Anne, dokuz yaşındaki oğlunu öldürdü
Çocuk medyası başlı başına bir evren; bu evrenin merkezinde YouTube var. Oyun platformları ise hızlı yükselişleriyle YouTube’un tahtına ortak olma yolunda ilerliyor. Cumartesi sabahı erken kalkıp izlenilen çizgi filmler ise artık sadece mazide kalan hoş bir anı. Ebeveynler bu yazıyı kaçırmayın.
Yeni medyanın belki de en kazançlı içeriklerinden biri çocuklara yönelik videolar. Youtube’daki slime, oyuncak, rol yapma gibi eğlence amaçlı içerikler ile çocuklara sayı saymayı ve harfleri öğretmeyi amaçlayan eğitici içerikler milyonlarca görüntülenme alıyor. WIRED’dan Kate Knibbs, dönüşmekte olan ‘çocuk medyası’na ele aldı.
Rachel Griffin-Accurso’nun YouTube’a yüklediği ilk video o kadar sade ve amatördü ki, izleyiciler onu rehin alınmış da çocuk şarkıları söylemeye zorlanmış sanabilir.
Onun için baştan sona bir deney niteliğinde olan bu ilk videosunun çekim sürecini anlatırken Griffin-Accurso, “Amazon’dan bir yeşil perde sipariş ettim ve Google’da ‘iMovie’de yeşil perde nasıl kullanılır?’ diye arattım” diyor. O zamanlar bir içerik üreticisi değil de yalnızca bir okul öncesi öğretmeni olan Griffin-Accurso, evinde bulduğu bir kamerayı, yüksekliğini ayarlamak için bir kitap yığınının üzerine yerleştirerek kendini kaydetmiş. Ortaya çıkan sonuç için ise ‘idare eder’ diyebiliriz: Kırmızı tişörtü ve kalın saç bandıyla, basmakalıp görünümlü bir çizgi film deniz tabanının önünde durmuş akapella olarak “Küçük mavi balık suda yüzüyor…” diye şarkı söylüyor. İki dakikalık videoyu kameraya el sallayarak bitiriyor ve ardından ekranda izleyenlerden videoyu beğenmelerini ve abone olmalarını isteyen bir grafik beliriyor.
Şimdilerde bu videonun eksikliklerinden bahsetmek adeta suçmuş gibi geliyor, çünkü Rachel Griffin-Accurso için tahminimce günümüzün en iyi çocuk içeriği üreticisi diyebiliriz; en azından bir yaşındaki oğluma göre öyle olduğu kesin.
Şubat 2019’da yüklediği o meşhur ilk videodan bu yana, boş zamanlarında dijital içerikle uğraşan New York merkezli bir eğitimciden, milyonlarca sadık takipçili, çocuklara fısıldayan olağanüstü Bayan Rachel’a evrilmiş bulunuyor. Orijinal ismi Songs for Littles olan ancak kısa bir süre önce Ms. Rachel adını alarak yeni bir çehreye kavuşan YouTube kanalına yüklediği videolarında ise artık, interaktif çocuk içerikleri düşünülerek oluşturulmuş, neşeli şarkılar söyleyen yetişkinlerden oluşan bir kadro, canlı enstrümanlar ve kuklalar mevcut. Adeta, dil gelişimine yaptığı vurgu ile konuşma terapistlerini bile ateşli destekçileri haline getirmiş, modern bir ev yapımı ‘Susam Sokağı’ havasına sahip diyebiliriz. Öyle ki bir kreşin önünde yeterince vakit geçirirseniz, üzerinde “Running on Ms. Rachel and Iced Coffee” (Bayan Rachel ve Soğuk Kahve Sayesinde Ayaktayım) yazan bir tişört giyen en az bir anneyle karşılaşabilirsiniz.
