David Gilmour’dan bir aile albümü
The Cure tam 16 yıllık bir sessizliğin ardından yeni albümünü yayınladı. 1976'da kurulan grubun 14. stüdyo albümü 'Songs of a Lost World' yıllardır bu ânı bekleyen müzikseverleri tam anlamıyla sevinç gözyaşlarına boğdu.
2024 geride kaldığında müzik açısında hatırlanacak pek çok şey bırakacak. Bunlardan biri de The Cure’un uzun yıllar süren sessizliğini bozması olacak. Ara ara turneye çıkıp konser verseler de grup tam 16 yıldır yeni şarkı yayınlamıyordu. Hatta bir daha yayınlaması da beklenmiyordu. Ama öyle olmadı. Robert Smith adeta küllerinden doğurduğu grubuyla yeni bir albüme imza attı. ‘Songs of a Lost World’ bu 16 yıllık ayrılığı bitiren bir albümden çok daha fazlası.
Sekiz şarkıdan oluşan yaklaşık 50 dakikalık ‘Songs of a Lost World’, The Cure’un 14. stüdyo albümü. 1976’da İngiltere’nin güneyindeki sahil kenti Brighton’da kurulan grubun çalkantılı tarihinde bir yeniden doğuş hüviyetine de sahip bu çalışma beklendiği üzere adada büyük ilgi gördü. Tabii sadece İngiltere’yle de sınırlı kalmayan bu ilgi dünyanın dört bir yandan yansımış durumda. Albümün gelişi duyurulduğu andan itibaren hakkında yazılıp çizilmeye başlanmıştı. Grubun solisti Robert Smith’in İngiliz basınıyla uzun yıllardır süregelen mesafeli ilişkisi sanki hiç yaşanmamışçasına haberler zeytin dalı uzatır türdendi. Bakalım taraflar arasındaki bu sulh dönemi ne kadar sürecek?
Gelelim 16 yıllık hasreti dindiren albümün kadrosuna. Bas gitarda grubun eskilerinden Simon Gallup, davulda Jason Cooper ve klavyede Roger O’Donnell gibi iki uzun soluklu müzisyenin yanı sıra David Bowie ile uzun süre çalışan ve 2012’den bu yana Cure’da yer alan gitarist Reeves Gabrels de yer alıyor.
Tamamı yeni şarkılardan oluşan albümde The Cure’un o klasikleşmiş karanlığı dinlemeye başladığınız ilk dakikadan itibaren hissetmek mümkün. Albümdeki neredeyse tüm şarkıların bir ortak noktası var o da elektro gitarı iliklerimize kadar hissedeceğimiz riffler; Üstelik de her şarkının giriş bölümünde. Albümün açılış şarkısı ‘Alone’ sanki aradan geçen 16 yıla dair bir şeyler anlatır gibi. Kapanış şarkısı da bir o kadar dikkat çekici; Endsong. 65 yaşındaki Robert Smith bize bir şey mi demek istiyor? Bunu zaman gösterecektir.
Grup 16 yıllık hasrete son veren albümleri ‘Songs of a Lost Worlds’u canlı bir kayıtla baştan sonra seslendiridi. Robert Smith’in karanlık ve bir o kadar da karizmatik performansı bunca zamandır bu ânı bekleyenleri mutlu etti. Bir kaç gün önce gerçekleşen bu canlı yayın, kısa sürede bir milyon kez izlendi.
Geçmişte hakkında yapılan ve haksız olduğunu düşündüğü eleştiriler nedeniyle uzun süredir basınla arasına mesafe koyan Robert Smith bir kaç gün önce bu kararını değiştirdi. Yeni albümü şerefine The New York Times’a konuşan 65 yaşındaki müzisyen ruh haline dair şunları söylüyor: “Yaşlandıkça olup bitenlere karşı giderek daha fazla umutsuzluğa kapılmanın doğal olduğunu düşünüyorum. Çünkü her şeyi daha önce gördünüz ve aynı hataların yapıldığını görüyorsunuz. Ve geriye doğru gittiğimizi hissediyorum”
The Cure’un solisti 14. stüdyo albümünde doğrudan politik sözler kullanmamayı tercih ettiklerini söylüyor. Bunu yaptığı takdirde başkaları tarafından hedef gösterilmekten yorulduğunu da açık bir şekilde itiraf ediyor. Robert Smith’in devamında söyledikleri ise şöyle: “Ruj sürüyorum, 65 yaşındayım. Dünyada neyin yanlış olduğunu söylemek için ayağa kalkacak kişi ben değilim”
The Cure daha bir hafta dolmadan ‘Songs of a Lost World’un gördüğü ilgiden mutlu olsa gerek. Dijital mecralardaki dinlenme ve izlenme rakamları durmaksızın artıyor. Eleştirmenlerse belli ki epeydir bekledikleri bu ân karşısında kendi geçmişlerinde yer eden The Cure’a dair izlerden referanslarla süsledikleri yazılarla albümün gelişini kutluyor.
2023’te Rolling Stones 18 yıl, 2024’te de The Cure 16 sene sonra yeni albümleriyle müzik dünyasına bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bir kuşak çatışması olarak damgalanıp göz ardı edilmeyecek şekilde özellikle 2010’lar sonrası müzik dünyasına yönelik yapılan eleştiriler karşısında her iki efsane topluluk yol gösterici bir pozisyonda albümlere imza attı. Bakalım 2025’te insanların dinlemeye hasret kaldığı başka bir efsane daha müzikseverleri sevindirebilecek mi?