Özel, Başbağlar katliamında ölenleri andı: İnsanlık suçu
Son davanın zaman aşımına uğramasından bu yana düzenlenen ilk Sivas katliamı anmasında aileler ve siyasiler yan yana yürüdü.
Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde 33 aydın yakılarak öldürüldü. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Pir Sultan Abdal Kültür Vakfı önünde toplanan grupların başlattığı ve Türkiye tarihine kara bir leke olarak düşen katliama ilişkin soruşturmalar o dönem kapatılmamış olan Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) son buldu.
Mahkeme görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay ise dosyaya bakması gereken yerin Ankara DGM olduğuna karar vererek dosyayı geri gönderdi.
Ankara 1 Nolu DGM’ye sunulan iddianamede olayların nedeni ‘şenliklere katılanlar’ olarak gösterildi. Aziz Nesin’in varlığı ‘eylemin hazırlayıcı sebepleri’ arasında sayıldı.
Hatırlatalım; katliamdan iki gün önce dağıtılan bir bildiri 2 Temmuz’da neler yaşanacağının habercisi olmasa da, işareti gibiydi. Bildiride Aziz Nesin’in o sırada başyazarı olduğu Aydınlık gazetesinde yayımlanan Salman Rüşdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ kitabından bahsedilmiş, Nesin hedef gösterilmişti.
Bildiride dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in şenliklere ev sahipliği yapması eleştirilmiş, Aziz Nesin için ‘Şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir’ denmişti.
İddianamede şu ifadeler yer alıyordu:
“Hele hele Aziz Nesin’in İslam dinine karşı tutum, davranış ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir.”
DGM Başsavcısı Nusret Demiral dava henüz sonuçlanmadan “Olayda örgüt yok, tahrik var” açıklaması yaptı. Görülen davanın karar metninde de buna paralel bir yaklaşım göze çarpmıştı. Gerekçeli kararda da Aziz Nesin vurgusu vardı:
“…Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz Nesin’in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz Nesin’e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların…”
Kararla birlikte 22 sanık hakkında 15’er yıl, üç sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında üçer yıl, altı sanık hakkında ikişer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Ancak karar temyiz edildi.
Uzun süren hukuk süreci 2001 yılında sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin onadığı karar uyarınca Cumhuriyet’e karşı örgütlü kalkışma girişiminde bulunan sanıklardan 33’ü ölüm cezası aldı; dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Süren davalar, temyizler, müdahil avukatların talepleri yıllarca devam etti. Sivas Katliamı Davası 20 yılın ardından 2014’te zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı.
Katliamda yakınlarını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve partiler “insanlık suçlarında zaman aşımının kaldırılmasını” talep etti, ancak talep karşılık bulmadı.
Mahkeme Başkanı “İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir” dedi.
Karar üzerine dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı” dedi. Erdoğan kararı “İdam kalktığı için 33 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Bunlar hep gözden kaçıyor. Hedef saptırılıyor” diyerek yorumladı.
Erdoğan Sivas davasında mağdurlar olduğunu da söyleyerek “Sivas’a birçok gidişimde babalarının haksız yere, herhangi bir taksiratı olmadığı halde idama mahkum olduğu için ağlayan 15, 18, 19 yaşında kızlar var. Bunları göz ardı etmek suretiyle tek tarafa siyasi bir servis yapmayı doğru bulmuyorum. Gidip Ankara Adalet Sarayı’nın önünde gösteri yapmak suretiyle belli bir ideolojinin borazanlığını yapmanın doğru olduğuna inanmıyorum” diye konuştu.
Firari üç sanığın yargılandığı son davada da karar 14 Eylül 2023’te çıktı. Mahkeme heyeti davanın düşmesine karar verdi.
Madımak’ta yaşamını yitirenler bugün katliamın 31. yılında anıldı.
Yürüyüşe katılan siyasiler arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’dan oluşan CHP heyeti ile Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu’nun isimleri öne çıktı.
Atılan sloganlardan bazıları şöyleydi: “Sivas’ı unutma, unutturma,” “Sivas’ı yakanlar AKP’yi kuranlar,” “Eşit yurttaşlık hakkımız engellenemez,” “Haklıyız, haklıyım, kazanacağız.”
“Bu cinayet işlendiğinde dönemin cumhurbaşkanı “münferit bir olaydır” demişti; başbakan da cumhurbaşkanı benzeri açıklama yaparak dışarıdaki halkımız çok şükür zarar görmemiştir” demişti. İçerideki Alevileri, Kürtleri yok sayan, görmeyen, dışarıda kışkırtıcılık yapan, burayı yakmaya çalışanlara çıkartmayın bunları diyen bir süreçte burada bir cinayet, bir katliam yaşandı. Ve süreç cezasızlıkla sonuçlandı. Gerçek failler ortaya çıkarılmadı. O dönem birkaç kişi yargılandı, birçoğu beraat etti. Kalanlar da cumhurbaşkanı affıyla birlikte serbest bırakıldı. Bu insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Cumhurbaşkanı insanlık suçu yapmış katilleri affedemez. Biz de DEM Parti dün olduğu gibi bugün Alevi yurttaşlarımızla bu ülkenin ezilenleri, sömürülenleri, katledilenleri, cinayete katliamlara kurban gidilenlerin davasının takipçisi olacağız. Birlikte mücadele edeceğiz.
