Çözülecek konu PKK değil YPG ve o düğüm yedi yıl önce atıldı: Avenger’ları düz ovada bıraktırırlar mı?
Dervişoğlu, bugün gerçekleşen grup toplantısında Bahçeli’nin 2007’de Erzurum mitinginde dönemin Başbakanı Erdoğan’a yaptığı ‘Öcalan’ın idamı’ göndermesini hatırlatarak kürsüden urgan fırlattı. Bahçeli, İYİ Parti'den odasına asmak üzere ipi istedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçen haftaki grup toplantısında terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “örgüte silah bırakma talimatı verip terörün bittiğini ilan etsin” çağrısını, bu haftaki grup toplantısında bir ileri aşamaya taşıdı. Bahçeli, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da saatler sonra Bahçeli’nin çağrısına destek verdi “Hep beraber terörün olmadığı Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel de “partisinin terörün bitmesine tam destek vereceğini” söyledi, bu konuda her şeyin TBMM’de yapılması gerektiğini vurguladı.
MHP lideri Bahçeli, partisinin bugünkü Meclis Grup Toplantısı’nda Öcalan’ın, “örgütü lağvetme ve terörü sonlandırma dirayeti” göstermesi halinde, tecridin kaldırılmasının yolunu da açan, “Umut hakkı”nın kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılabileceğini söyledi.
Bu açıklamalardan sonra İYİ Parti (İYİP) cephesinden nasıl bir tepki geleceği merak konusuydu.
Bugün beklenen cevap geldi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, Bahçeli’nin Öcalan çıkışının ardından “Yarını bekleyin. Herkesin maskesini indireceğiz” demişti.
Dervişoğlu, “Adına iktidar demenin bile artık gereksiz olduğu bu yapı, tamamen meşruiyetini yitirmiş haldedir” diyerek konuşmasına başladı.
Sözlerine “Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç, dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir” şeklinde devam eden İYİ Parti lideri “Bizim cesetlerimizi çiğnemeden bu canibaşı Meclis’e giremez” diyerek devam etti.
Dervişoğlu konuşmasının sonunda, Bahçeli’nin yıllar önce seçim mitinginde ip atarak Öcalan’ın idam edilmesi çağrısını hatırlattı.
SON DAKİKA | Müsavat Dervişoğlu, Bahçeli’ye ip attı:
“Al şimdi bu ipi, başının ucuna as!” pic.twitter.com/NadBMSvMLj
— Etkili Haber (@etkilihaber) October 23, 2024
Dervişoğlu, eline aldığı urganı atarak “Bu milattır. Madem ki milattır o zaman onun da bir hatırası olsun. Türk milletinin anılarını yok ettiniz, bu büyük milletin geleceğine kast ettiniz. Al şimdi bu ipi başının ucuna as” dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, 2007 yılında Erzurum mitinginde AK Parti’ye yönelik, “Eğer Apo’yu asacak ipi bulamıyorsan, al sana ip” diyerek kürsüden atmıştı.
MHP lideri Devlet Bahçeli, 2007 yılında Erzurum mitinginde AK Parti’ye yönelik “Eğer Apo’yu asacak ipi bulamıyorsan, al sana ip” diyerek kürsüden atmıştı.
Türk siyasi tarihinde ilk kez idam ipiyle halkın huzuruna çıkarak eleştiri alan MHP lideri Bahçeli’nin bu fikri bizzat geliştirdiği ve özel kalemiyle korumasına Erzurum’da bir nalburdan urgan aldırdığı ortaya çıkmıştı.
Bengü Türk Genel Yayın Yönetmeni Ünal Kaya’nın iddiasına göre MHP Lideri Devlet Bahçeli, İYİ Parti Grubundan o ipi istedi ve Genel Merkez’deki makam odasına asacağı öğrenildi. Kaya, “Ve o ipi aldıktan sonra da genel merkezdeki makamına asacağını öğrendik. Orada da tutacak bu ipi“ dedi.
Bengü Türk Genel Yayın Yönetmeni Ünal KAYA:
💢MHP Lideri Devlet Bahçeli, İP Grubundan o İP’i istedi ve Genel Merkez’deki makam odasına asacağı öğrenildi. pic.twitter.com/bBYjd240yM
— Bengü Türk (@benguturktv) October 23, 2024
Halk TV’den Şeyma Paşayiğit’e konuşan Dervişoğlu, Bahçeli’nin urganı istemesine ilişkin olarak, “Urganı değil konuşmamı asın. Biz milliyetçilikten çok cumhuriyet değerlerini savunuyoruz. Vatandaşın biri urganı almıştır tahminim. Bulunursa gönderilebilir. Bulunduğu takdirde Devlet Bey’e veririm” dedi.
