Seçimden sonra ekonomi: ‘Seçimlerin faturasını vergiden korkan halk öder’
Aurelien Chedjou, Galatasaray'a transferini anlattı. Kamerunlu futbolcu, 'Türkiye'de vergi olmaması bana cazip geldi. Sözleşmem iyiydi ayrıca oynadığım her maç için 10 bin euro alacaktım. Fransa’da böyle bir şey göremezsiniz.
Türkiye’de Galatasaray, Başakşehir, Bursaspor ve Adana Demirspor’da forma giyen Aurelien Chedjou, dört sezon boyunca formasını terlettiği sarı-kırmızılı kulübe dair açıklamalarda bulundu. 39 yaşındaki eski futbolcunun Fransız basınına verdiği röportajı ise Nafi Alpay derledi. Chedjou’nun açıklamaları özetle şöyle…
Galatasaray’ın bir aile takımı olduğunu düşündüm: Lille’de son sezonumda Şubat-Mart gibi sakatlandım. Öncesinde Galatasaray ile ufak bir temasımız olmuştu. Sakatlandıktan sonra bir telefon aldım. Telefonun diğer ucunda değişik bir Fransızca konuşan biri vardı. Bana Galatasaray kulüp tercümanı ve kulübün Sportif Direktörü olduğunu, teknik direktör ile de beraber olduğunu söyledi. Bana ‘senin iyi olup olmadığını merak ediyorlar’ dedi. Aramızda anlaşma dahi yoktu ama benim nasıl olduğumu soruyorlardı. Lille bir aile takımıydı. Hata yapsanız bile tekrar forma şansı bularak bir sonraki hafta kendinizi affettirebiliyordunuz. Real Madrid, Manchester gibi kulüplerde olduğu gibi ilk hatanızda sizi silmiyorlardı. Galatasaray’dan gelen bu telefon sonrasında kendi kendime onların da bir aile takımı olduğunu düşündüm.
Galatasaray’ın bana değer verdiğini hissettim: Bu görüşme, aklımın bir köşesinde kaldı. Galatasaray ile ne para ne de kontrat süresi konuşmuştuk, ancak belirttiğim gibi telefon görüşmesi sonrasında beni takip ettiklerini ve sakatlığımın ne durumda olduğunu merak edecek kadar bana değer verdiklerini hissettim.
Teklifi kabul etmedim: Bana, sakatlığımla ilgili farklı bir değerlendirme yapmak istersem kulüp doktorunu yollayabileceklerini söylediler. Teşekkür ederek bu teklifi kabul etmedim. Ancak ufak ufak, Galatasaray’ın benim için doğru seçim olabileceği ihtimali o zamanlar kafamın içinde yer edinmeye başladı. Daha sonra taraftarın Instagram üzerinden gösterdiği sevgi seli de etkili oldu.
Tottenham ve Everton bana talipti: Ben inançlı biriyim, bu sebeple de yaşadığım her şeyin kaderimde yazılı olduğunu düşünüyorum. Lille’den ayrılacağım dönem Werder Bremen, Tottenham ve Everton gibi kulüpler bana talipti. Ancak Lille’den ayrılırken kupalar kazanmış biri olarak ayrılacaktım. Bu saydığım takımların hiçbiri kupa kazanan takımlar değildi. Fransa’da kupa kazanmanın tadını almış ve o coşkuyu görmüştüm. Haliyle daha fazla kupa kazanmak istiyordum. Galatasaray, bu noktada talip olan diğer takımlardan ayrılıyordu.
Türkiye’de vergi olmaması cazipti: Galatasaray’ı cazip kılan başka faktörler de vardı. Doğruları konuşmamız gerekir. Türkiye’de futbolcular vergi ödemiyorlar. Galatasaray birçok açıdan benim için ideal takımdı. Sezona başlarken kupa kazanma hedefiyle başlıyorduk. Lig, Türkiye Kupası ve Süper Kupa hepsini kazanmak istiyorlar. Diğer saydığım takımlarla zaman zaman Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde oynayabilirdim ancak Galatasaray ile her sezona kupa hedefiyle başlayacak ve sık sık Şampiyonlar Ligi’nde yer alabilecektim.
Fransa’da bunu göremezsiniz: Açıkçası Galatasaray’ın bana verdiği kontrat, bir defans oyuncusu için gayet iyi bir sözleşmeydi. Üstelik Galatasaray’da primler de vardı. Maç kazanalım ya da kaybedelim oynadığım her maç için 10 bin euro alacaktım. Fransa’da böyle bir şey göremezsiniz. 28 yaşındaydım. Kendi kendime Galasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde boy göstererek üst düzey futbol oynamaya devam edebileceğim, kupa kazanma hedefimi diri tutabileceğim ve bir taraftan da iyi para kazanabileceğim, bir yer olduğunu gördüm.