Makineyle basılmış en eski kitap, 50 yıl sonra tekrar sergileniyor
Dünyanın dört bir yanındaki kıyı şehirleri iklim krizi ve artan kentleşme nedeniyle batma tehlikesiyle karşı karşıya. İnsanlık bu tehlikeye "yüzen şehirler"le karşılık vermeyi planlıyor. Yüzen tekne evlerden farklı olan bu şehirler ne ola ki?
Mexico City sahip olduğu tarihi yapılarıyla birlikte batıyor. Dokuz milyon kişinin yaşadığı başkent her sene 40 cm suya gömülüyor. Meksika tek örnek değil; Dünya Ekonomik Forumu’nun 2019’daki çalışmasına göre Jakarta, Lagos, Houston, Dhaka, Venedik, Virginia Beach, Bangkok, New Orleans, Rotterdam, İskenderiye ve Miami 2100’e kadar yok olma tehlikesi altında. BM-Habitat olarak da bilinen Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı’na göre şehirlerin yaklaşık yüzde 90’ı kıyı şeridinde ve bu nedenle denizin yükselmesine karşı savunmasızlar.
Şehirlerin batma tehlikesinden deniz seviyesinin yükselmesi ve kentleşme sorumlu. Aslında her iki sorunu da doğuran insanlar. Küresel ısınmanın yüksek seviyelere ulaşmasından insanların fosil yakıtları fütursuzca kullanmasının etkisi büyük. Peki zorluklara karşı hayatta kalmayı hep başarmış olan insanlık batmaya da çare bulabilir mi? Kulağa çok fütüristik gelebilir ama bazı ülkeler suda yüzecek şehirler inşa etmeye hazırlanıyor.
Özellikle Güney Kore’nin Busan kenti açıklarında yüksek teknolojiyle düşük teknolojinin bir araya geldiği, 10 binden fazla insanın yaşayabileceği suda yüzen bir kasaba projesi üstünde çalışılıyor. Hollanda, Tayland ve Güneydoğu Asya’nın başka yerlerinde “yüzen adaların” üstünde yaşayan topluluklar zaten var. Ancak bunlar genelde birbirlerine yakın duran tekne evlerden oluşan topluluklardan ibaret. Bizim bugün konuşacağımız konsept üstünde barınacak insanların ölçeği bakımından öncekilerden ayrılıyor. Küçük teknelerin bir araya geldiği topluluklardan ziyade bu yeni şehirlerde su üstünde asılı duracak devcileyin beton platformlar inşa edilecek.
Bu yerin adı Oceanix Busan. Başta 6,3 hektarlık bir alanda 12 bin kişiye ev sahipliği yapacak şekilde tasarlanmıştı bu proje. Burada yaşayacak topluluk karaya köprü ile bağlanacak, her bir platform deniz tabanına demirleyecek. Enerji, su, atık ve gıda için altyapı kurulacak. Amaç sadece kendi kendine yetmek değil, mümkünse çevre topluluklara da yardımcı olacak kadar enerji üretmek. Aslında bu yüzen yapı bağlı olduğu şehrin uzantısı niteliğinde olacak.
Peki bir soru: Eğer ki bu platformlar 10 bin insanı taşıyacak kadar devasa olacaksa suda nasıl yüzebilecek?
Hollandalı mimarlık firması Waterstudio, Maldivler’de büyük ilgi gören bir yüzen yapı tasarladı. Şirketin kurucusu Koen Olthuis işin fiziğinin o kadar zor olmadığını söylüyor. New York Times’a konuşan Olthius suyun üstüne tek bir blok beton koyarsanız batar, diyor. Oysa o blokları kutu haline getirirseniz işte o zaman yüzen bir yapı elde edersiniz. Arşimet prensibini hatırlatıyor Olthius: Cisimler ister yüzer, ister batar halde olsun, yer değiştirdiği sıvının ağırlığına eşittir.
Busan açıklarındaki yüzen şehir için BM-Habitat, mimarlık firması BIG ve teknoloji şirketi Oceanix el ele verdi. Zaten 2018 yılında İtai Madamombe ve Marc Collins Chen tarafından kurulan Oceanix insanların okyanus üstünde sürdürülebilir şekilde yaşaması ve çalışması için yüzen altyapılar tasarlıyor. Nüfusu artan şehirlerde insanlara barınacak yer sağlamak için çoğu zaman arazi ıslahına başvuruluyor. Yüksek miktarda kaya ve çimento kullanılıyor. Ancak uzmanlara göre bu sürdürülebilir bir yaklaşım değil. Madamombe “Aslında yeni bir arazi yaratmak için enkazları okyanusa döküyorlar ki bu da pek çok soruna yol açıyor” dedi.
Kore’deki modüler platformların inşasına yıl sonuna kadar başlanması planlanıyor. Platformlar daha sonra sahaya indirilecek ve gereken yere monte edilecek. Projenin 2028 yılına kadar tamamlanması planlanıyor.
İşin önde gelenleri böylece çok fazla platformun daha kısa süre içinde inşa edilebileceğini söylüyor. Bu şekilde yapıyı daha da genişletmek, 150 bin kişiye ev sahipliği yapacak büyüklükte platformlar yapmak mümkün.
Busan’ın yüzen şehrinde tek tek bina tasarımlarına dikkat etmektense su üstünde inşanın başarısına odaklanılıyor. BIG’nin ortaklarından Daniel Sundlin “Amacımız şehrin altyapısı için geliştirdiğimiz konseptlerin çok çeşitli mimari yapılardan oluşmasını sağlamaktı” diyor. Şirket Urban Rigger adındaki bir projenin parçası olarak Kopenhag’da tersane olarak kullanılan ıssız bir adanın yakınına yüzen 72 bina inşa etti.
Busan platformları köşelerine eğim verilmiş altıgenlerden oluşuyor. Böylelikle su üstünde sabit kalabilecek, bildiğimiz yüzen evler gibi dalgada sallanmayacaklar. BIG platformların kasırgalarda dalga ve rüzgarlara dayanıklılığını artırmak için MIT ve deniz mühendisliği firmalarıyla çalıştı.
Çelik, beton ve duvardan çok daha hafif işlenmiş ahşap kullanıldı. Bu ahşaplar istiridye ve midyelerin büyümesine alan tanıyarak biyolojik çeşitliliği ve demirledikleri limanların ekolojik durumunu olumlu yönde etkileme açısından da artı yazıyor. Uzmanlar yüzen yapıların insanı okyanus yaşamına çektiğini, ekolojik yenilenmeye yardımcı olduğunu söylüyor.