Putin Arap Yarımadası yolcusu: Gazze’deki savaşı görüşecek
İsrail'in iki hafta önce İran'ın balistik füzeleriyle, dün de Lübnan'ın roketleriyle delinen savunma sistemini yamamak ABD'ye kaldı. THAAD füzesavar sistemi 100 Amerikan askeriyle İsrail'e konuşlandırılacak. Peki bu sistem hakkında ne biliyoruz?
Tarihler 1 Ekim’i gösterdiğinde İran İsrail’i balistik füzelerle hedef aldı. Savaşın başından beri Gazze’ye ölüm yağdıran, 42 bin kişinin ölümüne neden olan İsrail her an vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmanın nasıl bir his olduğunu böylece görmüş oldu. İsrail bugüne kadar Ortadoğu’nun düşmancıl ortamında Demir Kubbe, Arrow Sistemi ve Davud Sapanı gibi savunma sistemleriyle hayatta kalabildi. Ancak üst üste gelen saldırılardan bu kez kaçmak mümkün olmadı. Tıpkı Lübnan Hizbullahı’nın dün Golani askeri üssüne yaptığı saldırıdan kaçmak mümkün olmadığı gibi.
Aradan iki haftayı aşkın süre geçti ve İsrail hâlâ İran’a cevap vermiş sayılmaz. Peki neden? Bunun olası nedeni son saldırıda İran’ın bazı füzelerinin İsrail’in hep o dillere destan füze savunma sistemini aşmayı başarmış olması mı acaba?
Bizi böyle düşünmeye iten ABD’nin yine İsrail’in yardımına yetişerek uzun menzilli füzeleri engelleyen THAAD (Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması) sistemini bölgeye konuşlandıracağını açıklaması oldu. THAAD sistemi şimdiye kadar gerçek çatışma ortamında hiç kullanılmadı, çünkü konuşlandırıldığı ülkelerde böyle sıcak çatışmaya gerek kalmadı. Şimdiye kadar THAAD’ın yerleştirildiği ülkeler arasında Birleşik Arap Emirlikleri, Romanya ve Güney Kore var. Mart 2019’da da İsrail’de ortak savunma tatbikatlarının bir parçası olarak sistem İsrail’e bir kez daha konuşlanmıştı.
Peki THAAD ne işe yarıyor, nasıl özellikleri var? Savunma sisteminin bir anatomisini çıkaralım:
THAAD savunma sistemi 150 ila 200 kilometreyi içine alan alanda balistik füzeleri önleyebilen ve tatbikatlarda mükemmele yakın başarı oranına sahip Amerikan ordusunun en güçlü füze savunma sistemlerinden biri. Gelişmiş radar sistemleriyle önleyici füzelerin kombinasyonundan oluşan THAAD, kısa, orta ve uzun menzilli balistik füzeleri son safhada yakalayıp durdurabilen bir füzesavar sistemi. ABD’nin silahları arasında bunu yapmayı başaran tek füzesavar sistem ayrıca.
Füze savunma sistemindeki önleyici füzeler hedeflerini yok etmek için patlayıcı kullanmıyor. Bunun yerine doğrudan çarpışma yoluyla hedefe müdahale ediyor. Yani füze önleyiciler, yaklaşan balistik füzeye ya da savaş başlığına çarparak imha ediyor. Buna “hit-to-kill” yani (vur-yok et) deniyor.
Kongre Araştırma Servisi’nin hazırladığı rapora göre ABD ordusunun yedi THAAD bataryası var. Bunlardan her biri altı tane kamyon üstü fırlatıcısı, güçlü radar sistemi, ateş kontrol ve iletişim sisteminden oluşuyor. Sistemlerin her bir fırlatıcısında sekiz önleyici füze var. Her biri de tehdit oluşturan balistik füzeleri tespit etmek, izlemek ve yok etmek için kullanılıyor.
ABD bu sistemi İsrail’e göndererek İsrail’in zaten etkili olan füzesavar savunma yeteneğini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor. Ancak bu sistemi aktif olarak kullanabilmek için Amerikan askerlerinin de sahada olması gerekiyor. İşte bunun için Pentagon, bataryayı çalıştırmak için İsrail’e yaklaşık 100 asker gönderecek. THAAD, C-17 ve C-5 gibi yine Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait kargo uçaklarıyla hızlı bir şekilde konuşlandırılabilir. Ama Pentagon sistemin ne zaman devreye sokulacağı konusunda açıklama yapmadı.
THAAD bataryaları komuta kontrol ve savaş yönetim sistemleriyle genelde Amerikan donanması gemilerinde bulunan Aegis sistemleri ve daha kısa menzilli hedefleri vurmak için tasarlanmış Patriotlarla iletişim kurabiliyor. Aegis ve Patriotlar THAAD’dan çok daha yüksek miktarda üretilen savunma sistemleri. Bu da Biden yönetiminin bu daha nadir sistemini İsrail’e göndererek durumu ne kadar ciddiye aldığının göstergesi.
THAAD’ı isabetli yapan şey, hedefleme bilgilerini sağlayan radar sistemi AN/TPY-2. Füze bataryasıyla konuşlandırılabilen ya da Amerikan donanmasına bağlı gemilere yerleştirilebilen bu radar sistemi, füzeleri iki şekilde algılayabiliyor. İleri tabanlı mod denen yöntemde radar sistemi hedefleri maksimum üç bin kilometre mesafeye kadar tespit edip takip edebiliyor. Terminal moddaysa radar, füzenin uçuşunun son aşamasında, yani atmosfere girerken ya da hedefe doğru dalışa geçtiği anda devreye giriyor. Bu aşamada radar füzeyi yukarıdan aşağıya doğru takip edip, füze hedefe yaklaştığı anda müdahale ediyor.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ndeki Füze Tehdidi Projesi’ne göre THAAD sisteminin üretim modelleri testlerde gelen hedefleri engellemekte hiç başarısız olmadı.
İran, İsrail’e yaklaşık 1700 kilometre uzakta. Bu da İran’a ait füzelerin THAAD’ın radar sistemiyle takip edilebileceği anlamına geliyor. Hem zaten THAAD’ların İsrail savunmasının bir parçası olacağını da unutmamak gerekiyor.
İsrail’in zaten kendisini hedef alan füzeleri vurmak üzere tasarlanmış çok sayıda savunma sistemi var. Örneğin İsrail’in savunma şirketi Rafael ile ABD savunma devi Raytheon’un ortak projesi olan Davud Sapanı 300 kilometre uzaktaki hedefleri vurmak için Stunner ve SkyCeptor vur-öldür füzesavarları kullanıyor. Davud Sapanı’nın hemen üstünde de yine İsrail ve ABD ortak yapımı Arrow 2 ve Arrow 3 sistemleri var. Arrow 2 balistik füzeleri hedeflerine doğru dalışa geçtiklerinde vuruyor. Arrow 3 ise THAAD gibi balistik füzeleri havada durdurmak için vur-öldür teknolojisini kullanabiliyor.