Komşu komşunun dayağına muhtaç: Annenin feryadına koştular
Aylardır beklenen konser dün gece unutulmaz bir tat bırakarak gerçekleşti. Yaşayan en büyük tenorlardan biri olarak gösterilen Andrea Bocelli, Boğaz kıyısından İstanbul'a operanın klasiklerinin yanı sıra sevilen şarkılarıyla seslendi.
İstanbul bir dünya yıldızını ağırladı. İtalyan tenor Andrea Bocelli, yıllar sonra yeniden konser verdiği şehirde onbinlerce müzikseverle buluştu. Saat 21.00’de başlayacağı duyurulan konser için insanlar kâh Taksim yönünden kâh Beşiktaş yönünden ve de vapurla karşıdan Tüpraş (İnönü) Stadyumu’na geldi. Pek çok insan için bu konser bir ilk anlamına geliyordu. İtalyan tenor için de öyle. Zira İstanbul’da ilk kez bir tenor stadyum konseri veriyordu. Hem de tıklım tıklım dolu statta. Tribünler dolu, saha içindeki sandalyeler dolu. 7’den 70’e her yaş grubundan insan oradaydı. Politikacılar, iş insanları, sanatçılar ve para biriktirip bilet alanlar. Bu birbirinden farklı insanları Boğaz kıyısında bir araya getiren isim hava kararır kararmaz sahnedeydi.
Parlayan mavi ceketi, gülen yüzü ve büyük alkışlar arasında Andrea Bocelli sahneye geldi. Arkasında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Opera Korosu da bu tarihi konsere hazırdı. Muhtemelen onlar da ilk kez bir stadyum konseri için sahnedeydiler. Konser başlamadan önce İtalyan tenorun 30 yılı geride bıraktığı sanat yaşamından unutulmaz anları bir videoda izledik. Ardından da şef Marcello Rota’nın işaretiyle başlayan konserde İtalyan tenor, bir opera klasiği olan Verdi’nin ‘La Donna e Mobile’ aryası seslendirildi. Seyirciler de bu popüler aryaya eşlik etti. Kapalı salonlarda eşine rastlamayacağımız üzere konseri ayakta izleyen, dans eden, sözlerine eşlik edenleri görmek açık hava ve stadyum konser deneyiminin güzelliklerindendi. Üstelik Beşiktaş Tüpraş Stadyumu’nda çok sayıda yabancı da vardı. Rusça, Yunanca, İtalyanca, Arapça ve Farsça seyircilerden duyduğumdiller arasındaydı.
Sırasıyla Puccini, Giordano, Lehar, Rossini, Bizet ve Massenet’nin eserleri seslendirilirken Andea Bocelli sahnede yalnız kalmıyordu. Kemancı Anastasiya Petryshak ve soprano Serena Gamberoni sahnedeydi Aryaların icrası sırasında sahneye gelen tek Türk ise bariton Faik Mansuroğlu oldu. Konserin ilk yarısı sona ermeden sahneye çıkan kemancı Anastasiya Petryshak, Monti’nin başyapıtı ‘Czardas’ı yorumladı. Boğaz kıyısında, Toskana esintileriyle başlayan konser bir anda Macaristan’ın alabildiğine dümdüz ovalarına uzandı. Şimdi sırada 20 dakikalık bir ara vardı.
Yerinden kalkan herkes Andrea Bocelli ve sesi hakkında konuşuyordu. Kimisi ise çektiği videoları sosyal medya hesabından paylaşmadan son kez kontrol ediyordu. Öyle ya 215 takipçisine mahcup olmamalı insan. Derken sahnede 30 yılı geride bırakan İtalyan tenorun 1994’ten bu yana sahne aldığı büyük etkinlikler yeniden dev ekranlarda dönmeye başladı. Canlı izlemesem de asla unutmadığım iki video da oradaydı. Biri New York’taki 11 Eylül terör saldırıları sonrası şehir halkıyla dayanışma için verdiği konserdi. Diğeri ise çok daha yeni. Üstelik bu konserde seyirci yoktu. Pandeminin en yıkıcı döneminde koronavirüsü atlatır atlatmaz Milano’da sadece güvercinlerin dolaştığı Duomo Meydanı önünde verdiği konserdi. Üstünden tam dört yıl geçen o sessiz konser, internetten canlı yayınlandığında yüzbinlerce insan YouTube’dan izlemişti. O tarihi görüntüleri hatırlatan videonun ardından konserin ikinci yarısı başladı.
