NASA’nın aracı fotoğrafladı: Jüpiter’de yeşil parlak küre
İnsanlığın dünya dışı yaşam arama macerasına olumlu yanıt verme ihtimali en yüksek yer Jüpiter'in uydusu Europa. NASA'nın Europa Clipper uzay aracı uydunun derinlerinde saklandığı düşünülen okyanusu bulmaya çalışacak. Ama önce oraya ulaşması lazım.
Milton Kasırgası Florida’daki Cape Canaveral’ın üstünden geçtikten sadece dört gün sonra, başka bir su dünyasının sırlarını çözmesi için NASA bir keşif aracını Kennedy Uzay Merkezi’nden havalandırdı. SpaceX’in Falcon Heavy roketiyle dünyadaki yerçekiminden kurtulan Europa Clipper uzay aracı şu an Jüpiter sistemine doğru yelken açmakta. Hedefi isminde gizli: Europa’nın sırlarını çözmek. Peki neden Europa?
Jüpiter’in bir uydusu olan Europa Dünya dışında bir yerde yaşam bulmak istiyorsak şansımızın en yüksek olduğu buzla kaplı bir yer. Bilim insanları Europa’nın iç kısmının tuzlu denize ev sahipliği yapıyor olabileceğini, hem de bu gizli okyanusun Dünya’daki tüm okyanusların toplamından daha fazla su barındırdığını düşünüyor. Böyle bir okyanus gerçekten de varsa yaşamın oluşması için gereken tüm elementlere sahip olabilir.
Leaving our water world, to explore another 🚀@EuropaClipper launched from @NASAKennedy at 12:06pm ET (16:06 UTC) on a @SpaceX Falcon Heavy, beginning a 1.8-billion-mile journey to explore the mysteries of Europa, Jupiter’s ocean moon. pic.twitter.com/IQ7uRSviMb
— NASA (@NASA) October 14, 2024
Tam da bu yüzden Europa uzaylıların varlığına inanan bilim insanlarını yıllardır büyülüyor. Ancak başka gezegen ve uydulardaki denizleri keşfetmek için bir uzay aracı göndermek o kadar kolay bir iş sayılmaz. Dış Güneş Sistemi’ne yapılacak yolculukların gerçekleşmesi o kadar uzun sürebilir ki bu projelere girişen pek çok bilim insanı görevin sonunu göremeyebileceğinin farkında. Mesela pazartesi günkü fırlatma 20 yılı aşan bir hazırlığın eseri.
Ancak o 20 yıllık hazırlık süreci 5,2 milyar dolarlık uzay aracının hikayesinin sadece ilk kısmı. Clipper’ın Dış Güneş Sistemi’ne yapacağı 2,8 milyar kilometrelik yolculuk aşağı yukarı altı yıl sürecek. Uzay aracı 2030 yılında devasa ve fırtınalı Jüpiter’in yörüngesine yanaşacak ve dört yıl boyunca 49 kez Europa’nın yanından geçeceği bir rota çizecek.
Europa Clipper projesine öncülük eden NASA Jet İtki Laboratuvarı Başkanı Laurie Leshin fırlatma öncesi brifinginde “Bu görevlere sık sık modern katedraller diyorum. Çünkü nesiller süren görevler. İnsanlık olarak Jüpiter’deki bilinmeyenleri keşfetmek gibi zor ve uzun vadeli hedefleri üstlenmeyi seçtiğimiz için gerçekten gururluyum” dedi.
Jüpiter ve Dış Güneş Sistemi’nin diğer gezegenleri belli belirsiz Güneş huzmeleriyle parlayan gizemli diyarlar. Clipper görevi derinlerde kalan denizleri ortaya çıkararak bölgede gerçek bir aydınlanma çağını başlatabilir. Bilim insanları artık gözünü Europa’nın yanı sıra Satürn’ün uyduları Titan ve Enceladus’a çevirmiş durumda. Bu uyduların da derinlerinde okyanuslar olduğu tahmin ediliyor. Titan’ı keşfetmek için de en erken 2028 Dragonfly görevinin fırlatılması planlanıyor.
Clipper üstündeki dokuz araçla Europa’nın dış yapısını inceleyecek. Uydunun buzlu, kaotik yüzeyinin ayrıntılı haritasını çıkaracak, uzaya yayılan su buharlarının peşine düşecek ve donmuş kabuğun içindeki gölleri bulmak için buzun altına geçebilen radarlar kullanacak. Tabii tüm bunları Jüpiter’den yayılan radyasyona karşı koyabilirse yapacak. Aracın aksamının bu radyasyona yeterince dayanıklı olmadığı son anda ortaya çıktı.
