26 TL’lik dolar kuru Erdoğan’ın isteği mi?
Manipülasyon krizinin baş gösterdiği kıyasıya geçen seçim dünya basınında manşetlerdeki yerini aldı. Dünya bir yandan muhalefetin yaşadığı şoka dikkat çekerken, öte yandan da ATA İttifakı'nın adayı Sinan Oğan'ın seçimlerdeki etkisine dikkat çekiyor.
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan’ın iktidar için kıyasıya mücadele ettiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geceye Anadolu Ajansı’nın manipülasyon yaptığına yönelik iddialar damga vurdu. Dünya basını dün bu konuya dikkat çekerken, bugün ise seçimin ikinci tura kalmasının muhalefette ve halkta nasıl bir etki yarattığına eğildi. CNN, Erdoğan’ın kaderini ABD’nin geleceği ile benzerlik kurarak ele alırken, Yunan basını Erdoğan için ‘dokuz canlı’ ifadesini kullandı. Rus basını ATA İttifakı’nun cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın etkisine değinirken, Alman basını ise sonuçların muhalefetteki etkisini mercek altına aldı.
Erdoğan’ın kaderi ülkede zayıflatmaya çalıştığı demokrasiyi etkilemekle kalmayacak, ABD dış politikası için de önemli sonuçlar doğuracak. Türkiye bir NATO üyesi olmasına rağmen Erdoğan Rusya ile yakın ilişkileri ve Suriye ile normalleşme yolundaki adımları ise Washington’u sık sık hayal kırıklığına uğrattı.
Erdoğan birbiri sıra iktidara gelen ABD başkanlarının kafasını karıştırmayı başardı. Son zamanlarda Rusya Devlet Başkan Vladimir Putin’e karşı gösterdiği yakınlık, Moskova’nın bir yıldan uzun bir süredir devam eden işgalinden Ukrayna’yı kurtarmaya çalışan ABD’yi rahatsız etti. Biden’ın başkanlığı hem yurt dışında hem de yurt içinde otokratların, demokrasiye yönelik saldırıların ve diktatörlük heveslisi liderlerin gölgesinde geçti.
Beyaz Saray’da kendinden geriye bırakacağı nihai eser, Putin’le hesaplaşması ve milyarlarca dolarlık yardım ile Ukrayna’nın bağımsızlığını sağlamak için verdiği mücadelede NATO ittifakını yeniden canlandırması olacak.
CNN’in geçen hafta New Hampshire’da düzenlediği bir halk buluşmasında 2024 seçimlerine adaylığını koyan eski Başkan Donald Trump’ın, Biden’ın zaferini kabullenemeyerek 6 Ocak 2021’de kongre binasını basan destekçilerinin eylemlerine karşı gösterdiği kayıtsızlık, ABD demokrasisini derinden küçümsediğini gösteriyor.
Erdoğan’ın yenilgisi Türkiye’de mahkemeler, basın ve ekonomik güç odakları gibi demokratik kurumları zayıflatmak için yirmi yıldır didinen bir lideri ortadan kaldıracak. Ancak bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yaparsa hem Batılı liderleri hayal kırıklığına uğratmayacak devam edecek hem de özgürlükleri daha da kısıtlayacak.
İsveç ve Finlandiya meselesinde çıkardığı zorluklar Erdoğan’ın – sözde Türkiye’nin – çıkarları için mevcut ittifak yapılarından bağımsız hareket ederek nasıl da Batı için bağ ağrısı olduğunun klasik bir örneğiydi.
Seçim öncesinde Kılıçdaroğlu, Biden’ın ABD’de yaptığı gibi demokrasiyi koruma ihtiyacı hakkında oldukça benzer ifadeler kullandı. Söylemlerindeki benzerlik, işlerin nasıl değiştiğinin bir işareti, yurt dışındaki demokrasilerin koruyucusu rolünü üstlenen Amerika, şimdilerde bizzat kendi ülkesinde hukukun üstünlüğüne yönelik tehditlerden bazılarıyla karşı karşıya.
Güzel bir bahar güneşiyle sakin bir şekilde başlayan gün, kafa karışıklığı ve karanlık bir geceyle sonlandı. Sonucun idrakine varmak için neredeyse gece yarısına kadar beklememiz gerekti: 20 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kariyerinde ilk kez oyların yüzde 49,4’ünü alarak ilk turda seçimi kazanamadı.
Bu seçim sadece Türkiye’yi kimin yöneteceğini değil, 85 milyon nüfuslu bu bölgesel gücün dış politika yönünü, özellikle de geleneksel müttefikleri ve Rusya ile ilişkilerini belirleyecek.
