Hedef, 2028’de TSK’ya 20 adet Kaan’ı vermek
Kamuoyunda "ATAK-2" olarak bilinen Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri, ilk kez motor çalıştırdı. "Uçan kanat" yapısı sayesinde düşük radar görünürlüğü, yüksek hız, yüksek taşıma kapasitesi gibi birçok avantaja sahip ANKA-3 ise dün piste çıktı, ilk uçuş için gün sayıyor.
Türk savunma sanayindeki gelişmeler devam ediyor.
Önceki gün Kızılma ve Akıncı yakın kol uçuşu gerçekleştirmişti.
Kamuoyunda “ATAK-2” olarak bilinen Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri ise dün ilk kez motor çalıştırdı.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) arasında imzalanan Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri Projesi kapsamında geliştirilen ATAK-2 helikopterini ilk kez görüntülendi.
Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri Projesi Ürün Baş Mühendisi Mehmet Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 13 yıldır TUSAŞ’ta görev yaptığını ve şirketin yürüttüğü birçok helikopter geliştirme ve modernizasyon projesinde sorumluluk üstlendiğini söyledi.
ATAK-2 Projesi’nin 2019 yılında imzalandığına ve daha önce faaliyetler olsa da nisan ayı itibarıyla resmi olarak çalışmaya başladıklarına işaret eden Yılmaz, “Çok hızlı bir geliştirme süreci yaşadık. Çok hızlı bir tasarım süreci geçirdik. Bundan yaklaşık 2 yıl önce erken uçuş kararı alındı. Biz de erken uçuş kararına yönelik çalışmalarımızı başlattık ve hızlandırdık. Yaklaşık bir senedir parça üretimi ve ekipman tedariki gerçekleştiriyoruz. Son 3-4 aydır helikopterimizin gövde montajı ve nihai montaj işlemlerini gerçekleştirdik” dedi.
Bütün ekibin çok yoğun ve ciddi bir çaba sarf ettiğini ve çok özverili bir çalışma gerçekleştirildiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle özetledi:
“Gece gündüz ilgili bütün arkadaşlar sistemlerine sahip çıktılar. Helikopterin üzerinden ayrılmadılar. Sabah akşam test yaptılar. Montaj faaliyetlerine destek verdiler. Aynı zamanda montaj ekibimiz, üretim planlama kontrol ekibimiz, üretim mühendisliği ekibimiz çok ciddi destekte bulundu. Ekip olarak gerçekten çok özverili ve yoğun bir çalışmayla helikopterimizi bu kadar kısa sürede hazır hale getirdik. Şu anda bizim bildiğimiz kadarıyla böyle bir örnek dünyada da yok. Çok hızlı şekilde bu kararın verilmesi, tasarımın nihayetlendirilmesi, bu tasarımdan ürüne geçilmesi, ürünün toparlanması ve test aşamasına getirilmesi anlamında çok hızlı şekilde ilerledik. Dün (23 Nisan) itibarıyla iki motorumuzu da ayrı ayrı çalıştırdık. Arkadaşlarımız bir sonraki motor çalıştırma için son hazırlıklarımızı yapıyorlar. Bazı ölçüm ve ayarlama faaliyetlerimiz var. Bakım faaliyetlerimiz var. Bunları gerçekleştiriyorlar. Bunları gerçekleştirdikten sonra da motor çalışma faaliyetlerimize de devam edeceğiz.”
Helikopterin yer aldığı 993 numaralı binanın öncelikle Gökbey helikopteri için tasarlandığını ve sonraki helikopterler için de kullanılacağı düşünülerek büyük tasarlandığını anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Burası özellikle zorlu testleri yaptığımız bir binamız. Helikopteri tamamen yere bağlıyoruz. Uçuşta dahi helikopterin görmeyeceği zorluktaki testleri, burada yere bağlı halde yapıyoruz. Helikopteri tamamen yere bağlayıp önce motor çalıştırmalar, rezonans testleri daha sonra yük testlerimizle helikopterimizin tüm sistemlerini, yapısalını, transmisyonunu, rotorunu, motor entegrasyonunu, aviyonik ve elektrik sistem entegrasyonunu tamamen burada doğrulayıp, ‘Bu aşamadan sonra evet helikopter uçuş için güvenli’ diyoruz ve uçuşa veriyoruz. Bu binanın amacı da bu. Yukarıda bir izleme odamız var. Helikopterimiz ciddi şekilde enstrümante. Üzerinde 600 civarında sensör var. Aynı zamanda sayısal hatlardan da veri alıyoruz. Bunlarla beraber yaklaşık olarak 10-15 bin civarında verimiz var. Bunlar canlı olarak yukarıdaki kontrol odamıza iletiliyor. Bütün testlerde gerçek zamanlı olarak tasarım ekiplerimiz bu verileri inceliyor, herhangi bir sorun olması durumunda, bir anomali tespit edilmesi durumunda teste doğrudan müdahale edebiliyorlar. Bütün testi de bu binada kontrol odasından yönetiyor arkadaşlar.”
