Twitter’a 250 milyon dolarlık tazminat davası
SpaceX artık Pentagon'un Uzay Kuvvetleri birimiyle de çalışıyor. Uzay taşımacılığında vazgeçilmez bir marka haline gelen şirket, şimdi de gözünü uzay casusluğuna dikmiş gibi. Ama bir sorun var: Hükümet şirketin tekel oluşturma ihtimalinden rahatsız.
Kasımın ilk günlerinden herkese merhaba. Umarım güzel bir hafta geçirmişsindir. Ben benimkinin nasıl geçtiğini bile anlamadım açıkçası. Bilim dünyasında da birbirinden ilginç olaylara rastladık. Bültene geçmeden haftanın kısa bir özetini çıkaralım:
Bu hafta hayvanlarla ilgili pek çok ilginç şey öğrendik. Mesela kargaların kindar olduğunu biliyor muydunuz? Bilseniz bile bu kinin ne kadar sürdüğünü bence hiç düşünmemişsinizdir. Kargalar tam 17 yıl kin tutabiliyor. Üstelik bu kinleri içlerinde de tutmuyorlar, gözlerini intikam bürüyor! Örnekleriyle birlikte ilginç bir hikaye sizi burada bekliyor. Peki ya öpüşmenin ta maymunlardan başlama ihtimalinden bahsedecek olsak? Yeni araştırmaya göre öpüşme ilk olarak maymunların temizlik ritüelinde ortaya çıkmış olabilir.
Bakın bir ilginç hayvan haberi daha. Araştırmalara göre şekerli meyveler ve nektarla beslenen çoğu hayvan düzenli olarak alkol tüketiyor hatta bazıları sarhoş da oluyor. Hadi biz içkiyi kültürel bir aktivite olsun diye tüketiyoruz, hayvanlar niye içiyor? Cevabı burada.
Teknoloji dünyasında da ilginç şeyler oldu bu hafta. Mesela Rusya, Google’a öyle bir ceza verdi ki bu sayıyı başlığa taşıdığımızda sayfaya bile sığdıramadık! Yapımında hiçbir faydası olmayan devletimiz yapay zeka destekli sohbet robotu ChatGPT’yi vergiye bağladı. Yapay zeka demişken, Google’ın kodlarının yüzde 25’ini bu şirketin kendi iç yapay zeka programı yazıyormuş. Bu gidişle insana hiç gerek kalmayacak gibi.
Şimdi bültenimize başlayabiliriz.
Geçen ay Dünya’dan 965 kilometre yukarıda ilginç bir buluşa imza atıldı: Pentagon’un Uzay Kalkınma Ajansı ilk kez lazer kullanarak askeri uydular arasında ışık hızında güvenli veri aktarımını gerçekleştirdi. Böylece düşman füzelerini izlemek ve gerekirse vurmak artık çok daha kolay. Bu dönüm noktasında Pentagon’un yanı sıra ABD’li milyarder Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in payı da var. Çünkü yeni sistemin kilit parçalarını üreten bizzat bu özel uzay şirketi.
SpaceX geçen yıldan bu yana Raytheon ve Northrop Grumman gibi büyük firmalarla York Space Systems gibi daha küçük firmaların kontrolündeki askeri ve casus uydular üretme yarışına dahil olmaya çalışıyor. SpaceX’in oyuna girişi, Pentagon ve Amerikan istihbarat kurumlarının alçak yörüngeye yeni uydu kümeleriyle doldurmak için milyarlarca dolar harcamaya hazırlandığı bir döneme denk geliyor. Pentagon’un uzaya odaklanması da haybeden bir şey değil, Çin’in kendi uzay tabanlı askeri sistemlerini geliştirme hamlesine bir yanıt.
Musk’ın şirketi hem Falcon 9 roketleriyle gerçekleştirdiği uydu fırlatmalarıyla hem de uzayda 6400’den fazla uydusu olan ve lazer kullanarak iletişim kuran Starlink sistemiyle ticari uzay sektörünün rakipsiz gücü haline geldi. Şimdi de güvenlik sektörüne girerek federal hükümete uydu gövdeleri satıyor. Musk bu yeni iş koluyla şirketin operasyonlarını daha da askeri alana taşıyor. Bundan sonra SpaceX tarafından üretilen ekipmanlar ABD’yi füze saldırılarına karşı koruyan ve Pentagon’un düşman güçleri izlemesine olanak tanıyan askeri ve istihbarat ağlarına entegre edilebilecek.
