Uluslararası Balinacılık Kurulu duyurdu: 10 civarında körfez muturu kaldı
Dünya genelinde ortalama sıcaklıklar yükseliyor, Amerika kıtası dahil birçok yerde orman yangınları hakim. Meksika'da da ülkenin dörtte biri kuraklıktan muzdarip ama orman yangınlarının sayısı 2012'den beri hiç değişmedi. Bunu nasıl açıklamalı?
Bu haber 1 Mayıs tarihinde The Guardian’da Linda Farthing tarafından kaleme alınmıştır. 10Haber yazıyı kısaltarak çevirdi, orijinal haberi buradan okuyabilirsiniz.
Dexter Melchor Matías, Meksika’da Oaxaca Vadisi’nin yaklaşık 490 metre tepesinde, Zapotek yerlilerine ait Ixtlán de Juárez kasabasında yaşıyor. Burada toplum geçimini ormancılıktan sağlıyor. Ülkede Matías gibi yaklaşık 10 milyon insan daha ormanlarda yaşıyor, yarısı kendini yerli olarak tanımlıyor. Hepsi ekmeğini ormandan çıkarıyor.
Dünya genelinde ortalama sıcaklıklar yükseliyor, Amerika kıtası dahil dünyanın birçok yerine orman yangınları hakim. Meksika’da da ülkenin dörtte biri kuraklıktan muzdarip ama orman yangınlarının sayısı 2012’den beri hiç değişmedi. Bunu nasıl açıklamalı?
Uzmanlara göre Meksika ormanlarının yarısından fazlası toplulukların ve yerlilerin elinde. Bu dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen bir durum; ülkenin büyük yangınları kontrol altına alma konusunda neden diğer ülkelere göre daha başarılı olduğunu da açıklıyor. Orman topluluklarından birinin yöneticisi olan Melchor Matías The Guardian’a “Buranın güneyinde daha çok orman yangını çıkıyor, çünkü orada çok sayıda özel mülk var. Ormanlarını bizim gibi izleyip koruyacak kapasiteye sahip değiller” diyor.
Dünya genelinde tahrip olmamış orman alanlarının tahminen yüzde 36’sı yerlilerin yaşadığı araziler oluşturuyor. Araştırmalar toplulukların kontrolündeki ormanlarda devlet ya da özel sektörün elindekilere kıyasla daha az ormansızlaşma yaşandığını gösteriyor. Ayrıca toplulukların elindeki ormanlarda karbondioksitin havada emilme oranı da çok daha yüksek. Şiddetli kuraklıklar yaşandığında bile daha az zarar görüyorlar, bu da orman yangını riskini azaltıyor.
47 bin dönümlük uzun ve dar bir bölge olan Ixtlán karlı dağlarla yemyeşil ormanların ortasında. Genelde ormanlık alanlarda ağaçların çoğu veya tamamı yeniden ağaçlandırma amacıyla kesilir. Ama Ixtlán’da bunun yerine 15-20’er dönüm arasında çam ve meşe ağaçlarını şeritler halinde kesmek benimsenmiş, bu sayede ormanın doğal olarak yeniden oluşması sağlanıyor.
Ixtlán topluluğu bulundukları bölgeyi 1982 yılında özel bir şirketten aldı ve ağaç kesme işlemlerini kendileri düzenliyor. Aslında bu sadece Ixtlán özelinde değerlendirilecek bir başarı değil; Meksika’nın her yerinde 1970’ten beri benzer durum yaşanıyor çünkü bu tarihten sonra topluluklar devletin ormancılık reformlarından ve sübvansiyonlarından faydalandığında bunu yine orman için kullandı.
Meksika’da orman mülkiyetine sahip 21 binden fazla topluluğun yaklaşık 1600’ü sürdürülebilir şekilde ağaç kesimi yapıyor. Ixtlán örneğindeki gibi çok orman topluluğu kârını en üst düzeye çıkarmayı amaçlamıyor. Guadalupe Pacheco-Aquino “Bizim amacımız istihdam yaratmak. Ormancılık insanların yoksulluktan kurtulmasına yardımcı oldu” diyor. Meksika’nın fakir eyaletlerinde Ixtlán’daki gibi iyi ücretli kırsal işlere çok sık rastlanmıyor.