Projenin geldiği noktada, planladıkları motor testleri bulunduğunu ve öncelikli olarak bunları tamamlayacaklarını dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
“Tamamladıktan sonra bir taksi testimiz var. Helikopteri ‘runway’de test ediyoruz. Telemetriyi, uzak haberleşme kısmını doğruluyoruz. Ondan sonra da uçuşa hazır hale geliyor helikopter. Bir sonraki adımda ilk uçuşumuzu gerçekleştiriyoruz. İlk uçuşumuz nispeten basit bir uçuş oluyor. İlk kez kullanacak pilotlarımızın da alışması gerekiyor. Simülatörde bu testleri sanal ortamda yapıyoruz ama gerçek anlamda ilk defa uçuruyorlar. O yüzden daha basit testlerle başlıyoruz. Helikopterimizi kaldırıp basit manevralar yaptırıyoruz ama sonrasında üzerine koya koya, ekleye ekleye gidiyoruz. Bu aşamadan sonra bir sonraki prototip için yapacağımız geliştirme ve iyileştirme faaliyetlerimiz var. Bunları gerçekleştirerek birden fazla prototip üreteceğiz. Burada da paralel halde testlerimizi gerçekleştirerek helikopterimizin kalifikasyon sürecini yürüteceğiz. Bu aşamadan sonra aslında helikopteri kalifiye etmeye yönelik prototip tasarım, üretim, geliştirme ve kalifikasyon faaliyetleri yürüteceğiz.”
İlk uçuşun testleri süren ATAK-2 platformu ile gerçekleştirileceğini belirten Mehmet Yılmaz, “Bu helikopterle yerde yaklaşık 15 saat motor çalıştırma hedefimiz var. Bundan sonra uçuşa hazır olacak. Şu an için bir aksaklık görünmüyor. Bakım, ölçüm faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Eğer bir aksaklık çıkmazsa bu bir hafta içerisinde aslında uçuşa da gitmeyi hedefliyoruz. Aksaklık çıkarsa onu değerlendiririz ama çok uzak olmayan bir tarihte ATAK-2’nin uçabileceğini söyleyebilirim. İşler yolunda giderse daha hızlı ilerleriz ama işlerde bir aksaklık çıkarsa da çözemeyeceğimiz bir şey yok. Daha önce de başımıza geldi, yaptık bunları. Ekibimiz de çok tecrübeli. Olası sorunları aşa aşa gidip kesinlikle uçacağız” dedi.
Mehmet Yılmaz, ATAK-2’ye eli değen veya bir şekilde proje için çalışan personel sayısının 1000-1500 civarında olduğunu söyledi.
Projede çok ciddi bir emek bulunduğuna dikkati çeken Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tasarım ekibinden program yönetimine, üretim planlamasından üretim mühendisliğine, teknisyenlerimize kadar herkesin çok ciddi emeği var. Burada yaklaşık 500 kişilik tasarım ekibimiz var. Hepsi konularında uzmanlaşmış ekipler, gövde tasarımını bir ekibimiz yapıyor. Transmisyon, çok özel bir ünite zaten, helikopterin gücünü kontrol ettiğimiz yer. Orayı bir ekibimiz yapıyor. Rotor tarafındaki tasarımı bir ekibimiz yapıyor. Motor entegrasyonu için ayrı bir ekibimiz var. İniş takımını kendimiz tasarladık, burada ürettirdik. Alt sistemlerimizin birçoğu yerli, yerlileştiriyoruz, yerli alt yüklenicilerle çalışıyoruz. Yakıt sistemimizi yerli bir alt yüklenicimize tasarlattık, ürettik, test ettik, taktık. İniş takımımıza benzer şekilde transmisyonumuzu kendimiz tasarlıyoruz, üretiyoruz. Rotorumuzu kendimiz tasarlıyoruz, üretiyoruz. Pallerimiz mesela çok özel bir teknolojidir. ATAK’la beraber başladığımız, GÖKBEY’le üzerine koyduğumuz ATAK-2 ile de son noktasına geldiğimiz ciddi bir teknoloji. Bunu da kendimiz tasarlayıp, üretiyoruz. Yani tamamen bu ürün bizim diyebiliriz. Burada tasarımcısından planlamacısına, üretimine, teknisyenine kadar çok ciddi bir emek var. Özellikle son dönemde bu emeği helikopter üzerinde çok rahat görebilirsiniz. 24 saat, 3 vardiya esasına göre çalıştı arkadaşlar. Gece gündüz burada neredeyse yemeden, içmeden, uyumadan da diyebilirim. Bazen öğünlerini bile atlayarak çok ciddi efor sarf ettiler. Çok özverili çalışarak ürünü bu hale hep beraber getirdik.”