Uzay Kalkınma Ajansı’nın SpaceX ile yaptığı anlaşmanın ölçeği şimdilik sınırlı. Dört SpaceX uydusu için 149 milyon dolarlık bir anlaşma söz konusu ama işler yolunda giderse yapılan sözleşmelerin ölçeği zamanla büyüyebilir. Zaten Uzay Kalkınma Ajansı Başkanı Derek Tournear, geçen hafta Kaliforniya’da düzenlenen SatNews konferansında “Bu işi yüzlerce uyduyla yapacağız” dedi örneğin.
SpaceX, ABD’nin Çin endişesinden faydalanmaya çalışadursun şirketin sahibi olarak Musk’ın Çin ile ticari ilişkisini artırma yönünde attığı adımlar ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi bazı hükümet liderleriyle temasta olması bir sorun oluşturuyor. Güvenlik genelde öngörülebilirlikle eşdeğer bir kavram olarak yorumlanır, bu da Musk’da pek olmayan bir şey. Tüm bu seçim sürecinde düzenleyici kurumların yarattığı bürokrasiden ne kadar rahatsız olduğunu birçok kez dile getirdi.
Peki bunlara rağmen neden Pentagon Musk ile iş yapıyor? Sebebi “zorunluluk.” Çin’in uzaydaki ilerlemesine aynı hızda cevap verebilecek şirketlerin başında SpaceX geliyor. Hızlı olması bir yana ekipmanları güvenilir ve nispeten ucuza satabiliyor. Kaldı ki şirket maliyetli şeyleri bile nasıl ucuza getirebileceğine dair kalıcı çözümler getirebiliyor. Starship gibi devasa bir roketi bile birçok kez kullanmalarını sağlayacak Chopstick kolları geliştirdiler yani.
Aslında hükümet Musk’tan bağımsız olarak kendini tek bir şirkete bağlamak istemiyor ama şu ana kadar iş yaptığı şirketlerin çoğu sınıfta kaldı. Bunun en bilindik örneği de Boeing. Crew Dragon’a rakip olsun diye fırlatılan Starlink aracındaki iki astronot gelecek yıla kadar uzay istasyonunda mahsur kaldı. Axiom ile uzay kıyafetlerinin üretilmesi için anlaşma yaptı ama bu şirket de üstündeki yükü taşıyamaz hale geldi, birçok işçisini çıkarmak zorunda kaldı.
Tüm bunlar birleşince Pentagon’un Uzay Kuvvetleri, 2029 yılına kadar yapılacak fırlatmalar için belirlediği 5,6 milyar dolar değerindeki sözleşmelerin 733,6 milyon dolar eden dokuzunu SpaceX’e verdi. Bu tercihlerini de SpaceX’in görev yüklerini taşımaya hazır roketlere sahip tek şirket olmasını gösterdiler.
Eğer bir maymun bir daktilonun tuşlarına rastgele ve sonsuza kadar basmaya devam ederse, sonunda Shakespeare’in Hamlet gibi edebi bir eseri tamamen doğru bir şekilde yazma ihtimali doğar. Bu sadece Shakespeare’in eseriyle de sınırlı değil. Eğer bu sonsuz zaman verilebilirse Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını ve hatta İncil’i bile yazabilir. İşte buna “Sonsuz Maymun Teoremi” deniyor. Teoremin asıl amacı sonsuzluk kavramının yaratabileceği tuhaf sonuçları gösterebilmek. Maymunların rastgele tuşlara basarak her şeyi yazabilecekleri fikri, olma ihtimali çok düşük bile olsa sonsuz denemeyle her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. Yoksa normal şartlarda bir maymunu masa başına koysanız “Ben memur muyum kardeşim” deyip masayı devirme ihtimali daha yüksek.
Avustralya’daki Sydney Teknoloji Üniversitesi’nde matematikçi Stephen Woodcock ve Jay Falletta, Franklin Open dergisinde yayınlanan çalışmalarında maymunların Hamlet’i yazmaları için evrenin yaşının yetip yetmeyeceğini hesapladılar. Bunun sonucunda maymunlara evrenin yaşı kadar süre verilse bile Shakespeare’in eserlerini yazma olasılığının sıfıra yakın olduğunu gördüler. Hatta bu sürede maymunların basit sözcükleri doğru yazma ihtimalinin bile düşük olduğunu tespit ettiler. Mesela bir şempanzenin kendi ömrü boyunca muz anlamına gelen “banana”yı doğru yazma ihtimali yüzde beş.