Yol ve okul gibi kamusal işlere yatırım yapılması, topluluğun kazancının kâr paylaşımıyla elde edilmesi topluluk ormancılığının temel yapıtaşlarından. Florida Uluslararası Üniversitesi’nden toprak ve çevre profesörü David Bray “Topluluk ormancılığı pazarla ilişki içinde ama pazar odaklı değil. Başarılı olmalarının sebebi devlet politikalarının uygun olması, ahşap ürünleri için yüksek ama sabit fiyatlar istemeleri ve topluluk yönetişimin gelişmiş olması” diyor.
Ixtlán’da ağaç kesiciliğini, kereste fabrikasını ve mobilya fabrikasını çoğunlukla erkeklerden oluşan topluluk meclisi yönetiyor. Meclis üyesi yani comunero olmak daha fazla sorumluluk ve statü demek. Genellikle de babadan oğula geçen bir pozisyon ama artık bu da değişiyor. Pacheco-Aquino bunun sebebini “Çünkü artık babalar pozisyonlarını daha çok kızlarına bırakıyor” diye açıklıyor.
Karar alma süreci grubun çıkarlarını bireysel çıkarların üstünde tutan, yaşlıların tecrübelerine değer veren ve uzlaşmaya açık yerli geleneklerine dayanıyor. Siyasi partilere ise bu topluluklarda yer yok. Bunun yerine teknik açıdan becerikli topluluk üyeleri, tüm aileleri temsil ediyor ve önemli kararların alınmasında rol oynuyor.
Pacheco-Aquino “İş açısından bakacak olursak karar alma sürecini hızlandırmak için danışma komitemiz olsa da bu sistem çok vaktimizi alıyor. Dezavantajı da bu. Ama avantajı da sonuçtan çıkarı olan herkesin söz sahibi olması” diyor. Melchor Matías ise “Bu kadar çok patron olunca başta alışmak zor oldu. Ama işlerin işleyişine yavaş yavaş alışıyorsunuz. Topluluğumuzu faydası da harcanan zamandan çok daha fazla” diye anlatıyor.
Topluluğun mobilya fabrikasını Noemí Cruz Hernández işletiyor. Kendisi orman mühendisi ve 40 çalışanın ne yaptığını denetlemekten sorumlu. “Okul mobilyalarını genelde eyalet yönetimine satıyoruz ama daha bağımsız olmak için çaba sarf ediyoruz. Oaxaca şehrinde ikinci bir perakende dükkanı açtık daha yeni” diye Hernández ve ekliyor: Ixtlán gelirlerini sadece ormandan kazandıklarıyla da sınırlamıyor; artık kendilerine ait bir benzin istasyonları, market, su şişeleme tesisi ve ekoturizm otelleri var.
Ayrıca topluluktaki işçiler haftada 48 saat çalışıyor ve asgari ücrete ek olarak sosyal güvenceye sahipler. Cruz Hernández’e göre en büyük sorun ise iş gücü. Çünkü çoğu işi öğrendikten sonra daha iyi fırsatlar yakalamak için işten ayrılıyor. Ixtlán’da 2010’dan beri aşırı yoksulluk büyük ölçüde azaldı.
2005’te toplulukta ormancılık ve koruma programlarına ağırlık veren bir üniversite kurulmuş. Adı da Universidad de la Sierra Juárez. Ancak üniversite kurulduktan sonra bile insanların topluluğu terk etmesinin önüne geçemediler. Yine de göç oranları Ixtlán’ın şanslı olduğunu gösteriyor.
Joaquin Aquino da zamanında Kanada’ya gitmeyi düşünmüş ama hasta babası nedeniyle kalmaya karar vermiş. Şimdi dört yaşında bir oğlu var ve Ixtlán’da ekoturizm projesinde çalışıyor: “Topluluk ormancılığı sayesinde burada kalabildim. Bize olduğu kadar çevremizdeki kasabalara da faydası oldu. Çok daha fazla gelir elde edebiliyoruz. Ormanları korumak, çocuklarımıza bırakacak bir şeyimiz olduğu anlamına geliyor.”