Hiç kuşkusuz Griffin-Accurso’nun bu yükselişi farklı bir çocuk medyası ortamında gerçekleşemezdi. Video kaydetmeye başlamasının başlıca nedeni, konuşma gecikmesi olan küçük oğlu için dil gelişimi odaklı programlar araması ve istediğini bulamamasıydı: “Oğlum görsel öğrenen bir yapıya sahip. Bu videolar sayesinde ona bir nebze yardımcı olabileceğimi düşündüm.”
Ne var ki televizyon sektöründe birini tanımak bir yana dursun, bir program fikrini nasıl yayıncılara sunacağını bile bilmiyordu. “Sağlam bir şov fikrimin olduğunu hissediyordum.” diyor. “Ama bağlantılarım yoktu.”
Ne bir kadrosu ne de hazır bir projesi olan Griffin-Accurso, onun yerine eyleme geçerek öğrenmeye başlamış ve kocası Aron Accurso, oyuncu kadrosuna dahil olmuş; Broadway deneyimi olan bir besteci ve müzik direktörü olan Accurso, aynı zamanda videoların müziklerini denetliyor, kurguya yardımcı oluyor ve ek iş olarak kuklacılık yapıyor. Oyuncu kadrosunda yer alan bir diğer isim olan şarkıcı-söz yazarı Jules Hoffman ise, 2019’da internetteki bir ilana aracılığıyla işe alınmış. “Craigslist’i açtım, ‘çocuk müziği’ yazdım ve Rachel’ın resimsiz, tek cümlelik ilanını gördüm” diye hatırlıyor o zamanı. “Sonra buluştuk ve anlaştık.” Televizyonda geleneksel çocuk programı geliştirme, fikirden uygulamaya kadar yıllar süren bir süreç olabilirken, Ms. Rachel her yüklenen video ile halka açık bir şekilde büyüyüp şekillenen bir şov olmuş bulunmakta.
Griffin-Accurso şimdilerde yavaş yavaş geleneksel çocuk medyasına adım atsa da, onun hikayesinin başlama şekli, çocuk eğlence sektöründe yaşanan değişimi temsil ediyor. Bu değişimin merkezinde de YouTube var.
Çocuk programcılığında YouTube çağı, küçük çocukların neyi nasıl izledikleri konusunda belirgin bir değişimi temsil ediyor. Yıllar boyunca, çocuk programları bir avuç televizyon kanalında belirli saatlerde izlenebiliyordu. İngiltere ve Kanada’da sırasıyla BBC ve CBC’de çocuk programları vardı. ABD’de cumartesi sabahı çizgi filmleri çok revaçtaydı, PBS ise Susam Sokağı gibi uzun soluklu hitlerle eğitici programlar için altın bir standart belirlemiş bulunuyordu. 1980’lerde kablolu televizyonun yükselişi, en ünlüleri Nickelodeon ve Disney Channel olmak üzere çocuklara özel birkaç kanalın kurulmasının önünü açtı.
Online platformların yükselişi ve ‘televizyonun zirve yapması’, izleyiciler için büyük bir cazibe merkezi olan çocuk içeriğinin de artmasına neden oldu. Bu cazibenin ne kadar büyük olduğuna dair bir örnek vermek gerekirse; Parrot Analytics’e göre Disney+’ta en çok talep gören programların üçte birinden fazlasını çocuk programları oluşturuyor. Bu Disney hitlerinden bazıları DuckTales gibi şirket içi yapımlar; diğerleri ise gerçekten keyifli Avustralya çizgi filmi Bluey gibi lisanslı içerikler.
Çocuk programları daha az çocuk odaklı online platformlarda da talep görüyor. Amazon Prime Video’nun kullanıcılarının yüzde 18’inden fazlası, kısmen platformun YouTube tabanlı çocuk içeriği kataloğu sebebiyle, çocuk programlarını tercih ediyor; Paramount +’daki üyelerin yüzde 17’sinden fazlası ise, muhtemelen Nickelodeon şovlarını içeren kütüphanesi nedeniyle, yine çocuk programlarına yöneliyor. Parrot Analytics, hem Max hem de Netflix için çocuk programlarına olan talebi yüzde 15’in biraz üzerinde ölçüyor; bu veriler söz konusu platformların çocuklara yönelik içeriklerini nasıl geliştirdiklerinin bir kanıtı niteliğinde. Bunun en büyük örneği olarak Max’in şu anda Susam Sokağı’nın haklarına sahip olmasını da gösterebiliriz.