Polonya’daki arkeologlar iki yıl önce bir mezarlıkta boğazında orak, ayağında da üçgen asma kilit olan bir kadının kalıntılarını bulmuştu. Pien köyündeki isimsiz mezarlıkta bulunan bu 400 yaşındaki kadının muhtemelen vampir olduğuna inanılıyordu. Bunun için de ölümden dönmesini engellemek amacıyla orağı boğazına mıhlamışlardı. Aslında köylüler başta kadını sadece asma kilitle gömmüştü. Ama köyde bazı kötü olaylar baş gösterince bunun sebebinin Zosia adını verdikleri bu kadın olduğunu düşündüler. Mezarı açtıklarında bir de ne görsünler? Asma kilit açıkmış! Panik içinde bu kez de orağı koymuşlar.
Keşfi yapan Nicolaus Copernicus Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, İsveçli arkeolog Oscar Nilsson ile birlikte Zosia’nın yüzünü çıkarmak için DNA’sından, üç boyutlu printerdan ve kilden faydalandı. Yukarıda gördüğünüz Zosia’nın yüzü. İngiliz haber ajansı Reuters’e konuşan Nilsson, durumun ne kadar ironik olduğunu şöyle anlatıyor: “Zamanında onu gömen insanları ölümden dönmesini önlemek için ellerinden geleni yapmıştı. Bizse onu hayata döndürmek için elimizden geleni yaptık.”
💊Gün geçmiyor ki Wegovy’nin bir faydası daha ortaya çıkmasın. Bu zayıflama ilacı, obeziteye bağlı diz artritinden kaynaklanan ağrıyı azaltabiliyor. Bu sayede obez bireyler merdiven çıkma gibi kendilerine zor gelen şeyleri daha acısız bir şekilde yapabiliyor. Beş kıtadan 400 katılımcıyla yapılan klinik çalışma, Wegovy’nin etken maddesi semaglutid’in opioidlerle eşit düzeyde ağrıyı kestiğini gösterdi. New England Journal of Medicine’de bu hafta yayınlanan çalışmada yer almayan Ulusal Artrit, Kas İskelet ve Deri Hastalıkları Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr. Bob Carter, deneye katılanların diz ağrılarında neredeyse yarı yarıya azalma olduğunu söylüyor ve bunun çok yüksek bir oran olduğunun altını çiziyor.
🗺️Kanserli hücrelerin yerlerini belirleyen haritalar yapmak, bu hücrelerin yapılarını anlamayı kolaylaştırabiliyor. Human Tumor Atlas Network’teki araştırmacılar, insan ve hayvan dokularındaki yüz binlerce hücreyi analiz ederek tüm hücrelerinin ayrıntılı üç boyutlu haritasını çıkardı. Bu çalışma sırasında dikkat çeken bir diğer bulgu, “moleküler saatler“e bakarak hücrelerde kanser gelişimine yol açan değişimlerin izlenmiş olması. Bu moleküler saatler, tümörün boyutunun da ötesinde, kanser öncesi büyüme riskini değerlendirmeye yardımcı olacak diğer unsurları ortaya çıkardı. Buraya makalenin resimli giriş sayfasını bırakalım. Aşağıdan üç boyutlu haritanın videosunu izleyebilirsiniz.
⚛️Lund Üniversitesi’ndeki bilim insanları, dünyanın en ağır elementini üretmeye çalışıyor. Bunun için de Ulusal Lawrence Berkeley Laboratuvarı’nda yeni bir yöntemle Livermoryum atomunu ürettiler. Atom numarası 116 olan livermoryum çok kısa ömürlü ve kararsız bir element. Öyle ki sadece 60 milisaniye dayanabiliyor. Araştırmacılara göre livermoryum üretmek için kullandıkları yeni yöntem daha ağır ve kararlı elementler oluşturma potansiyeline sahip. Eğer atom numarası 120 olan elementi üretebilirlerse “kararlılık adası” denen teorik bölgenin varlığı kanıtlanabilir. 1960’larda Glenn Seaborg’un öne sürdüğü bu teoriye göre bazı süper ağır elementler belli bir proton ve nötron rötuşuyla daha uzun süre bozulmadan dayanabilir.