Bir gün muhakkak bu topraklarda bu cezasızlık politikasıyla sonuçlanan bu davalar gerçek bir yargı karşısında yargılanacaktır. Gerçek sorumlular açığa çıkarılacaktır. Gerçek sorumlular açığa çıkarılıncaya kadar Alevi dostlarımızla yoldaşlarımızla kurumlarımızla birlikte mücadelemize devam edeceğiz. Kesinlikle bu ülkede yaşayanlar hiçbir katliam cezasız kalmayacaktır. Tekrar Alevi ve Kürt yurttaşlarımızın acısını paylaşıyor, mücadelelerinin yanında olduğumuzu belirtiyor hepinizi selam ve saygılarımı sunuyorum.”
“Ben de her şeyden önce hayatını yitiren tüm canlarımızı bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Acılı ailelerin acısını paylaşıyoruz. Sevgili genel başkanlarım çok yerinde değerlendirmeler yaptılar. Bu üzerine söylenebilecek belki de tek şey var. Biz burada sadece 31 yıl önce yaşadığımız bir acıyı anmıyoruz. Aynı zamanda 31 yıl önceki bir gerici kalkışmanın bugün hala hedefe ilerlemek için çaba sarf eden Türkiye’yi karanlığa boğmak isteyen bir anlayışa karşı bu ülkenin tüm ilerici, tüm yurtsever, tüm demokratik insanlarıyla beraber laik bir ülke mücadelesini hep birlikte kararlılıkla devam ettiriyoruz. Bugün Sivas’ta toplanan kalabalık ama aynı zamanda Sivas’ta bizimle olamasa da yüreği bizimle olan milyonlarca yurttaşımız bu davanın bir zamanaşımı olmadığını hep beraber göstermiş oluyoruz. Bugün bizi bir araya getiren tüm kurumlara da Türkiye’nin dört bir yanında Sivas’ı ışığını yaşatmaya devam eden, Türkiye’yi gericiliğe faşizme şeriata teslim etmemek için dimdik, kol kola, omuz omuza mücadele eden tüm yurttaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlamak istiyorum.”
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olarak tüm yardımcılarımızla örgütümüzle ailelerin yanında olmaya geldik. Burada iki önemli karar alınmadan sonuç alınmadan bu mücadele durmayacak. Elbette her sene 2 Temmuz’da geleceğiz burada anacağız. 31.yılı 1.yılı kabul ediyoruz. Birinci talep bizim ve ailelerin ortak talebimiz. Madımak’ın bir utanç müzesi olmasıdır. Bu bilim ve kültür merkezi yazısını gören ailelerin içi yanıyor. Biz bunu hak etmedik diyorlar, ne bilimi ne kültürü. İnsan yakmak bizim kültürümüzde var mı diyorlar. Bilime kültüre inanan sanata inanan canları burada yaktınız diyorlar. Burası utanç müzesi olacak. İkincisi de istinafta umudumuzu sürdürüyoruz.
Ama önünde sonunda bu kararların bozulup bunun insanlığa karşı suç olarak nitelendirilmesi gerekiyor. İnsanlığa karşı suçlar zamanaşımına, affa uğramaz. O yüzden insanlığa suç kararı verilene kadar verilen hiçbir kararı tanımıyoruz. Yedisi Alman, ikisi Suudi Arabistan vatandaşı olan, biri Sivas Emniyeti’ne 500 metre mesafede, biri AK Parti döneminde İstanbul Büyükşehir’de istihdam edilen kaçakların mutlaka gıyaplarında insanlığa karşı suç işlemiş kişiler olarak cezalandırılmasını, bunun dışında kurulan tüm kararların bozulmasını, zaman aşımının kararının da bozulmasını bekliyoruz.
Çok kararlıyız, bu bir kan davası değil, kan davaları bile bir gün biter ama bu bir can davasıdır. Canlarımıza karşı işlenmiş insanlık suçudur. Türkiye’deki tüm canları tehdit eden bir insanlık suçudur, nefret suçudur. Türkiye’nin barışının içine döşenmiş mayındır, dinamittir. Bu dinamitleri bu mayınları sadece gözü yaşlı eşler dostlar çocuklar ya da davayı takip eden avukatlar temizleyemez bunu bütün siyasiler bütün riskleri görerek bu mayınları elleriyle temizleyeceğiz. Bir kez daha ilan ediyorum ki kan davaları bile biter ama bu can davası bitmez. Bir kez daha söylüyorum bir yıl mı olur, 3 yıl mı olur bilmiyorum ama ant olsun ki 4-5 yıl sonra da 2 Temmuz daha geç değil gelip burada Madımak utanç müzesinin açılışını bizzat yapacağım.
Hep beraber yapacağım, ant olsun ant olsun ant olsun. Bu dava insanlığa karşı suç mücadelesini kazanırsa bu 10 Ekim davası için de çok sayıdaki geçmişteki davalar için de uygulanabilecek tarihi kazanım olacaktır. Dün verilen kararlar da utanç verici kararlardır. Bu davanın böyle zamanaşımına uğraması da utanç vericidir. Bunun için biz burayı hem utanç müzesine çevirmek hem insanlığa karşı suç kazanımını elde etmek için mücadelemizi sürdürüyoruz. Dünkü karar da son derece haksız hukuksuz bir karardır. “