Ne var ki online platformlar bu alanda hakimiyet kurabilmek için yarışırlarken, YouTube hepsini geride bırakmış durumda. Cincinnati Üniversitesi’nde profesör olan ve okulun Çocuk Eğitimi ve Eğlence İçeriği Araştırmaları Laboratuvarı’nın direktörlüğünü yürüten Nancy Jennings, “YouTube’da geçirilen zaman, diğer online platformlarda geçirilen zamandan kat be kat fazla” diyor. “YouTube bu alanı gerçekten ele geçirmiş vaziyette.”
YouTube’un bu yükselişinin ardında bir dizi faktör var. Bunların başında, erişilebilirliği, yani bedava olması geliyor. Sonrasında ise platformda bulunan hali hazırdaki uçsuz bucaksız video kataloğu var. Çocuklara yönelik eğlence yayını Kidscreen’in editörü Katie Bailey, bu yönleriyle YouTube’un ‘yanına bile yaklaşılamaz konumda’ olduğunu savunuyor. Ona göre ikinci sırada Netflix var, ancak birinciyle ikinci arasında dağlar kadar fark olduğunu da not etmekte fayda var. YouTube ayrıca rakipsiz bir çeşitlilik sunuyor. Çocuğunuz yüzlerce saatlik çöp kamyonu videoları mı izlemek istiyor? Peki ya diğer çocukların oyuncak kutuları açtığı, video oyunları oynadığı, Shakespeare okuduğu, detaylı şakalar planlayıp yaptığı ya da ‘slime’a dokunduğu yüzlerce saatlik videolara ne dersiniz? Ellerine sadece bir tablet ya da akıllı telefon tutuşturmanız yeterli! Üstelik çocuğunuzun seçtiği video biter bitmez, YouTube algoritması sayesinde benzer bir diğer video oynamaya başlayacaktır.
YouTube’daki çocuk içeriklerinin izleyici kitlesi de şaşırtıcı boyutlarda. Songs for Littles kanalı genelde 2,7 milyardan fazla görüntülenmeye sahip. Abone sayısı ise 4,7 milyonun biraz üzerinde. BBC’nin popüler Hey Duggee kanalı ise yaklaşık 2,5 milyar görüntüleme ve 1,7 milyondan fazla aboneye sahip. Ancak bunlar, YouTube’un Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en popüler çocuk programı ve genel olarak en popüler ikinci kanalı olan Cocomelon’un yanında hiçbir şey! Cocomelon’un 162 milyardan fazla görüntülenmesi ve 161 milyon abonesi var.
Cocomelon’un başarı öyküsü ise Ms. Rachel’dan çok daha tuhaf. Marka, 2006 yılında, iki küçük çocuğu olan eski film yapımcısı Jay Jeon tarafından bir hobi olarak başlayıp küçük çocuklar için alfabe videolarında uzmanlaşan bir YouTube kanalı olarak ortaya çıktı. İzleyici kitlesi arttıkça kanal tekerleme animasyonlarına doğru evrilip birkaç isim değişikliğine uğradıktan sonra en sonunda 2018’de Cocomelon olarak yeni bir imaja büründü. Kanal 2020’de Moonbug adlı bir İngiliz medya girişimine satıldığında eşi benzeri görülmemiş bir sektör devi haline gelmişti bile.
Moonbug’ın varlığı, YouTube’un çocuk eğlence sektöründeki merkezi konumuna dair adeta bir örnek teşkil eder nitelikte. Cocomelon’un yanı sıra Blippi ve Little Baby Bum’ın da sahibi olan şirket, zaten popüler olan YouTube kanallarını satın alarak ve onları son derece popüler çok platformlu markalar haline getirerek büyüdü. Cocomelon’u satın aldıktan bir yıl sonra Moonbug, eski bir Disney ve TikTok yöneticisi tarafından kurulan ve özel sermaye şirketi Blackstone tarafından desteklenen Candle Media adlı Los Angeles merkezli bir eğlence girişimine 3 milyar dolara satıldı.
