Bulgaristan ve Romanya’nın 13 yıllık bekleyişi kısmen de olsa bitti: Schengen’e katıldılar
The Economist’e göre Avrupa Birliği’nde skandallar ve dolandırıcılık almış başını gidiyor. Avrupa Birliği’nin temizlik çalışmaları yeterince hızlı ilerlemiyor. Avrupa, yolsuzlukla mücadele konusunda Amerika'nın fersah fersah gerisinde kalmış durumda.
Dünyanın her yerinde yolsuzluk, her ülkenin mücadele ettiği ya da ettiğini anlattıkları sorunların başında eliyor. Yolsuzluk ve çürümeyle mücadelenin başını çektiğine inanılan ülkelerin çoğu da Avrupa’dan. Ancak The Economist dergisi böyle düşünmüyor ve Avrupa Birliği’nde yolsuzlukla mücadeleyi mercek altına aldı. Yazıyı yayınlıyoruz:
Litvanya’nın yolsuzlukla mücadele polisi Özel Soruşturma Servisi’nin (stt) koordinatörü Ruta Kaziliunaite “Retro tarzıydı” diye gülüyor. Geçtiğimiz Kasım ayında Liberal Hareket partisinin eski lideri, bir dış ticaret ve emlak holdingi olan mg Baltic’in bir yöneticisinden rüşvet almaktan suçlu bulundu. Rüşvet paravan şirketlere yapılan transferlerle değil eski usul nakit para tomarları olarak alınmıştı. Polis, milletvekilinin evinde ve arabasında gizlenmiş 242.000 euro (9 milyon 200 bin TL) ele geçirdi. Rüşveti alan da veren de suçlamaları kabul etmiyor.
Litvanya yolsuzlukla mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin yıldız öğrencilerinden biri. Doğası gereği gizli olduğundan yolsuzluğu ölçmek zor. Ülkelerin ne kadar temiz olduğunu ölçen Berlin merkezli izleme kuruluşu olan Transparency International’ın sıralamasında 2012 yılında dünyada 48. sırada olan Litvanya 2023’te 34. sıraya yükseldi. Kamu dürüstlüğünü ve şeffaflığını ölçen Avrupa Yolsuzlukla Mücadele ve Devlet İnşası Araştırma Merkezi (ercas) adlı akademik bir kuruluş Litvanya’yı her iki alanda da ilk 20 arasında gösteriyor.
Bu, AB’nin kendisi hakkında anlatmayı sevdiği türden bir başarı öyküsü. Avrupa dünyanın en az yolsuzluğa bulaşmış ülkelerine ev sahipliği yapıyor ve Eurokratlar birliklerini reform için bir güç olarak görüyor. AB genellikle ülkelerin birliğe katılmadan önce yönetimlerini iyileştirmelerini şart koşar. Bunun nedeni ise düzenlemelerin ülkelerin birliğe girdikten sonra dürüst kalmalarını sağlamak.
Ne yazık ki, son on yıldaki veriler farklı bir hikaye anlatıyor. Litvanya ve Baltık komşuları Estonya ve Letonya önemli ölçüde iyileşti. Ancak 2000’li yıllarda AB’ye katılan diğer eski komünist ülkeler aynı gelişmeyi gösteremedi. Nispeten temiz bir ülke olan Polonya, popülist bir hükümet yönetiminde 2015’ten 2023’e kadar daha da kirlendi. Romanya binlerce dolandırıcı memuru hapse attı ama yerlerine başkaları geldi. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da oligarklar savcıları geride bıraktı. Viktor Orban’ın liberal olmayan yönetimi altında Macaristan, Afrika ve Ortadoğu’daki bazı ülkeler kadar yozlaştı.
Endişelenilmesi gereken tek bölge eski Sovyet bloğu değil. Güney Avrupa’nın daha fazla İskandinavlaşacağına dair umutlar da gerçekleşmedi. İspanya’da küresel mali kriz sırasında ortaya çıkan yolsuzluklar çok az reforma yol açtı. İtalya, Silvio Berlusconi’nin skandallarla dolu yönetiminin düşük düzeyinin bir tık üzerine çıkabildi. Yunanistan adı yolsuzlukla kötüye çıkmış bir ülke. AB ile IMF’nin euro krizinden sonra dayattığı reformlar bu durumu düzeltmek için çok az işe yaradı. 2019 yılında doktorlara rüşvet verdiği gerekçesiyle dev ilaç şirketi Novartis’in peşine düşen bir Yunan savcı kovuldu. Novartis daha sonra şirket Amerika’da suçunu kabul edip 347 milyon dolar ceza ödemesine rağmen beraat etse de yargılanmaktan kurtulamadı.
Daha da kötüsü, AB kurumları kendi içlerinde büyük skandallar yaşadı. Belçika polisi 2022’nin sonlarında Avrupa Parlamentosu’nun bazı üyelerini ve yardımcılarını Katar’dan rüşvet aldıkları gerekçesiyle tutukladı ve tomarlar halinde 1 milyon euro nakit ele geçindi. Hollandalı bir araştırma sitesi Follow The Money’e göre milletvekillerinin dörtte biri etik sorunlara karışmış durumda.
