Türklere vizede ret oranı Çinlileri geçti: Yüzde 16’yı aşıyor
Çin Savunma Bakanı Li Shangfu ile ABD'li mevkidaşı Lloyd Austin, Shangri-La Diyaloğu'nda yaptıkları konuşmalarda iletişim çağrısında bulunsa da söylemlerindeki çelişkiler, güvenlik alanında yakın bir zamanda uzlaşma sağlanamayacağını gösteriyor.
Asya’nın en üst düzey güvenlik zirvesi Shangri-La Diyaloğu bu hafta sonu Singapur’da gerçekleşti. Zirveye Tayvan, Güney Çin Denizi ve ABD’nin çip ihracatında Çin’e getirdiği kısıtlamalarla ilişkileri buz gibi olan ABD ve Çin’in savunma bakanları da katıldı.
Hem Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan cuma günü Washington’daki günlük basın birifinginde hem de Savunma Bakanı Lloyd Austin ise cumartesi günü yaptığı konuşmada Çin’i artan askeri tehlikeler konusunda uyardı. Sullivan, Biden’ın nükleer silahlar ile ilgili fikirlerine değinerek, ABD’nin kendi nükleer silahlarını modernize etse de Rusya ve Çin ile savaş başlığı yarışına girmeyeceğini söyledi. Sullivan ayrıca, “Rekabetin çatışmaya dönüşmemesini sağlamak için Çin ile koşulsuz olarak ilişki kurmaya hazırız” dedi.
Bununla birlikte Austin son zamanlarda ilişkileri düzeltme çabaları olsa da Çin’e yakın uluslararası sularda donanmalarını, uluslararası hava sahasında askeri uçaklarını dolaştırmaya ve Çin’in kendi toprağı saydığı Tayvan’a desteklerini sürdüreceğini belirtti. ABD’nin bu iki konuda taviz vermeyeceğini söylemesi Çin ile ilişkileri nasıl yoluna koyacakları konusunda şüpheler doğuruyor. Zira her iki konu da Çin’in hassas yaklaştığı meseleler.
Çin, Covid-19 pandemisi sırasında diğer pek çok ülkeden daha sıkı önlemler alarak geniş ölçekli karantina önlemleri uyguladı. Bunun sonucunda Asya ülkesinin zarar gören ekonomisini yeniden canlandırmak için daha ılımlı bir dış politika sergilemesi bekleniyor. Ancak Singapur’daki zirveye katılan Çin delegesinden Halk Kurtuluş Ordusu Korgenerali Jing Jianfeng, Austin’in açıklamalarının ardından basın toplantısı düzenleyerek, ABD’nin Tayvan’a silah satışı yapmasının ve ticari anlaşmalar imzalamasının Ada’nın bağımsızlığını ‘teşvik edici’ adımlar olduğunu dile getirerek, ilkelerinden taviz vermeyeceklerini gösterdi.
ABD’nin açıklamaları arasındaki çelişkiye dikkat çeken Jing, “ABD bir yandan diyalog çağrısında bulunurken diğer yandan da Çin’in çıkarlarına zarar verici faaliyetler gösteriyor. Tayvan meselesi, Çin’in titizlikle önem verdiği bir meseledir. Dolayısıyla herhangi bir tavize ya da uzlaşmaya yanaşma niyetimiz yok” dedi.
Shangri-La Diyaloğu, 20 yıldır Washington ve Beijing’den askeri yetkililerin retorik olarak atışsalar da ikili görüşmeler gerçekleştirdikleri bir yer haline gelmişti. Ne var ki bu yıl Çin Savunma Bakanı Li Shangfu, ABD’li mevkidaşıyla görüşmeyi reddetti. İkili cuma günü zirvenin açılış yemeğinde el sıkıştı ancak Austin’in de belirttiği üzere, ‘Akşam yemeğindeki samimi el sıkışması esaslı bir fikir birliği anlamına gelmez” dedi.
Aslında iki ülke arasında bazı konularda masaya geri dönülebildi. Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao, kısa süre önce ABD’yi ziyaret etti, Sullivan da geçen ay üst düzey bir Çinli diplomatla görüşmelerde bulundu. Fakat güvenlik konularında biriken husumetin üstesinden gelmek o kadar kolay olmayacak gibi.
Zirvedeki konuşmasını pazar günü yapan Li, ABD’ye üstü kapalı göndermelerde bulunarak şikayetlerini tekrarladı, ‘bazı ülkeleri’ silahlanma yarışını artırmak ve başka ülkelerin iç işlerine karışmakla suçladı. Rusya’nın ana silah ihracatçısı olan Rosoboronexport’tan savaş uçağı ve teçhizatı satın aldığı için 2018’den beri ABD yaptırımlarına tabi tutulan Li’nin zirvedeki açıklamaları, mart ayında ülkenin savunma bakanı olmasından bu yana yaptığı ilk önemli uluslararası konuşma oldu.
“Çin ve ABD farklı sistemlere sahip ve diğer pek çok açıdan da farklı” diyen Li, “Ancak bu durum iki tarafı ikili ilişkileri geliştirmek ve işbirliğini derinleştirmek için ortak zemin ve çıkarlar aramaktan alıkoymamalıdır. Çin ve ABD arasında çıkabilecek ciddi bir çatışma ya da karşı karşıya gelmenin dünya için de dayanılmaz bir felaket olacağı yadsınamaz” diye devam etti.
Bununla birlikte ABD ve müttefiklerine ait gemilerin neden Tayvan Boğazı’nda olduğunu sorgulayan Li, boğazdan ‘masum geçişler’ ile ilgili bir sorunları olmadığını ancak bu geçişlerle yaratılmaya çalışılabilecek ‘seyrüsefer hegomonyası’nın önüne geçilmesi gerektiğini’ dile getirdi. Li, “Soğuk savaş zihniyeti yeniden hortladı ve güvenlik risklerini kritik ölçüde artırdı. Karşılıklı saygı, zorbalık ve hegemonyaya üstün gelmelidir” dedi.
Tehlikeyi ABD ve müttefiklerinin yarattığını ve Asya bölgesiyle ilgilenmek yerine ‘kendi hava ve su sahalarına odaklanmaları gerektiğini’ öne süren Li, “Asya Pasifik’te NATO benzeri ittifaklar kurma girişimleri özünde çatışmaları ve zıtlaşmaları büyütmenin bir yolu. Bu sadece Asya Pasifik’i bir anlaşmazlık ve çatışma girdabına sürüklemeye yarar. Bugünün Asya-Pasifik’i, bölünmeye değil, açık ve kapsayıcı işbirliğine ihtiyacı var. Daha önce yaşanan iki dünya savaşının tüm dünyaya getirdiği ağır felaketleri unutmamalı ve böylesi trajik bir tarihin tekerrür etmesine izin vermemeliyiz” diye vurguladı.