BioNTech’in Covid-19 davası ertelendi
Aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD), taşrada yönetimin başına seçildi. Ülke genelinde yapılan anketler aşırı sağcı partiye olan desteğin rekor seviyelere ulaştığını gösterirken, bu kazanım parti için bir ilk niteliği taşıyor.
Almanya’nın doğusunda Türingiya eyaletindeki Sonneberg kasabasında yerel seçimler için yapılan ikinci turda aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’in (AfD) adayı Robert Sesselmann ile merkez sağcı rakibi Jürgen Köpper karşı karşıya geldi. Seçim sonucunda, ilk turda da rakibinin açık ara önünde olan Sesselmann’ın yüzde 52,8 oy oranıyla rakibine galip geldiği bildirildi. Köpper ise yüzde 47,2 oy aldı.
Yahudi Merkez Konseyi Başkanı Josef Schuster, aşırı sağ partinin bu zaferini ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi. AfD yetkilileriyle görüşmeyi de partiyi meşru bir siyasi hareket olarak tanımayı da reddeden Schuster, “Bu, ülkenin demokratik siyasi güçlerinin kabul edemeyeceği bir olaydır” dedi.
Hem konsey hem de birçok Alman Yahudi, AfD’nin varlığını kabul etmemelerinin sebebi olarak parti içinde görülen çok sayıda antisemitizm skandalını ve partinin önde gelen üyelerinin Almanya’nın Nazi geçmişini öven açıklamalarını gösteriyor.
AfD’nin Fahri Başkanı Alexander Gurland, 2017’deki bir açıklamasında, ‘Almanların 12 yıllık Nazi rejimi için artık hesap vermek zorunda olmadıklarını’ söylemişti. Gurland devamında, “Alman askerlerinin her iki dünya savaşındaki başarılarıyla gurur duymaya hakkımız var” diye de eklemişti.
56 bin 800 kişinin yaşadığı Sonnberg’in nüfusu nispeten küçük olsa da burada kazanılan başarı, AfD için sembolik bir önem taşıyor. Henüz 10 yıllık olan partinin son dönemde ülke genelindeki anketlerde yüzde 18 ila yüzde 20 arasında oy oranına sahip olduğu görülüyor.
Merkez sola mensup Şansölye Olaf Scholz’un çevreci Yeşiller ve iş dünyasına yakın Hür Demokratlar ile kurduğu koalisyon ise aşırı göç, ev ısıtma sistemlerinin değiştirilmesi planı ve enflasyon yüksek seyrederken kendi iç çatışmalarıyla uğraşması sebebiyle güçlü bir fırtınayla karşı karşıya. Merkez sağdaki Birlik bloğu ise yüzde 30’un biraz altında kalan destekle anketleri önde götürüyor.
AfD, 2015’te Avrupa’ya yaşanan mülteci akınının ardından göç karşıtı güçlü bir kampanya yürüterek ilk olarak 2017 yılında parlamentoya girmeyi başardı. Yakın zamanda ise Almanya’nın Ukrayna’ya verdiği desteğe karşı çıktı.
Ana akım partiler tarafından dışlanmasına rağmen AfD özellikle bir zamanlar sosyalist yönetim altında kalan doğu bloğunda kendini kabul ettirdi. Partinin en güçlü olduğu bölgelerin Türingya, Saksonya ve Brandenburg olduğu biliniyor. AfD’nin bir adayı geçen hafta Mecklenburg-Vorpommern eyaletinin merkezi Schwerin’de yapılan ikinci tur belediye başkanlığı seçimlerine katıldı ancak mağlup oldu.
Sonneberg’de AfD’ye oy verdiğini itiraf eden ancak isminin gizli kalmasını isteyen 25 yaşındaki bir kadın, El Pais’e yaptığı açıklamada, “Alman vatandaşlarına gelince bir şey yok. Çalışıyorsun, çalışıyorsun, ay sonu geliyor ve hiç paran kalmıyor. Yabancı sayısı gitgide artıyor. Varlıklarına karşı falan değilim ama ülkemiz onlara her şeyi bedava veriyor. Yeni cep telefonları, yeni ayakkabıları var. Çok şıklar, orada burada yemek yiyorlar” diyor.
55 yaşındaki sosyal hizmet uzmanı Gabi Köhler-Terz ise AfD’nin yabancı düşmanı olduğunu kabul etse de seçmenlerinin çoğunluğunun öyle olmadığını, “Almanya’da her şey çok pahalı. İnsanlar artık ısınma masraflarını nasıl karşılayacaklarını bilemiyor. Benzin fiyatları tavan yapmış durumda. Aşırı sağ büyük vaatlerde bulunuyor. Bu şehir açık görüşlü ve hoşgörülü. İnsanların aşırı sağcı fikirlere sahip olduğunu düşünmüyorum. Hükümeti protesto etmek için böyle oy kullanıyorlar” sözleriyle belirtiyor.