Moonbug tarafından satın alındıktan sonra, Cocomelon ve diğer hit şovlar sadece YouTube sansasyonları olmakla yetinmeyip her yerde boy göstermeye başladılar. Cocomelon 2020’de Netflix’e de dahil olup o zamandan bu zamana dünya çapında en çok izlenen çocuk programlarından biri olmaya devam etti. Ve bu sadece başlangıçtı. Moonbug’ın genel müdürü Andy Yeatman, içeriklerinin şu an dünya çapında 180 platformda yer aldığını belirtiyor. ABD’deki tüm büyük online platformların yanı sıra Cocomelon ve diğer Moonbug programları BBC, Alman SuperRTL, Brezilya Globo gibi uluslararası televizyon kanallarıyla beraber ByteDance ve iQIYI’ye ait Çin yayın platformlarında da yer alıyor.
Moonbug, geleneksel medya şirketleriyle anlaşmalar yapmaya ilk başladığında, sahip oldukları içeriklerin ne büyüklükte olduğunu anlatmakta zorlandıklarını dile getiriyor. Yeatman, “İlk birkaç yıl, bizi ciddiye almalarını sağlamak için büyük çaba gösterdik.” diyor. “Onlar için bunlar sadece YouTube içerikleriydi. Tabii ki zamanla değerleri anlaşıldı ve artık böyle tepkilerle karşılaşmıyoruz.”
Şimdi online platformlar söz konusu YouTube içerilerinin peşinden koşuyorlar. Moonbug, birkaç büyük platform için önceden var olan şovlarına dayalı özel yan programlar oluşturmak üzere anlaşmalar yaptı. Hatta Benim Sihirli Evcil Hayvanım Morphle’dan yola çıkarak oluşturulan bir yan program önümüzdeki yıl Disney+’ta yayınlanacak.
Bütün bunların yanı sıra, hem online platformlar, hem de geleneksel televizyon ve kablolu yayın kanalları artık YouTube özelinde kendi içeriklerini oluşturuyor. YouTube’un aile ortaklıkları başkanı Lauren Glaubach, “Platformu kucaklamak için harekete geçtiler” diyor. Örneğin Disney, yeni animasyon dizisi Star Wars Young Jedi’ın tüm bölümlerini platforma koydu; Glaubach bunu Disney’in izleyici kitlesini genişletmek için yaptığı bir hamle olarak değerlendiriyor. “YouTube’daki bu tam uzunluktaki bölümlere bakıyorsunuz ve toplamda 34 milyondan fazla izlenme var.”
YouTube’un en büyük cazibelerinden biri de herkesin platforma video yükleyebilmesi. Fakat bu aynı zamanda YouTube’un en büyük sorunu haline gelmiş bulunmakta: Dünyanın en geniş kullanıcı tabanı tarafından oluşturulan video havuzunu kusursuz bir şekilde yönetmek imkansız. Disney YouTube’u kullanarak izleyici kitlesini büyütürken, kendisini aynı zamanda platformun en büyük skandallarından biri olan ‘Elsagate’in de tam merkezinde buldu.
2015 yılında YouTube, çocuklara yönelik YouTube Kids adlı bir uygulama çıkardı. Bu uygulamanın amacı yüksek kaliteli, çocuklara uygun videoları derlemekti. Genel olarak bu amaca hizmet etmeyi başardı, ancak kötü niyetli kişiler, genellikle rahatsız edici hikayeler ve görüntüler içeren düşük kaliteli, üstünkörü hazırlanmış videolarla gerçekten kaliteli çocuk içeriklerine olan yoğun talebin ekmeğini yemeğe çalıştı. Bu videolardan bazıları sevilen çizgi film karakterlerini alıp ürkütücü, rahatsız edici olay örgülerine sahip taklit içeriklere alet ederek izlenme kazanmaya çalıştı. Örneğin “PAW Patrol Bebekleri Annabelle Tarafından Hipnotize Edilerek İntihar Ediyormuş Gibi Yapıyor” gibi başlıklar platformda hızla yayıldı. Disney’in megahit filmi Frozen’daki Elsa karakteri ise en sık taklit edilen karakterlerden biri haline geldi, bu nedenle skandalı yakından takip eden kişiler tarafından bu olaylar Elsa’nın adıyla anılmaya başlandı.