Ayrıca gazeteciler, Bahçeli’nin idam ipini odasına asmak istemesi hatırlatılarak Dervişoğlu’na “İp nerde, verecek misiniz?” diye sordu. Müsavat Dervişoğlu, “Erzurum’da kaybettiği ipi bizde arıyor” yanıtını verdi.
Gazetecilerin, “Sizin attığınız ipi istiyor” demesi üzerine Dervişoğlu, “Bahçeli’nin anısına olunca sahip çıkan çok oldu, kim aldı biz de bilmiyoruz” dedi.
Dervişoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben grup toplantısında çok önemli şeyler söyledim. Önce benim konuşmamı duvara assınlar. İpi de bulsam hakikaten gönderirim, 17-25 saatinin üzerine koysun”.
‘İp’ tartışmasına MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman da katıldı. MHP’li Büyükataman, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli’nin vatanperverliğini öven sözlerin ardından Dervişoğlu’nun açıklamalarına ‘Türkiye’nin varlığına saldırıdır’ diyen Büyükataman, “İP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını bağlamından kopararak, çarpıtarak, kopmak üzere olan İP’ini kurtarma çabası maskesini bir defa daha düşürmüştür. Devletimizin kurumlarına ve milletimizin iradesine ‘gayrimeşru’ diyerek adeta bir kaos çağrısı yapan Dervişoğlu’nun açıklamaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve milletimizin birliğine çok açık bir saldırıdır. Şüphe yoktur ki Müsavat Dervişoğlu’nun, Türkiye’de bir kargaşanın fitilini ateşlemeyi amaçlayan açıklamaları İP’in kuruluşunda yol göstericilik yapan, terör örgütünün tavsiyesinden rahatsız olan ‘yabancı başkentlerin’ takdirini toplamıştır” ifadelerini kullandı.
Daha sonra İYİ Parti tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun, bugünkü grup toplantısında kullandığı ip, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin isteği üzerine kendisine gönderilmiştir” denildi.
MHP’de sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak Bahçeli’nin ip ve İyi Parti poşetiyle bir fotoğrafı paylaşıldı. MHP’nin açıklaması şu şekildeydi:
“İyi Parti Grup Toplantısında Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’ye makam odasına koyması gerekçesiyle atılan ipi aldık. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli ipi makam odasına astı.”
Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklarsa şöyle:
“Bugün, vatandaşımızın yakıcı sorunlarını konuşmak ve çözümler önermek için çıkmamız gerekiyordu. Ama görülüyor ve anlaşılıyor ki bugün buna fırsat bulamayacağız. Ne yazık ki; uzun zaman önce öngörerek uyardığım, daha geçtiğimiz hafta buradan ihtar ettiğim “en kötü senaryo” uygulamaya geçmiş; AK Parti- MHP-CHP-DEM partilerinin lider ve yönetici kadroları eliyle gayrı-milli mutabakat cephesi ilan edilmiştir.
Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, Büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir.
Ben başkaları gibi ne anlama geldiği belli olmayan televizyon programlarında ve gazete köşelerinde acaba ne demek istedi, ne yapmayı amaçlıyor türünden tartışmaya açık cümleler kurmayacağım. Oldukça net, açık ve kısa konuşacağım. Cumhuriyetimizin 101. yılına bir haftamız var.
Bizimse kaybedecek bir dakikamız bile yok. Çünkü ihanet çemberi artık alabildiğine genişlemiş ve hayat sahamızı öylesine daraltmıştır ki son bir organize darbe ile tamamen nefessiz bırakılabileceğimiz bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Bizler tarihe karşı sorumluluğu olan insanlarız. Kişisel ikbal kaygıları ve siyasi hesaplar üzerinden konuşamayız. Üç beş oy veya anayasa değişikliği için gerekli nisabı tamamlamak, Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha cumhurbaşkanlığına aday yapmak uğruna inandığımız değerlerden vazgeçip ihanete el uzatmak düşüklüğüne katlanamayız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, tüm makam ve sorumlularıyla birlikte halkın can, mal, ırz ve namus güvenliğini korumak görevini çoktan bırakmıştır. “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek” diyerek, namusu ve şerefi üzerine yemin ederek görev ifa etmek zorunda olan saraydaki zat, bebek katillerinin itibarını, bebeklerin hayatına ve annelerin gözyaşlarına, hasta ve muhtaç vatandaşların acılarını, ailesinin parasına ve gücüne Türk milletinin şeref ve haysiyetini ise milyonlarca ipsiz sapsız vatansıza tercih ettiğini, dahası bu bilinçli planı sonuna kadar sürdüreceğini tüm söz ve eylemleriyle göstermektedir.
