Erkan Baş Aladağ’daki çocuklar için de yürüdü
Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık Meclis'te AK Partili vekiller tarafından dövülmesiyle ilgili konuşurken "Hep birlikte meclisi terk edelim. AKP, MHP baş başa kalsın. Meclisi sokağa taşımaktan bahsediyorum" dedi.
14 Mayıs 2023’te toplam 894 bin 424 oyun geçerli sayıldığı Hatay’da tercihini Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili adayı olan Can Atalay’dan yana kullanan seçmen onun Gezi davası nedeniyle tutuklu olduğu cezaevinden çıkıp Meclis’te haklarını savunurken görmeyi bekliyordu. Ama işler öyle ilerlemedi.
Atalay’ın maruz kaldığı süreç Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kere hak ihlali kararı vermesi, buna karşın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin benzeri görülmemiş biçimde dosyayı Yargıtay 3. Dairesi’ne göndermesiyle hukuk krizine döndü. Daire AYM kararının tanımadı.
30 Ocak 2024’e gelindiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın yönettiği Genel Kurul’da Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Bu başka bir polemiğin kapısını araladı. Çünkü okunan Yargıtay’ın Can Atalay’ı mahkum eden kararı değil, onunla ilgili başka bir hükümdü. Buna CHP itiraz etti. AYM’ye başvurdu.
Anayasa Mahkemesi ise birkaç ay sonra oy çokluğuyla ‘Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğuna’ karar verdi. Tartışma bir kez daha alevlendi. Muhalefet kanadında birçok siyasetçi hukukun gereğinin yapılmasını istedi.
Gelelim 15 Ağustos 2024’e. Bu tarih aslında siyaseten ve hukuken somut sonuç üretemeyecek bile olsa Türkiye açısından önemli sembolik bir gündü. ‘Demokratik hukuk devletinin mabedi’ niteliğindeki Meclis tatilini yarıda kesmişti, Atalay’ın şahsında hukuk devletini konuşacaktı. Ama olmadı.
Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın Can Atalay’ı savunan konuşması defalarca sözlü sataşmalar ve gerginliklerle kesildi. Şık konuşmasının bir yerinde AK Parti sıralarına dönüp “Can Atalay değil siz teröristsiniz” dediğinde AK Parti adına Meclis’in idare amirlerinden Alpay Özalan kürsüdeki Ahmet Şık’a saldırdı.
Şık yere düşünce Meclis Genel Kurulu karıştı, yumruklu tekmeli bir kavga yaşandı. Kavganın ortasında kalan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in ve CHP milletvekili Okan Konuralp’in kaşı başlarına aldıkları yumruk darbeleri nedeniyle açıldı, Meclis Genel Kurulu salonunun zeminine kan düştü.
Ve sonuç olarak Meclis bırakın hukuk devletini konuşmayı, Can Atalay için verilen Anayasa Mahkemesi kararını bile okuyup tutanaklara geçiremeden yeniden tatiline döndü.
Halk TV yazarı İsmail Saymaz yaşananları Şık’la konuştu.
AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’in “Ahmet Şık’ınki provokatif bir konuşmaydı. Kürsüye gelip hakaretamiz ifadeleri kullanırsa öbür tarafın elini bağlayıp seni seyretmesini beklemiyorsunuz. Yapılmaması lazımdı. Şık da amacına ulaştı. Bana göre üzgün değildir olanlardan” şeklindeki sözlerine yanıt veren Şık şunları kaydetti:
“Bir kere Tuğrul Bey Gezi davasıyla ilgili tutumuyla teşekkürü hak ediyor. Ama Tuğrul Bey meclise gelip giden biri olsaydı, görevi izin vermiyor olabilir, şunu görürdü: İktidar mensuplarından en çok duyduğumuz en çok sözcükler; vatan haini, bölücü, terörist, katil…
Ben gazetecilik yaparken de hizaya gelerek gazetecilik yapmadım, siyasette de hizaya gelerek siyaset yapmayacağım. Ne muamele görüyorsam aynı şekilde mukabele etmek benim görevim. Onların bize söylediğini kendilerine söylediğimde hakaret mi etmiş oluyorum? Can Atalay için terörist dediniz mi? Dediniz. Ben de ‘Hayır, Can değil, sizsiniz terörist’ diyorum. Tuğrul Bey de bunları değerlendirsin.
Sadece Gezi Davası’nda aldığı tutum nedeniyle işin hukuksuzluğunu görmesine rağmen hala nasıl o partide nasıl kalıyor, bence bunu sorsun kendisine.
Hem MHP’den hem AKP’den Can Atalay için ‘terörist’ dediler. Arkasından Adalet Bakanı açıklama yaptı AYM kararının uygulanmayacağına dair. Oturumdan birkaç saat önce AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in açıklaması var, kararın uygulanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyleyen. Güler’in böyle bir demeç vermesinin manası nedir? ‘Gerilim istiyorum’ diyor.