Helikopterin özelliklerine ilişkin de bilgiler veren Yılmaz, ATAK-2, taarruz helikopteri olduğu için, taşıyabileceği faydalı yük ve manevra kabiliyetinin önem taşıdığını, bunun için de güçlü motorlara sahip olması gerektiğini ifade etti.
Helikopterin 2500 beygir gücündeki motorlara sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, helikopterin maksimum kalkış ağırlığının 11,5 ton olduğunu bildirdi.
Yılmaz, şu bilgileri verdi:
“Sınıfında üst seviyede bir helikopter. 1,5 ton faydalı yük taşıyabiliyor. Bu çok ciddi bir avantaj. Ön tarafımızda 30 milimetre topumuz var. Onun üzerinde kameramız var. Kamerayla görüp tespit edecek pilotlarımız. ATAK’tan aşina olduğumuz Avcı kaskı ile tespit ve hedefleme yapıp 30 milimetre topla vurabilecekler. Kanat istasyonlarımız ATAK’la veya benzer helikopterlerle kıyasladığımızda 2’den 3 istasyona çıkardık. 3’er istasyondan 6 istasyonumuz var yani 6 ayrı mühimmat lançerini taşıyabileceğiz. Çok yakın bir şekilde Roketsan’la çalışıyoruz. Yerli mühimmatlarımızı entegre edeceğiz. ATAK’a ilave olarak bazı mühimmatlarımız da olacak burada. Hava-hava füzesi entegrasyonunu da yapacağız. O anlamda çok ciddi bir kabiliyet kazandırmış olacağız. Helikopterimizin hedeflediğimiz hızı 175 knot. Bu çok yüksek bir hız. Pilotlarımız manevra, hız kabiliyeti anlamında bunları talep ettiler, biz de ona uygun bir ürün tasarladık. Şu anda bu helikopter 175 knot hızda, ciddi manevralar, kaçış ve dalış manevraları yapabilecek şekilde tasarlanan bir helikopter. Aynı şekilde aviyonikler, elektronik harp tarafında ülkemizde geliştirilen yerli ve milli tüm ekipmanları bu helikopterle takacağız. Helikopterimizin komple elektronik harp süiti olacak. Burada füze ikaz sensöründen DIRCM’ına kadar tüm ekipmanlar RF jammera kadar tüm ekipmanlar entegre edilecek. Tamamen kendini koruma kabiliyetine, çok gelişmiş özelliklere sahip bir elektronik harp süiti, silah özellikleri, aviyonik suiti, haberleşme ve kabiliyetleri olacak. Bu helikopterin geliştirilmesinde desteği, emeği olan herkese çok teşekkür ediyoruz. Bu işi birlikte yaptık, birlikte başardık. Bundan sonra da üzerine koya koya devam edeceğiz. Helikopterimizi kalifiye edip kuvvetlerimizin kullanımına sunacağız.”
Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) tesislerinde geliştirilen ve şirketin İHA ürün ailesinin 3’üncü üyesi olacak ANKA-3’ü ilk kez piste çıktı. ANKA-3 jet motoruyla uçacak.
İnsansız Hava Araçları Mühendislik Direktörü Bülent Korkem, AA muhabirine, ANKA-3’ün kuyruksuz bir konfigürasyon olduğunu ve bunun sağladığı farklı avantajlar bulunduğunu söyledi.
Korkem, ANKA-3’ün tasarımdan kaynaklanan üstünlüklerine ilişkin şu bilgiyi verdi:
“Bunlardan biri ve en önemlisi radar görünürlüğünün düşük olması. Çünkü uçağın yatay ve dikey kuyrukları olmadığı için görünürlük oldukça düşüyor. Bazı ekstra tedbirlerle bunu daha da artırmak, görünürlüğü iyice düşürmek mümkün. Onun dışında bu konfigürasyonda sürükleme düşük. Daha fazla taşıma hacmi ve kapasitesi oluşturabiliyoruz. Dolayısıyla biz bu avantajların hepsini kullanmak istedik. Bayağı bir zaman planlaması oldu. 1 sene kadar önce daha küçük, yine kuyruksuz bir hava aracını uçurarak altyapıyı oluşturduk ve üzerine bu avantajları kullanacağımız böyle bir hava aracını geliştirmeye başladık. Geliştirme çalışmaları Şubat 2022’de başladı. Geldiğimiz noktada uçak şu anda taksi testlerine başlamış durumda. Bu süreç kısa süre içinde ilk uçuşun gerçekleşmesine kadar devam edecek. Daha sonra işin şekli düşerek üzerine görev sistemlerinin entegrasyonunun yapıldığı ve gerçek kullanıma hazırlandığı bir süreç başlayacak. Şu anda ilk uçuş, ilk hedef. Uçuş tarihi çok yakın, mayıs başında, mayıs ayının ortasını geçmeden inşallah uçuracağız.”