Bilim insanları sorunu öğrendikten hemen sonra çözmeye çalıştı. Jüpiter radyasyonuna dayanamayacak parçalar aracın neredeyse her bir kısmına monte edilmişti. Operasyonun sinir merkezi olan özel olarak korunan, mühürlenmiş elektronik kasanın içinde bile varlardı. Görev tehlikeye girmişti. Gecikecek tek bir an yoktu. Uzay aracı parçaları değişsin diye California’daki laboratuvarda kalırsa fırlatma penceresini kaçıracak ve dünyayı terk edemeyecekti. Bunun için Clipper’ı Kennedy Uzay Merkezi’ne taşıdılar. Ne yapacağız diye kara kara düşünürken ağustos sonunda bir çözüm buldular.
Her bir hatalı parçayı değiştirmek yerine uzay aracını olduğu gibi uçuracaklardı. Araç Jüpiter çevresinde planlanan 21 günlük yörüngeyi izleyecek ve dev gezegenin çevresinde 80 kez dönecek. Her bir dönüşte araç olsa olsa bir gününü radyasyon kuşağı içinde geçirecek. Geri kalan zamanda radyasyon dalgasının dışındayken bilim insanları aracın ısıtıcılarını açıp radyasyon hasarını olabildiğince onarmaya çalışacak.
1609 yılında el yapımı teleskobunu Jüpiter’e doğrultan Galileo Galilei’nin fark ettiği birkaç küçük ışık huzmesinden biri de Europa’ydı. O ışık huzmelerinin hareketlerini kaydeden Galileo, bunların sıradan yıldızlar değil de Jüpiter’in yol arkadaşları olduğunu tahmin etmişti. Tahmini yanlış değildi.
Dört asır sonra Galile ayları olarak bilinen Europa, Io, Ganymede ve Callisto bir yerde hayat olup olmadığı konusundaki geleneksel görüşe meydan okuyan insanlığın merkezi oldu. Geçmişte bilim insanları bir gezegende yaşamın yıldızına ne kadar yakın olduğuna bağlı olduğunu düşünüyordu. Ayrıca Dış Güneş Sistemi’nin epey soğuk, buzlu bir yer olduğu varsayıldığı için yaşamın olamayacağı düşünülüyordu.
Ancak NASA 1979’da ikiz Voyagerları Jüpiter’in yanından geçirdiğinde ateş ve buzdan oluşan tuhaf dünyaların varlığını keşfetti. Io’da süregelen volkanik patlamalar, Ganymede’de yaşları milyarlarla değişen araziler, Europa’da garip bir şekilde genç ve buzlu bir kabuk vardı. Bu kabuğun altında bir şeyler kaynıyor olabilirdi. NASA 1995 yılında Galileo uzay aracını hem Jüpiter’i hem de uydularını incelemeye gönderdi. Araç Jüpiter’in yerçekiminden etkilenen uyduların jeolojik faaliyetlerle dolup taştığını fark etti.
Bu gözlemler ve Satürn’ün uyduları üstüne yapılan çalışmalar ortadayken bir dünyanın yaşam barındırabilmesini sadece Güneş’e olan uzaklığına bağlamak doğru olmaz. Hatta belki de hayatın varlığı Güneş ışığına hiç mi hiç bağlı değildir…
İşte bu sayede Europa Clipper üstünde çalışmaya başladı bilim insanları. Ortaya çıkan araç ilk planlananlardan çok farklı. Ama gezegenler arası keşif için şimdiye kadar yapılmış en büyük uzay aracı. Dev güneş panelleri açıldığında 30 metreyi aşan kanat açıklığına sahip yedi bin 145 kiloluk bir sondadan bahsediyoruz. Dünya standartlarına uygun kameralar, bir manyetometre, yüzey tozu analizörü ve molekülleri yutarak yapılarını ve kökenlerini belirlemesini sağlayan spektrometre taşıyor.
Clipper Europa’nın altında su bulursa umutlarımız daha da yeşerecek. Yok eğer bu bulamazsa başka bir soru soracak: Madem su yoktu, bilim insanları ne olmuştu da yıllarca Europa’da su olduğuna inanmıştı?