Sonuçlar Türkiye’nin ne kadar kutuplaşmış olduğunu gösteriyor. Erdoğan ikinci tura güçlü bir şekilde kalırken, aynı gün yapılan milletvekili seçimleri, iktidar ittifakına mecliste çoğunluğu verdi.
Erdoğan iş dünyasında geniş bir nüfuz oluşturarak, ekonomik ve sosyal durumun endişe verici olduğu bazı kesimlerde daha da kritik olan torpil sistemini yarattı.
Ülkelerinde demokratik değişim için mücadele eden Türk vatandaşları için çok acı ve hayal kırıklığı ile geçen zor bir gecenin ardından, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun resmi sonuçları bize birtakım fikirler sunuyor.
Erdoğan’ın seçim direnci etkili. Katılım oranının yüzde 93 gibi rekor bir seviyeye ulaştığı seçimde, çok az kişi bu oranın Erdoğan’ın lehine sonuçlanacağını tahmin edebilirdi. Erdoğan sadece Kılıçdaroğlu’na karşı açık ara bir üstünlük sağlamakla kalmadı, üstüne ilk turda yeniden seçilmeye çok ama çok yakındı. Şimdiyse ikinci tura kutuplaştırma taktiklerine başvurmak zorunda bile kalmadan favori olarak giriyor.
Türkiye’de seçimlerin ertesi gününden itibaren ufukta uzun soluklu bir kriz görünüyor. Zira sandıktan çıkan sonuç, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun finale kaldığı ikinci turun yolunu açabilir. Bu da komşuyu derin bir bölünmüşlük içinde bırakıyor. Kamuoyu yoklamaları önceki günlerde ‘sultanın’ siyasi sonunun geldiğini gösteriyordu. Ancak olaylar farklı gelişti. Anketçiler nakavt oldu, Erdoğan’ın dokuz canlı olduğu ortaya çıktı. Büyük savaşın üçüncüsü konumundaki Sinan Oğan, yüzde 5,3’lük kritik oy oranıyla Türk siyasetindeki bir sonraki kritik eşiğin belirleyicisi oldu.
Başkanlık yarışının sonucunun, yarışın başarısız sonuncusu Sinan Oğan’ın destekçilerine bağlı olduğu Türkiye’de ikinci tur için hazırlıklar başladı. Muhalefetin Kılıçdaroğlu’na destek için ilave oy toplaması kolay olmayacak ancak vazgeçmemekte kararlılar.
Asıl mücadele Sinan Oğan’a verilen oylarda yaşanacak. Sinan Oğan’ın destekçileri görüş olarak Erdoğan’a daha yakın ancak birçoğu mecvut cumhurbaşkanının politikalarından hayal kırıklığına uğramış durumda.
Oğan daha önce kendi koalisyonunun temsilcileri için bakanlık pozisyonu istediğini söylemişti. Belirttiği talepler temelinde teorik olarak her iki cumhurbaşkanı adayı ile de görüşebilir. Ancak Kılıçdaroğlu’nun milliyetçilerin PKK ile bağlantılı olmakla suçladığı HDP’nin desteğine sahip olması, Oğan’ın muhalefete destek vermesi konusunda bazı şüpheler uyandırıyor. Gerçi ilk turun da gösterdiği gibi Türkiye’deki seçimler öngörülemez olabiliyor.
Türkiye’deki seçimlerin ertesi sabahı Gezi Parkı’nda yürüyüş yapan bir kişi köpeğini dolaştırırken yaşananları ‘şok’ kelimesiyle ifade ediyor. Mustafa muhalefetin bu yenilgisini beklemediği için derin bir şok ve artık farklı bir gelecek için umudu kalmadığı için de üzüntü hissettiğini söylüyor.
Elbette köpeğini parkta gezdirmeye, arkadaşlarıyla buluşmaya ve çay içmeye devam edebilecek. Mustafa “Muhtemelen bunları elimden alamayacaklar” diyor. Ancak artık gelecek için daha büyük planlar yapmanın bir anlamı olmadığını, çünkü iktidardaki AKP partisiyle bağlantıları olmayan birinin bu seçimden sonra Türkiye’de hiçbir şey olamayacağını söylüyor.
Mustafa gibi milyonlarca Türk pazar günkü seçimleri iple çekiyordu çünkü bunun ülkelerinde ve hayatlarında yeni bir başlangıcın habercisi olacağından emindiler. Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı yarışına favori olarak girerken, görevdeki Recep Tayyip Erdoğan kampanya sürecinde zaman zaman bitkin ve fikir yoksunu olarak görünüyordu. Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı sona ermek üzereydi ya da öyle tahmin ediliyordu.