İspanya’da sağcılardan bağımsızlık yanlısı Katalanlara af girişimine karşı gösteri
Başlıktaki Barbie metaforu bize değil bir AB raporuna ait. Barbie'nin evinin bir ütopya olmadığı an yaşadığı hayal kırıklığına atıfla, AB bilincinin nereye gittiği anlatılıyor. Raporlar artan milliyetçi yönelimin AB'yi tehdit ettiği yönünde.
Avrupa Birliği (AB) genelinde yükselen aşırı sağ endişe yaratıyor. Raporlar, zenofobi ve beyaz üstünlükçülük görüşlerinin yaygınlaşması nedeniyle “Birlik” bilincinin tehlikeye girebileceğini gösteriyor. AB ülkelerinin seçmen profilini kıyaslayan anketler insanların tercihlerinde etnik unsurların, muhafazakar ve zenofobik eğilimlerin bir önceki yıla göre arttığını gösteriyor. Bu artışın kontrol altına alınmadığı takdirde Avrupalılık görüşüne ciddi zararı olacağına ilişkin analizler de daha fazla gündemde yerini almaya başladı.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) ve Avrupa Kültür Vakfı (ECF) tarafından hazırlanan rapor birlik genelinde üç temel “kör nokta” tespit ediyor ve bunların kesişiminin AB hissiyatını aşındırma veya kökten değiştirme riski taşıdığını savunuyor. The Guardian’a özel olarak iletilen rapor AB siyasetinin bariz “beyazlığının,” gençlerin düşük katılımının ve orta ve doğu Avrupa’daki sınırlı Avrupa yanlılığının, birliğin orijinal temel değerleriyle çelişen bir Avrupa duyarlılığını şekillendirebileceğini savunuyor.
Raporun yazarlarından EFCR kıdemli araştırmacısı Pawel Zerka “Ancak eğer ekonomi AB’nin motoru ise o zaman ‘Avrupa duyarlılığı’ da ekonominin yakıtı olarak görülmelidir. Ve şu anda Avrupa hissiyatının başına gelenler dikkat gerektiriyor. Yoksa, yakıtımız bitebilir” diyor. Zerka “Avrupa duygusunu” ortak bir alana ait olma, ortak bir geleceği paylaşma ve evrenselcilik, eşitlik ve laiklik olarak tanımladığı ortak değerlere bağlılık duygusu olarak tanımlıyor ve bunların giderek daha fazla sorgulandığını savunuyor. Savaşlar ve seçimlerle geçen bir yıla rağmen Avrupa çapında sosyal ve siyasi bilimciler tarafından yapılan veri analizi ve araştırmalara dayanan ve türünün üçüncü örneği olan rapor anketlerin neredeyse her AB üye ülkesinde çok sayıda vatandaşın birliğe güvenmeye devam ettiğini, geleceği konusunda iyimser olduğunu ve kendini birliğe bağlı hissettiğini gösterdiğini söyledi.
Bu yılki Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılımın yüzde 51 gibi nispeten yüksek bir oranda gerçekleşmesi ve 27 ulusal hükümetin büyük çoğunluğunun Avrupa yanlısı bir bakış açısına ve politikaya sahip olmasının da güçlü Avrupa hissiyatının bir göstergesi olduğunu belirtti.
Bununla birlikte raporda özellikle beyaz olmayanlar ve Müslümanlar, Orta ve Doğu Avrupa’daki insanlar olmak üzere çok sayıda kişinin kendisini AB’de “dışlanmış,” “hayal kırıklığına uğramış” veya “ilgisiz” hissettiği ortaya çıktı.
Raporda siyah Avrupalıların 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırmasından bu yana yabancı düşmanı söylemlerde büyük artışa maruz kaldığı ve Müslümanların da birçok hükümetin İsrail’e verdiği destekten dolayı kendilerini yabancılaşmış hissettikleri belirtildi. Aşırı sağcı partilerin Fransa, İtalya, Belçika, Avusturya ve Macaristan’daki Avrupa seçimlerini birinci sırada tamamlaması ve Hollanda ve Almanya’da güçlü bir şekilde boy göstermesi de göçmen karşıtı söylemlerde keskin bir artışa neden oldu.
Ayrıca “Avrupa kurumları içindeki çeşitliliğin sınırlı olduğuna” dikkat çekerek, AB nüfusunun yüzde 10’una karşılık AP üyelerinin ancak yüzde 3’ünün ırksal ve etnik azınlıklardan geldiğine ve birçok ülkenin beyaz olmayan aday göstermediğine işaret etti. Zerka “Avrupa Parlamentosu’nun ‘beyazlığı’, örneğin şarkıcı Aya Nakamura’ya yönelik aşırı sağcı tepkilere rağmen… Avrupa futbol şampiyonaları, yaz olimpiyatları veya Eurovision şarkı yarışması karşısında öne çıkıyor” diye yazdı.
Orta ve Doğu Avrupa’daki ılımlı Avrupa yanlılığının da giderek artan bir endişe kaynağı olduğu belirtilen raporda bölgedeki 11 ülkeden yedisinde Avrupa seçimlerine katılım oranının yüzde 40’ın altında olmasının soğumayı yansıttığı ifade edildi. Veriler bazı Orta ve Doğu Avrupalıların AB üyeliğinin gerçek faydaları konusunda hayal kırıklığına uğradığını gösterirken Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan gibi ülkelerdeki seçim sonuçları Avrupa şüpheciliğinin giderek normalleştiğini gösterdi.
AfD bu yılki Avrupa seçimlerinde genç Alman seçmenler arasında yükselirken Polonya’da radikal sağ Konfederasyon gençlerin oylarının yaklaşık yüzde 30’unu aldı ve Fransa’da gençlerin üçte biri Ulusal Birlik’e (RN) oy verdi. Zerka bu durumun genellikle “boomer” partileri olarak görülen yerleşik siyasi güçler tarafından temsil edilmeme duygusunu yansıttığını öne sürdü. Araştırmacıya göre ana akımda görmezden gelindiklerine inanmaları gençlerin AB’den kopması ve hatta AB’yi reddetmesi riskini yükseltiyor.
Barbie’nin evinin sandığı gibi bir ütopya olmadığını keşfetmesine gönderme olarak “Barbieland’e Hoş Geldiniz” başlığını taşıyan rapor, Avrupa projesine yönelik tehdidin birçok başkentte zaten popüler olan yabancı düşmanlığının “AB siyasetinin dili, politikaları ve bakış açısında” kontrolsüz bir şekilde geliştiği “etnik” bir Avrupalılık anlayışına doğru sürüklenme olduğu sonucuna vardı. Zerka bu meydan okumaya karşı koymak için partilerin acilen oy tabanlarını ve üyeliklerini çeşitlendirmesi gerektiğini söyledi.