Enflasyon mağduru can dostlar: Mama zamları sonrası barınaklarda nüfus patlaması
39 bilim insanı ve filozofun imzaladığı yeni bildiride balıklar, ıstakozlar ve ahtapotlar dahil; daha önce tahmin ettiğimizden çok daha fazla canlının bilinç sahibi olabileceği vurgulanıyor: Hayvanlarla ChatGPT'den daha çok ortak noktamız var.
Queen Mary University of London’ın arılarla ilgili çalışmalar yapan Bee Sensory and Behavioral Ecology Lab’ındaki araştırmacılar yaban arılarının dikkat çekici bir şey yaptığına şahit oldu: Sadece oyun olarak tanımlayabileceğimiz bir aktivite gerçekleştiriyorlardı. Küçük tahta topların verildiği arılar onları itiyor ve döndürüyorlardı. Bu hareketin ne çiftleşmeyle ne de hayatta kalmayla bağlantısı vardı; bilim insanları tarafından ödüllendirilen bir davranış da değildi. Yani olsa olsa eğlence için bu hareketi yapıyor olmalıydılar.
Oyuncu arılar, bilim insanlarının üç gün önce yayınladıkları bildirgede atıfta bulunduğu çalışmalardan yalnızca biri. Bu bildirge hayvanların bilinç durumlarıyla alakalı. Bilim insanları yıllardır büyük maymunlar gibi bize benzeyen hayvanların bizimkinden farklı olsa bile bir bilince sahip oldukları konusunda hemfikir. Ancak son yıllarda araştırmacılar biz insanlardan çok daha farklı ve basit sinir sistemlerine sahip omurgasızlarda da bilinç olabileceğini kabul etmeye başladı.
Biyologlar ve filozofların imzaladığı yeni bildirgede bu görüş resmiyete döküldü. Bildiride “Ampirik kanıtlar sürüngenler, amfibiler ve balıklar dahil tüm omurgalılarda; kafadanbacaklılar, yumuşakçalar, kabuklular ve böcekler dahil birçok omurgasızda bilinçli hareketin gerçekçi bir olasılık olduğunu göstermektedir” deniyor. Bu canlıların karmaşık bilişsel davranışlarını gösteren son araştırmalardan yola çıkılarak hazırlanan bildiri, bilim insanları arasındaki yeni fikir birliğini temsil ediyor. Bildiri ayrıca araştırmacıların bilinç için gerekli sinir sisteminin yapısındaki karmaşıklığın derecesini abartmış olabileceklerini öne sürüyor.
19 Mayıs’ta yayınlanan bildirinin adı “New York Hayvan Bilinci Deklarasyonu.” Dört paragraftan oluşan bu bildiri, New York Üniversitesi’nde düzenlenen “Yükselişteki Hayvan Bilinci Bilimi” konferansında açıklandı. York Üniversitesi’nde filozof ve bilişsel bilimci Kristin Andrews, New York Üniversitesi’nden filozof ve çevre bilimci Jeff Sebo ve London School of Economics and Political Science’tan filozof Jonathan Birch’ün öncülüğünde hazırlanan bildirgeye şimdiye kadar psikolog Nicola Clayton ve Irene Pepperberg, nörobilimci Anil Seth ve Christof Koch, zoolog Lars Chittka, filozof David Chalmers ve Peter Godfrey-Smith’in de aralarında bulunduğu 39 araştırmacı imza attı.
Bildirgenin ortaya çıkışında Sebo, Andrews ve Birch’un kendi aralarında yaptıkları konuşma etkili olmuş. Üç kafadar hayvan biliminin son 10-15 yıldaki gelişimi hakkında konuşuyormuş. Sebo bu gelişmelere örnek olarak ahtapotların acı hissetmesini ve mürekkep balıklarının geçmişteki belirli olayların ayrıntılarını hatırlamasını örnek gösteriyor. Başka gelişmeler arasında zebra balıklarının merak belirtileri göstermesi, arıların oyuncu davranışlar sergilemesi, Drosophilia sineklerinin sosyal çevrelerine bağlı olarak uyku düzenlerinin değişmesi de var.