Adına iktidar demenin bile artık gereksiz olduğu bu “yapı”, tamamen meşruiyetini yitirmiş haldedir. Evet, bu iktidar, gayrımeşrudur!
İktidardakiler, gayrımeşrudur! Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasından ve kanunlarından aldıkları yetkiyle görevini yerine getiren tüm kamu görevlilerine sesleniyorum: “Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat ve onun keyfiyetiyle atadığı amirleriniz ve üstleriniz, siyasi ortak ve işbirlikçileri ile birlikte, devletimizin kurucu değer ve ilkelerine ve Türk milletine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemektedirler. Kanunsuz emir ilkesi gereğince bugünden itibaren bu plan doğrultusunda verdikleri emir ve talimatlar da gayrımeşrudur.
Öyle ki; her türlü manevi ve vicdani değeri paraya tahvil edebilecek kadar alçalmış bu saltanatın, şahsi güç ve ikbalini sürdürebilmek ve 1918’deki işgalcilerin yarım kalan hesaplarını kapatmak için daha haince ve daha kökünden bir yıkım gerçekleştirmek adına ulaştığı boyutu ülke 10 milyon kaçakla boğuşurken bile Alman başbakanı ile yapılan sığınmacı pazarlığının canlı yayında çekinmeden söylenebilmesi şeklinde cüretkarca ve alçakça kendisini açıkça göstermektedir.
Bu sebeple, geldiğimiz noktada kaybettiğimiz şey yalnızca demokrasi değildir! Kaybediyor olduğumuz şeyse ne sadece Cumhuriyet ne onun kurum, kural ve kanunları ne de bu Cumhuriyeti yeniden adaletle yükseltmek umudumuzdur. Tarihe malolmuş ve tarihin her döneminde varolmuş çok büyük bir milletin tarihte ilk defa devletini kaybetmesi tehdidi ve tehlikesidir
Kısaca, yüz yüze olduğumuz şey, 106 yıl önce yaşadığımız işgal günlerinden farklı olarak düşmanın sancağıyla, ordusuyla gelip, mermisini ve süngüsünü kalbimize nişanlaması değildir.
Tarihte yaşadığımız ihanetlerin en büyüğü, en alçakçası ve en güçlüsüdür. Bu noktada, 15 Temmuz’dan öğrendikleri ihanet yöntemleri ile 1918’in işgal günlerinden aldığı kesin olan feyz birleşmektedir.
İşte Türk milletinin ve her bir Türk İnsanının mücadele kararı ve cehdi bu sebeple hayatidir, ertelenemezdir, vazgeçilemezdir. Artık kendisini gizlemek ya da perdelemek gereği duymayan bu yıkım planı, vatanı aralarında paylaşamadıkları için, vatanın üzerinde tepinmeyi tercih ettikleri darbe gecesinin bahanesi ile ortaya çıkan ve basit bir ittifakla kurulan başkanlık sistemi ilişkilerinden ötededir.