📱Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın çatı şirketi Meta için işler yolunda gidiyor. Meta son çeyrekte 40,6 milyar dolarlık satışını açıklayarak Wall Street analistlerinin şirkete yönelik beklentilerini aşmış oldu. Ancak şirketin sahip olduğu uygulamaların günlük aktif kullanıcı sayısı beklentilerin altında. Bu yüzden hisseleri işlem sonrası dönemde düşüşe geçti. Bu arada şirket yapay zeka yatırımlarına büyük önem veriyor. Bu alandaki harcamalarının gelecek yıl 50 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Şirketin yapay zeka sistemi şimdiden 500 milyon aylık aktif kullanıcıya ulaşmış durumda. Ancak şirketin şimdilik hedefi kâr etmekten ziyade tüketici deneyimini iyileştirmek.
Gökyüzü, insanlığın hayallerini süsleyen en eski ve en derin tutkulardan biri olagelmiştir. Yüzyıllar boyunca insanlık, rüzgârın kanatlarına binme arzusuyla, gökyüzünde süzülmeyi ve özgürlüğü hayal etti; bu tutku, balonların ilkel tasarımlarından, modern uçakların karmaşık mühendisliğine uzanan büyüleyici bir serüvene dönüşerek, her adımda yeni bir keşfi beraberinde getirdi.
Artur Fürst, Havacılık Tarihi adlı bu eserinde bizlerin bu sürece tanıklık etmesine imkân tanıyor. İlk balon denemelerinin cesur girişimlerinden başlayarak, uçakların bugünkü karmaşık yapısına kadar uzanan tarihi detaylı bir biçimde ele alıyor. Her dönemin yeniliklerini, öne çıkan tasarımlarını ve bu tasarımların zaman içinde nasıl evrim geçirdiğini hem betimsel anlatımlarla hem de görsel ögelerle okuyucularına sunmaktadır.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Bir gün, üzerinde hayat olan başka bir dünya keşfedecek miyiz? Evrenimiz biricik mi?
Koltuğunuza rahatça kurulun ve Arnaud Cassan’ın sizi Evrenimiz ve onun kâşifleriyle tanışacağınız bir yolculuğa çıkarmasına hazırlanın. Galileo, gezegenleri incelemek için teleskobunu gökyüzüne yönelten ilk kişidir; o zamana dek gezegenlerin hareket etmediğine inanılıyordu. Galileo’nun cesur girişiminden 500 yıl sonrasına, Samanyolu’nun merkezinde saklı kara delikten ötegezegenlerin keşfine kadar uzanan bu kitap, evrenimizin canlı bir portresini çiziyor, bunda emeği geçenleri tanıtıyor.
Dikkatli olun; koltuğunuzdan kalktığınızda gökyüzüne bir daha aynı gözle bakamayacaksınız…
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
İtalyan psikanalist Massimo Recalcati’nin Affetmeye Övgü kitabı ayrılıkların aleladeleştiği, romantik ilişkilerin çabucak sıkıcılaştığı, aşkın giderek narsizmin oyuncağı haline geldiği bir dünyaya itiraz niteliğinde. Aşkın risklerden arındırılmış, sorumluluk almaktan korkan, hazza indirgenmiş, soytarılaştırılmış kapitalist yorumunu reddeden Recalcati, aşkı yeniden düşünmek için aşkın en kırılganlaştığı âna dönüyor: ihanet ve “affetme” sorunsalına.
“İhanet ve terk edilme travmasının çarptığı aşklara ne olur? Aldatan kişi af dilerse ne olur? Artık eskisi gibi olmadığına karar veren sonra yeniden sevilmeyi ve her şeyin eskisi gibi olmasını isterse ne olur? Böyle durumlarda bağışlama gerçekten mümkün müdür? Aşkın içine tükürmeli ve insanın egoist dürtüsünün eninde sonunda onu çürüteceğini kabul mü etmeliyiz? Aşıkların vaatlerini ve sonsuzluk yeminlerini gülünç bir yanılsama, çocukça bir her şeye gücü yetme patlaması, hatta delilik olarak mı değerlendirmeli?
Psikanaliz, farkında olmadan, aşkın bir yanılsama olduğunu ve hayatta önemli olanın hazdan mümkün olan en büyük payı kapmak olduğunu buyuran yeni efendiye –kapitalist söyleme– hizmet etmiştir. Kapitalist söylem, her türlü bağı kendi sorgusuz sualsiz olumlanmasının önünde bir engel olarak deneyimler. Bu nedenle her bağ bir sınır, kapitalist söylemin başıboş makinesinin çılgın hareketine karşı bir direnç noktası haline gelir.”
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.