Bu konuşma lafta kalmamış. Demişler ki; “Niye bilim insanlarını ve filozofları hayvanların da bilinç sahibi olduğunu kabul edeceğimiz bir bildiriye imza attırmıyoruz?”
Omurgalı canlılarda bilincin olduğunu kabul etmek o kadar zor bir şey değil; bir ölçüye kadar insanlar zaten bunu kabul ediyor. Asıl olay omurgasız canlılarda başlıyor. Bu bildirgenin amacı bir bakıma daha geniş kitlelere omurgasız canlılar içinde de bilinç sahibi canlıların olduğunu duyurabilmek. Tabii hayvan biliminin şu anda ne durumda olduğunu, nereye doğru gittiğini insanlara aktarabilmek de amaçlanıyor.
Hayvanların bilinç sahibi olması konusunda en son 2012 yılında bir bildirge imzalanmıştı. Cambridge Bilinç Bildirgesi olarak bilinen bu bildirge memeliler ve kuşlar dahil bazı hayvanların “kasıtlı olarak davranış sergileme kapasitesine sahip olduğu” ve “insanların bilinci üreten nörolojik yapılara sahip olma konusunda eşsiz olmadığını” söylüyordu. Yeni bildirge öncekinin kapsamını genişletiyor.
Bildirgede fenomenal bilinç denen en temel bilinç türüne odaklanılıyor. Yani eğer bir canlı olgusal olarak bilinçliyse; acı, zevk ya da açlık gibi duyguları deneyimleme kapasitesine sahiptir. Bu türden bir bilince sahip olması için öz farkındalık gibi daha karmaşık zihinsel durumları deneyimlemesi gerekmez.
Bildiride adı geçen hayvanların birçoğunun beyinleri ve sinir sistemleri insanlarınkinden çok daha farklı. Ama araştırmacılar bunun bilinç için bir engel teşkil etmediğini söylüyor. Bir arının beyninde sadece bir milyon nöron varken, bu sayı insanlarda 86 milyar civarına. Ama arıdaki nöronların her biri karmaşık bir yapıya sahip. Oluşturdukları bağlantı ise inanılmaz derecede yoğun; her nöron 10 bin ila 100 bin nöronla temas halinde.
Dolayısıyla bilincin var olduğunu söylemek için donanım konusunda o kadar abartmaya gerek olmayabilir. Örneğin dikkat, algı, hafıza gibi konularda rol oynadığına inanılan memeli beyninin dış katmanı olan serebral korteksin bile hedeflenen basit bilinç için gerekli olmayabilir.
Sussex Üniversitesi’nde sinirbilimci olan Anil Seth Quanta Magazine’e yolladığı e-postada, “Umarım bu çalışma tartışmaları alevlendirir de hayvan refahı konusundaki politika ve uygulamaların şekillendirir; hayvanlarla ortak noktalarımızın ChatGPT gibi yapay zeka modellerinden çok daha fazla olduğuna dair anlayışı uyandırır” diyor.
Biraz önce dedik ya bildirgenin asıl amacı daha geniş kitlelere sandığımızdan daha çok canlının bilince sahip olduğunu göstermek. Ama Seth’in burada dikkat çektiği “hayvan refahı” konusu önemli. Çünkü örneğin farelerin ve çiftlik hayvanlarının kullanımında bir nebze özen gösterilirken biyoloji çalışmalarında sıkça kullanılan Drosophila gibi böceklere o kadar dikkat edilmiyor. Ahtapot, yengeç ve ıstakozların acı çektikleri öğrenildikten sonra bu canlıları korumaya yönelik bir yasa çıkarılmıştı mesela. Aynı şey böcekler için de geçerli olabilir mi?