YouTube, Elsagate skandalından sonra rahatsız edici videoları ve kanalları büyük ölçüde platformdan temizledi; o zamandan bu yana geçen yıllarda, denetleme çabaları işe yaramış gibi görünüyor. Öyle ki geçenlerde YouTube Kids’te uygunsuz içerik bulmak için birkaç saatimi harcasam da ufak tefek kötü şaka videolarının dışında gerçekten rahatsız edici bir içeriğe rastlamadım. İçerik üreticileri ekseninde haberlere yer veren TubeFilter sitesinin kurucusu Josh Cohen, YouTube’un çocuklara özel içeriğe yaklaşımını başından beri takip ediyor ve platformun tepkiler karşısında ‘silkelenip kendine geldiğini’ düşünüyor. “Bu, YouTube’un eleştirileri dinleyip çözüm üretmeye çabaladığının bir kanıtı niteliğinde” diyor.
Yine de bu olaylardan sonra artık her ebeveyn çocuğunun eline bir tablet verip YouTube’un başına oturtmak konusunda eskisi kadar rahat hissetmiyor. Bu durum da bazı orijinal çocuk televizyonu programcılarının internet çağında da gelişmeye devam edebilmesine olanak sağlamış bulunuyor. Örneğin PBS’in Susam Sokağı gibi dünyayı kasıp kavurmuş programları yayın hayatına başladıkları döneme kıyasla çok daha fazla rekabete sahip olsa da, kanal dijital video çağına kısmen erken adapte olarak ve kaliteyi ön planda tutan içeriklerinin itibarını muhafaza ederek kendine bu sektörde de başarılı bir kulvar açmayı başardı.
Hatta PBS’in 2007 yılında kurduğu kendi dijital video platformu bile vardı. “YouTube o dönemde de vardı, biz de onu dikkatle izliyorduk, ancak içeriklerimizi güvenle barındırabileceğimiz bir yer olduğunu düşünmüyorduk. Çok sayıda çocuğun YouTube’a girdiğini görünce, ‘Pekala, biz de kendi oynatıcımızı kuralım’ dedik” diye bu sürece dair bilgi veriyor PBS Kids’in başkan yardımcısı ve genel müdürü Sara DeWitt.
Yine de tüm bu sürecin sonunda PBS de YouTube’u benimsemiş bulunuyor. DeWitt, YouTube Kids yayın hayatına başladığında, PBS’in uygulamaya içerik sağlayan ‘ana unsurlarından’ biri olmak için çaba gösterdiğini, çünkü hedef kitlesinin zaten hali hazırda vakit geçirdiği platformlarda yerini sağlamlaştırmak istediğini belirtiyor.
İşte bu öngörü sayesinde, televizyon kanalı başka bir değişimin de ön saflarında yerini çoktan almış bulunuyor. On yılı aşkın bir süredir oyun oynamayı programlarının önemli bir bileşeni olarak gören PBS Kids’in bu konudaki adımlarını, “2000’li yılların başında içeriklerimizin çok platformlu olacağına karar vermiştik. Yani hem çeşitli eğlence programları hem de oyunlar olacaktı. PBS Kids’e bir içerik fikriyle geldiğinizde, gerçekten bir dünya yaratmaya çalışmanız gerekiyordu, çünkü içinde oyun unsuru olmayan hiçbir programı yayınlamıyorduk” diye özetliyor DeWitt.