Görüyoruz, okuyoruz ve anlıyoruz ki bayrağında 3 hilal taşıyan, ömrünü Türk milletinin varlığına, Cumhuriyet’in bölünmez bütünlüğüne vakfetmiş rahmetli Alparslan Türkeş’in partisini sarayın vesayetine bağlamış işbirlikçiler de büyük bir gafletin içerisinde, korkunç bir ihanetin sesi olmuşlardır. Ve bundan daha vahim şekilde akıllarını ve izanlarını öylesine yitirmişlerdir ki, elli bin insanımızın katilini, on binlerce Türk ve Kürt anasının dinmeyen gözyaşlarının asli failini, Türk Devletini bölme planlarının baş taşeronunu, yani, İmralı canisi bölücübaşını, Gazi Meclise davet edecek kadar delirmişlerdir. Delilik, dün izlediğimiz kalkışmayı anlatabilecek en hafif tabirdir. Çünkü ağızlarından eksik etmedikleri Türk Milliyetçiliğini Türklüğe ihanet ile bu kadar yakınlaştırabilmenin, bunu göze alabilmenin ve kulaklarına ezanla okunmuş o “büyük” isimlerini böylesine kirletebilmelerinin başka bir izahı olamaz.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, yani Türk Milliyetçiliğinin düşürülmek istendiği bu durumun başka bir izahı olamaz. Bebek katili terörist meclise başı gelip de, DEM’in grup toplantısında konuşsunmuş, terörün bittiğini ilan etsinmiş. Hadi oradan. Burası, Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclisi, burası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yer, burası, Milli Egemenliğin yegane tecelligahı. Bizim cesetlerimizi çiğnemeden o canibaşı bu meclise giremez. Üç Hilal’i bu ihanete araç kılanlar gibi, Altı Ok’u da bu gayri milli mutabakata katmak gafletinde olan, 31 Mart’ta seçmenin gösterdiği teveccühün ve verdiği mesajın mahiyetini anlamadan, Mustafa Kemal’in aziz hatırasını, Cumhuriyeti ve üniter devleti kumar masasında bir miras yedi gibi harcamaya yeltenen bir CHP yönetimiyle karşı karşıyayız.
İmralı’da ittifak kuranları görünce iktidar trenine binmek telaşına kapılmış ve Diyarbakır’a gitmek için Edirne’den izin alacak kadar şaşırmış ve küçülmüştür. Adeta toplumda gözlenen cinnet halini yakalayıp, hatta geçerek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve aziz yüzbinlerce şehit ve gazimizin fikirlerini ve ömürlerini her bir tuğlasına harç diye kattığı bu devleti, Cumhuriyeti, babalarının bahçesinden kopardıkları bir meyve gibi ikrama kalkışarak, kurbanda dağıtılan et misali pay etmeye girişerek, unuttukları zekatı verir gibi üleştirmeye çalışarak, nihai yıkım planının yeni birleşeni olduklarını ispat telaşına girmişlerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın günlerdir haftalardır havaya bakıp ıslık çalması ve bugün bölücübaşına imtiyaz yarışında ben de varım hezeyanı lanet okunacak bir iktidar hırsıdır. Devlet Bahçeli’ye verdiği cevaba bakın, el yükseltiyormuş. Türkiye kumar masası mıdır? İşte görün, neden merkez siyaset istediğimizin gerekçesi burada gizlidir. Kişiselleşmiş siyasi hırslar ve hedefler, ortak aklı devreden çıkarmış, siyaset bir uçtan diğer uca savrulmuştur.
İYİ Parti’yi tarihi bir sorumluluk beklemektedir. İYİ Parti milli ve manevi değerlerimizin buluşma merkezi, ülke yararına tüm siyasi fikirlerin kucaklaşma alanı olmalıdır. Bundan sonra, Ötüken burası, Malazgirt burası, Çanakkale burası, Sakarya burası, Kocatepe burasıdır. Herkesi bu kutlu çatının altında buluşmaya çağırıyorum..
Devlet, işbaşındakiler yüzünden acz içine düşürülmüştür. Cumhuriyet kurumları çalışamaz hale getirilmiştir. Dün, demokrasi ve açılım süreçlerinin banisi dışarıdaki dostlarıyla iktidara taşınanlar, bugün, o makamlarda kalmak için yine aynı kapılara başvurmakta, bu sefer de tehdit ve korku davulları çalarak, sözde bir işgal tehdidiyle aklımızla ve gurumuzla alay etmektedirler. Biliyoruz ki o dış güçlerle, bu iç cephe her zaman birlikteydi, ortaktı ve işbirliği halindeydi. Şimdi ise Cumhuriyet’in tamamen ilgasına ve Türk milletinin azınlığa düşürülerek yok edilmesini amaçlayan bir yolda omuz omuza ve kol koladırlar.
İşte tam da bugün olan biten her şey açıkça göstermektedir ki Türk milleti, bir karar verecektir.
Ya tarihiyle ve kimliğiyle, Mustafa Kemal’den miras, Cumhuriyet ülküsüyle var olacak ya da tek adam, ortağı ve işbirlikçileri tarafından cebren ve hile ile yok edilecektir.”