Adrea Bocelli açılışta yine bir opera klasiği olan ‘Funculi Funicula’yı seslendirdi. Bir sonraki şarkısını annelere adayan İtalyan tenor, böylece seyircilere de konserde ilk kez seslendi. Etkinliğin ikinci yarısında göze hoş gelen sarı tonlarındaki bir ceketle çıkan sanatçı, sahneyi bir süreliğine kemancı Anstasiya Petryshak’a bıraktı. Sırada ‘Cinema Paradiso’ filminin müziği vardı. Konserin en unutulmaz anlarından biriyse İtalyan tenor ve soprano Serena Gamberoni’nin Rodrigo’nun ‘Aranjuez’ yorumu oldu. Genellikle enstrümental olan icra edilen besteyi pek çok insan ilk defa sözlü haliyle dinledi.
Andrea Bocelli, tenorların seslendirmeyi çok sevdiği ‘Granada’yı söylerken sahneye İspanyol geleneksel kıyafetleriyle dansçılar geldi. Arkadaki ekranda da bir arena belirdi. Konserin en çok alkış alan şarkılarından birinin ardından bu kez sahneye İngiltere’deki ‘England Got Talent’ yarışmasıyla büyük bir çıkış yakalayan Red vardı. Büyüleyici bir sese sahip müzisyen İtalyan tenorun 30. yıl turnesinin İstanbul ayağının konuğuydu. Turnenin diğer konserlerinde Eros Ramazotti, Lang Lang ve Brian May gibi isimlerin yer aldığını belirtip performansa geri dönelim.
Andrea Bocelli biraz soluklanırken İngiltere’nin büyük yeteneği Red, bir Lady Gaga başyapıtı ‘Shallow’u seslendirdi. Bu noktada şarkının senfonik uyarlamasına da bir parantez açmamız gerekiyor. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı başarılı icrasının altını çizerken düzenlemeye de övgüleri sıralıyoruz. Artık konserin yavaş yavaş sonlarıan gelirken pek çok insanın dinlemek için sabırsızlandığı şarkıdaydı sıra.
Andrea Bocelli tarafından sıkça seslendirilen ‘Vivo Per Lei’in konserdeki icrası sırasında Red de düet yapmak için sahnedeydi. Tabii, izleyicilerin video çekmek için hemen cep telefonlarına sarıldığını belirtmeye gerek yok. İlân edilen setlisti bittiğinda İtalyan tenor sahneden ayrıldı. Ancak elbette bu bir veda değildi. Müzisyen alkışlar arasında sahneye döndü. Önce yine bir opera klasiği olan ‘Nessun Dorma’yı seslendiren tenor ardından da tüyleri diken diken eden yorumuyla ‘Con te Portiro’yu seslendirdi. Hayatımda duyduğum en iyi şarkı performanslarından birine takınlık ettiğimi söyleyebilirim. Bu düşüncemi haklı çıkarırcasına şarkı sözleri daha bitmeden stattan büyük bir alkış koptu. Gecenin en uzun soluklu bu alkışının ardından İtalyan tenor tüm tribünleri selamlayıp sahneden ayrıldı.
Güler yüzüyle seyirciye veda eden Andrea Bocelli, geride “bir daha görür müyüz?” endişesine kapılan binlerce müziksever braktı. Konserin gördüğü yoğun ilgiden sonra bu konuda karamsar olmayanlardanım. Ne de olsa daha ‘Melodramma’yı dinleyeceğiz. BWO, Ceo Event ve Dolmabahçe AŞ’nin organizasyonuyla gerçekleşen ve bir ilk olan bu konserin ardından onbinlerce insan stadı terk etmeye başladı. Sonrası eve ulaşana kadar bildik İstanbul manzaraları. Yine de bu şehre böylesi dev konserler çok yakışıyor. Daha da artması dileğiyle.