Ermenistan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi pek çok ülkede yolsuzlukla mücadele savunucuları AB’ye tam da devleti yolsuzluklaran arındırmak için katılmak istiyor. Ancak AB’nin yolsuzlukla mücadelede başarılı olamaması, bu umutların boş olabileceğini gösteriyor. Yanlış giden nedir?
Sorunlardan biri, AB’nin reformlarının yolsuzluğu azaltmasına rağmen, dağıttığı milyarlarca avronun yolsuzluğu teşvik edebilmesi. Kaynak laneti olarak adlandırılan doğal kaynaklar bakımından zengin ülkelerde yolsuzluk yüksek olma eğiliminde. Avrupa Yolsuzlukla Mücadele ve Devlet İnşası Araştırma Merkezi’nin başında bulunan yolsuzluk uzmanı Alina Mungiu-Pippidi, AB yardımları zayıf kurumlara sahip ülkelere gittiğinde “kaynak laneti gibi çalışıyor” diyor.
Gerçekten de pek çok büyük yolsuzluk vakasında AB yardımı hikayenin bir parçası. Macaristan’ın AB tarafından finanse edilen altyapı projeleri sürekli olarak Orban’la bağlantılı işadamlarına gidiyor. Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Romanya’da AB tarım sübvansiyonlarının büyük kısmını politikacılarla tehlikeli bağlantıları olan tarım şirketleri alıyor. İtalya’nın AB destekli covid-yardım fonu, Avrupalı savcıların kısa süre önce düzinelerce kişiyi suçladığı 600 milyon euroluk bir dolandırıcılık planının hedefi oldu.
ABD ile karşılaştırıldığında, AB ve üyelerinin yolsuzluklara karşı yaptırımlar konusunda geri kaldığı görülüyor. Çoğunlukla zengin ülkelerden oluşan OECD 1997 yılında rüşvetle mücadele sözleşmesini imzaladı. O zamandan bu yana, anlaşma kapsamında şirketlere yönelik başarılı kovuşturmaların yaklaşık yüzde 80’ini ABD gerçekleştirdi.
Yolsuzluktan elde edilen paraya el koymak Avrupa hükümetleri için zor. Çünkü çoğu bunu ancak kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olduğu zaman yapabiliyorlar. Hiçbirinde İngiltere’deki gibi, hükümetin elinde makul bir yasal kaynağı olmayan varlıklara el koymasına izin veren bir düzenleme yok. Ancak bu durum değişecek. AB nisan ayında bu konuda yapılacak düzenlemeleri 30 ay içinde uygulamaya başlamaları talimatını verdi.
AB fonlarının kötüye kullanımının peşine düşmek üzere 2021’de kurulan Avrupa Savcılığı (eppo) ise Amerika ile aradaki farkı kapatıyor. Eppo savcıları 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 50 artışla 139 iddianame hazırladı ve ABD standartlarına göre bile yüksek sayılacak bir miktar olan 1,5 milyar avro değerinde varlığı dondurma kararı aldı .
Riskler sadece ekonomik değil. Amerika ve AB yolsuzluğu bir güvenlik sorunu olarak görüyor: Rusya ve diğer otokrasiler demokrasilerin içini boşaltmak için nakit parayı ve ahbap çavuş ağlarını kullanıyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın küresel yolsuzlukla mücadele koordinatörü Richard Nephew, yolsuzluğun “ekonomi ve siyasi sistem genelinde kırılganlık” yarattığını söylüyor.
Hem yolsuzlukla mücadele hareketlerinin hem de yolsuzluğun güçlü olduğu Ukrayna önemli bir savaş alanı. Ukraynalı aktivistler AB’ye katılım sürecinin reformları teşvik ettiğini ancak bunun sıkıntısız olmadığını söylüyorlar. Haziran ayında altyapı ve yeniden yapılanma bakanlıklarının başındaki yolsuzluk karşıtları görevden alındı. 14 Ağustos’ta hükümetin tekelcilikle mücadele kurumunun başkanı 1.35 milyon dolar değerinde mal kaçırdığı iddiasıyla tutuklandı. Ancak kendisi suçlamaları reddediyor.
Elbette bu tür tutuklamalar reformların işe yaradığının kanıtı olarak görülebilir. Ukrayna, Prozorro ve dream olarak bilinen ve herkesin ihalelerin nasıl verildiğini görmesine olanak tanıyan dünya standartlarında online ihale şeffaflık sistemlerine sahip. Kiev merkezli hukuk düşünce kuruluşu Yasama Fikirleri Enstitüsü’nün başkanı Tetiana Khutor, ülkenin yolsuzlukla mücadele müfettişlerinin işlerini yapmaya başladığını söylüyor. Ukrayna’nın hedefi yeni Litvanya olmak. Korkusu Avrupa’nın iyi yönetim hayalleri için cesaret kırıcı bir başarısızlık olan Yunanistan gibi hiçbir zaman temizlenememesi.