğitim başta olmak üzere çağdaş yaşam standartları için çalışmak zorunda. Tüm bunlarla birlikte ekonominin ve Türkiye’nin sorunları çözülmeye başlayabilir.
Sizce mevcut iktidarın böyle bir kaygısı olduğunu düşünüyor olabilir miyiz?