Çocuk programlarının ve çocuk oyunlarının bir araya gelip sentezlenmesi de gün geçtikçe hız kazanıyor. Oyun geliştirme stüdyosu Dubit’in başkan yardımcısı ve aynı zamanda Amerikan Çocuk ve Medya Merkezi’nin eski başkanı David Kleeman, onlarca yıldır çocuk eğlence sektörü üzerine çalışmalar yürütüyor ve bu iki dünyanın nasıl birbiri içine geçtiğini yakından takip ediyor.
Kleeman, çocukların oyun platformlarında nasıl hevesle video içeriği tükettiğine şahit olduğu için ekran başında harcanan sürenin gelecekte giderek bu tür içeriklere doğru kayacağına inanıyor.
2022’de anime-macera serisi Bakugan Battle Planet, Roblox oynayan çocukların oyun platformu içinde dizinin bölümlerini izleyebilecekleri karma bir deneyim başlattı. Kleeman, Roblox içinde video izlemenin nasıl bir şey olduğunu test etmek amacıyla avatarını diğer insanların da bulunduğu bir alana götürerek sanal bir gösterim odası oluşturdu. “Etrafta zıplayan ve koşuşturan her türden çeşit çeşit avatar vardı.” diyerek bu deneyimi paylaşan Kleeman, “Tek başıma değil de gerçekten bir grupla televizyon izliyormuşum gibi hissettim” diye ekliyor.
Diğer sektör uzmanları da, oyunların gelecekte çocuk eğlence sektöründe daha da önemli bir yere sahip olacağını düşünüyorlar. Boston Çocuk Hastanesi’nin Dijital Sağlık Laboratuvarı’nda araştırma müdürü olan Libby Hunt, daha sürükleyici, interaktif dijital eğlenceye yönelik eğilimin hali hazırda tam gaz yükselişte olduğunu düşünüyor. “Minecraft veya Roblox gibi çevrimiçi ortamların popülerliği bu değişimi gerçekten özetliyor” diyor. Hunt, gelecekte küçük çocuklar için oyun ve televizyonun daha da fazla ‘harmanlanacağını’ öngörüyor. Bu, oyun yayınlarını izlemek için Twitch gibi uygulamaları sık sık kullanan daha büyük yaştaki çocuklar için zaten büyük ölçüde var olan bir eğilim.
Oyun platformlarına entegre edilen televizyon programlarına ek olarak, oyun içerikleri de hali hazırda televizyonda ve videolarda oldukça yaygın ve bunun hız keseceğine dair bir işaret de yok. Kısa bir süre önce Amazon’un Freevee platformu, YouTube’da zaten oldukça popüler video kategorileri olan olan Minecraft ve Roblox oyunlarının oynanışına ve bu konuda detaylı eğitimlere adanmış kanallar oluşturmak için bir anlaşma yaptığını duyurdu.
‘Çocuk televizyonu’ kategorisi neredeyse televizyonun ortaya çıkışından beridir varlığını sürdürmekte, ancak bu kategorinin günden güne kan kaybettiğini de söyleyebiliriz. Eski moda bir televizyonun karşısında oturmak, yerini YouTube ve Roblox gibi çevrimiçi platformlarda vakit geçirmeye bıraktıkça, ‘çocuk televizyonu’ fikri de aynen cumartesi kuşağı çizgi filmleri nostaljisi misali demode bir hale bürünüyor.
Tüm bu değişkenlerin arasında, en nihayetinde yine de bazı şeyler sabit kalıyor. Kleeman, “Bütün bu süreçte beni gerçekten en çok şaşırtan şey, izleme ve oyun oynama alışkanlıklarına dair tüm bu bağlamsal değişikliklere rağmen çocuk gelişiminin temelde asla değişmemesi” diye belirtiyor. Hiç kuşkusuz çağımızdaki tüm yeniliklere, ilerlemelere ve değişikliklere rağmen, çocuklar için bir içeriğin televizyonda ya başka herhangi bir platformda olup olmaması değil, ilgilerini çekip çekmediği her zaman daha ön planda olacaktır.
Çeviren: Hazal Çömez