Anayasa’nın 153. maddesi diyor ki ‘AYM kararları bağlayıcıdır.’ Ama iktidarın iki ortağı diyor ki ‘Uymayacağız.’ Böyle bir ortamda başladı. Can Atalay’la hukukum var, canım yanıyor. O öfkeyle çıktım.
Konuşmamı bütünlüklü yapabilseydim ne diyeceğim anlaşılacaktı. Söylemeye çalıştığım şu: Anayasa’da milletvekili yemini şöyle biter: ‘Anayasa’ya sadakatle bağlı kalacağıma şerefim üzerine yemin ederim.’ AYM kararları bağlayıcı iken uymayacağını beyan edenler yemini çiğniyor. Yani şerefiyle bağdaşmayan bir iş yapıyor. Bir bu.
İki; ‘Bekir Bozdağ’ın oturumu yönetmesi sizin utancınız olmalı’ diyorum. Neden? Bozdağ, Can’la ilgili milletvekilliğinin düşürülmesi kararını okuyan kişi.
Can Atalay hapiste, çeteye devleti teslim eden adam meclisi yönetiyor. Utanılması gereken şey bu. Bunu söylemeye çalışıyordum. Söyleyemedim. Biliyordum olay çıkacağını. Mecliste ne zaman olay çıkacağını belirleyen birtakım unsurlar var. AKP grubunu yöneten kişi ayakta müdahil oluyorsa mutlaka kavga ve saldırı oluyor. Benim altı yıllık tecrübem bu. Muhalefetten biri mutlaka saldırıya uğrayacaktı.
Alpay’ın yaptığı saldırı çok organize. Önceden karara verilmiş. Bozdağ’la göz teması kuruyor. Arkasında 5 – 6 AKP’li var. Kürsüye geliyor. Bozdağ gongu çalıp oturumu kapattığı anda müdahalede bulunuyor. Arkasından diğerleri geliyor. Ben düşüyorum.
Konuşma yapıyordum. Karşıdan sürekli bağırış çağırış. Ben de bağırıyorum sesim duyulsun diye. Alpay’ı son anda fark ettim, elimi kaldırıp müdahale ettim, vurmaya kalkarken ayağım kaydı ve düştüm. Yerde yumruk yedim. Sonrası hengame. Kim kimdir, bilmiyorum. Karman çorman bir ortamdı.”
Bu noktada yapılacak tek bir şeyin olduğunu savunan Şık muhalefetin Meclis’te azınlık olduğunu hatırlatarak “İktidarın yasalaştırmak istediği düzenlemeyi engelleyecek sayısal çoğunluğumuz yok. İstedikleri her şey geçiyor. Mecliste fiili saldırı oluyor, onu engelleyemiyoruz. Saldırgana hak ettiği cezayı verdiremiyoruz. Hep birlikte meclisi terk edelim. AKP, MHP baş başa kalsın. Meclisi sokağa taşımaktan bahsediyorum. Böyle bir ortamda yönetebilirler mi? Evet, utanmaları yok. Devam edebilirler. Ama meşruiyet sorunu yaratır. Biz parlamentercilik oynamayalım artık. CHP’sinden İyi Partisi’ne tüm muhalefet meclisi terk etmeli” dedi.
Şık’ın kısa sürede gündem olan çıkışının ardından Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) yeni bir açıklama geldi.
Cumhuriyet gazetesine konuşan TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün “Gerçeği Meclis’te de en yüksek sesle haykıracağız, sokakta da” dedi. Ardından şunları kaydetti:
“Milletvekilimiz Can Atalay’ın anayasa ihlal edilerek hapiste tutulmasına, özlük haklarının iade edilmemesine karşı ‘normal’ tepkiler vermemiz beklenmesin. AKP’den her gün terörist yaftası yememiz karşısında susmamız, Meclis’i bir Fethullahçı artığının yönetmesine tepkisiz kalmamız beklenmesin. Kimse, bir zorbanın mecliste kan akıtması ile, AKP sıralarına dönük ‘utanmazsınız’ demeyi aynı kefeye koymaya çalışmasın.
Bu sorun tek başına bizim sorunumuz değil. Bu Türkiye’de gün geçtikçe artan bir adaletsizlik sorunu. Bu, geçmişte CHP il başkanına uygulanan, belki gelecekte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına da uygulanmak istenecek bir yöntem. Siyasi rakiplerini hukuk, o da olmuyorsa zor kullanarak bastırmaya çalışma yöntemi.
Aynısını Demirtaş yaşıyor. Aynısını kayyumlarda görüyoruz.
Biz TİP olarak bu zorbalığı alt etmek için tüm muhalefet güçleriyle ortak çalışmaya, yol ve yöntemleri birlikte müzakere etmeye açığız. Her türlü hak mücadelesinin düşünülüp konuşulması ve hayata geçirilmesi için yan yana gelip neler yapılabileceğini birlikte düşüneceğiz.
Gerçeği Meclis’te de en yüksek sesle haykıracağız, sokakta da.”