ANKA-3’ün operasyonel kullanımına ilişkin soruları yanıtlayan Bülent Korkem, uçağın üzerinde ciddi bir taşıma kapasitesi bulunduğunu, 44 bin fite kadar çıkıp, 40 bin fitte de görev yapabildiğini bildirdi.
Uçağın 0,7 mach gibi yüksek süratlere ulaşacağına işaret eden Korkem, şu değerlendirmede bulundu:
“Radar görünürlüğünün düşük olması bize uzun mesafelerde yüksek faydalı yük kapasitesi ve yüksek hızlarda görev yapabilme yeteneği kazandırıyor. Dolayısıyla ağır bir yük kapasitemiz var. Bunu üzerine takacağımız diğer elektronik sistemlerle, faydalı yüklerle destekleyerek havadan yere, gerektiğinde havadan havaya taarruz amacıyla kullanabiliriz. Yerdeki düşman sistemlerinin baskılanması için elektronik harp amacıyla kullanabiliriz. ANKA-3’ü Milli Muharip Uçak, HÜRJET, F-16 gibi insanlı sistemlerle ortak operasyonlarda kullanabiliriz. Hem üzerindeki faydalı yüklerle hem onların faydalı yüklerini birbirleriyle ortak kullanabildikleri bir imkan var. Dolayısıyla bu uçağın kullanım alanı çok geniş diyebiliriz. İlk uçuşu kısa bir zamanda yaparsak yıl sonuna kadar ya da önümüzdeki sene başında ilk göreve hazırlık durumu oluşacaktır diye düşünüyoruz.”
Korkem, ANKA-3’ün taarruz yeteneğine ilişkin soruya karşılık, uçakta birisi gövde altı merkez, ikisi dahili ve kanat altlarında ikişer olmak üzere toplam 7 silah istasyonu bulunacağını anlattı.
Silah istasyonlarının değişik kapasiteleri bulunduğuna dikkati çeken Korkem, şunları kaydetti:
“Gövde içindeki dahili istasyonun yetenekleri çok büyük olacak. Yani orada ciddi bir hacmimiz var, bu konfigürasyonun getirdiği. Şu ana kadar Türkiye’de geliştirilmiş bütün mühimmatları bu sistem içinde taşıyabilir durumdayız. Dahili silah istasyonu Mark 83 sınıfı silahlardan birer adet taşıyabiliyor ya da hacmine göre çok daha fazla sayıda daha küçük mühimmat taşıyabiliriz. Kanat altındaki ilk büyük istasyonda SOM-J, yine Mark 83 sınıfı silahlar taşınabiliyor. Daha altındakiler kesinlikle taşınabiliyor. Kanat dışı istasyonlarda da nispeten küçük silahlar taşınabiliyor. Dolayısıyla yelpazemiz silah taşımak açısından çok geniş.”
ANKA-3’ün gurur verici bir proje olduğunu vurgulayan Korkem, “Bizim açımızdan çok gurur verici bir proje. Teknolojinin sınırında her türlü çalışmayı gerçekleştirdik, yapmaya da devam ediyoruz. İnşallah başarılı bir ilk uçuş ve devamında yapacağımız görev sistemleri entegrasyonuyla ülkemize iyi bir ürün kazandıracağız” dedi.
Korkem, ANKA-3’ün kanat altlarına konumlandırılan yüksek hızlı hedef uçak Şimşek’in yeni versiyonuna ilişkin de bilgi verdi.
Ortaya çıkan platformun “Şimşek’in büyük abisi” gibi olduğunu ifade eden Korkem, yeni ürüne “Süper Şimşek” ismini verdiklerini söyledi.
Korkem, Süper Şimşek’in öncelikle hedef uçak olacağını, bunu sahte hedef ve taarruz amaçlı mühimmatlı versiyonlarının izleyeceğini dile getirdi.
Mühimmatlı versiyonlarda farklı türde arayıcı başlıklar kullanacaklarını aktaran Korkem, “Dolayısıyla Süper Şimşek havadan yere, havadan havaya taarruz görevleri yapabilecek, üzerine kendi kapasitesi dahilinde elektronik harp sistemleri takılıp yerdeki düşman sistemlerinin tespiti, bunların baskılanması gibi görevleri gerçekleştirebilecek. En son versiyonlarından birinde seyir füzesine kadar ulaşabilecek bir yelpazede bu hava aracını da kullanacağız. 700 kilometrenin üzerinde menzil bekliyoruz” diye konuştu.