Uzmanı kampanyaları yorumladı: 1989’u nasıl limonla hatırlıyorsak, bu seçimi de patates-soğanla hatırlayacağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu için gittiği ABD'de dünden beri üç ayrı etkinliğe katılarak konuşma yaptı. Bu konuşmalarda öne çıkan konular AB üyeliği, mülteci meselesi ve son günlerin en çok tartışılan konusu Irak Kalkınma Yolu girişimi oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için gittiği ABD’de ilk gün Gürcistan Başbakanı Irakli Garibaşvili ve ABD’li milyarder Elon Musk ile görüştü. Erdoğan için günün ilerleyen saatleri çok daha hareketliydi. Üç ayrı etkinlikte konuşma yapan Cumhurbaşkanı dış politikayla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
Bu konuşmalardan dikkatimizi çekenler şöyle:
Erdoğan TASC’taki konuşmasında dış politika açısından ırkçılık, Kuran yakma eylemleri ve ABD ile ilişkilere odaklandığı bir konuşma yaptı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da yaşananlar ile 28 yıl önce Srebrenitsa’da yaşanan soykırımı örnek gösteren Erdoğan, son dönemde büyüyen ırkçı dalgaya dikkat çekerek, “Bugün çoğunlukla Müslümanları hedef alan bu saldırıların yarın kökeni, dili, kültürü, inancı farklı gruplara yönelmesi kuvvetle muhtemeldir” dedi.
İsveç, Danimarka, Hollanda ve New York’ta Kuran yakma eylemlerinin ‘hiçbir şekilde maruz görülemeyeceğini’ vurgulayan Erdoğan, “Cezasız kalan her suç failini azgınlaştırır” diyerek, bu tür eylemlere karşı harekete geçilmezse protestocuların ‘daha pervasız’ hale geleceğini söyledi.
İsveç ve Danimarka, bu konuda harekete geçmek istediğini dile getiriyor ancak bu tür eylemler ifade özgürlüğü yasasıyla koruma altına alındığı için nasıl önünü alabilecekleri konusunda henüz bir karara varamadılar. Son tartışmalar, bu tür eylemlerin toplumun güvenliğini bozucu olduğu ve terör eylemlerini kışkırtabileceği için yasaklanabileceği yönündeydi.
Erdoğan TASC’taki konuşmasında, “Dünya genelindeki 2 milyar Müslüman’ın kutsallarına saldırmanın fikir özgürlüğü kisvesiyle meşrulaştırılmasını asla kabul etmiyoruz. Bize göre bu eylemler, insanları kışkırtmayı amaçlayan provokasyonlardır” dedi.
ABD ile ticaret hacminin geçen sene 32 milyar doları aştığını belirten Erdoğan, “Başkan Biden ile dostluk ve işbirliğimizin güçlendirilmesi hususlarında mutabık kaldık. Sayın Biden ile kurulmasını kararlaştırdığımız stratejik mekanizma, ülkelerimiz arasındaki diyalogun derinleştirilmesine katkı sağlıyor” diyerek, ‘tüm farklılıklara rağmen ileride açılacak çok sayıda fırsat penceresi’ olduğunu söyledi.
Erdoğan daha sonra İletişim Bakanlığı ve SETA’nın düzenlediği yuvarlak masa toplantısında bazı düşünce kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Buradaki konuşmasında öne çıkan konu başlıkları ise Suriyeli mülteciler ve Avrupa Birliği’ydi (AB).
Türkiye’nin dünyada en fazla mülteciye kapısını açan ülke olduğunu belirten Erdoğan, şimdiye kadar 600 bin Suriyelinin kendi ülkesine döndüğünü söyledi. Yapılmaya devam den konutların tamamlanmasının ardından 1 milyon kişinin daha ülkesine dönmesinin beklendiğini belirten Erdoğan, buradaki önemli dönüş şartlarının ‘güvenli, onurlu ve gönüllü’ olduğunu vurguladı.
Suriye, İran ve Rusya ile aylardır devam eden dörtlü zirvelerde ele alınan konulardan biri de Suriyelilerin ülkelerine dönüşü. Suriye’de 12 yıldır devam eden çatışmalar, ülkenin ekonomisini mahvedici bir etki yarattı. Dolayısıyla yıllardır evlerinden uzak olan Suriyeli mültecilerin dönüşü için gerekli ölçütlerden biri, Suriye’nin ekonomik açıdan daha istikrarlı bir konuma gelmesi olacak.
Erdoğan’ın burada AB ile ilgili verdiği mesajların pozitif olması ise dikkat çekti. “Karşılıklı diyalogla ilk etapta çözümsüz görünen birçok meselenin üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz. Körfez’den Batı dünyasına pek çok bölgeyle bunu başardık. Kazan-kazan anlayışı içinde ilişkilerimizde yeni bir sayfa açtık, çok kısa sürede çok büyük mesafeler aldık. Bunu ilerletmekte kararlıyız” diyen Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“İçinde bulunduğumuz kritik dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin yeniden canlandırılması için bir fırsat penceresi açıldığını görüyoruz. Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin canlandırılmasının önemini vurgulamaya devam ediyoruz. Şüphesiz tek başına bizim istememiz yeterli değildir. Bu gayretlerimizin hedefine ulaşmasında AB’nin tavrı da belirleyici olacaktır.”
Bu sözlerin ilginç olmasının sebebi daha birkaç gün önce Avrupa Parlamentosu’nda oylanan ve kabul edilen 2022 Türkiye Raporu’nda Türkiye’nin AB üyeliğinin, ülkedeki hukuki sorunlar çözülene kadar ‘mümkün olmadığı’ vurgulanmıştı. Hatta bu raporun ardından Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada rapora sert tepki verilmişti.
Erdoğan’ın son durağı ise Sheraton New York Times Square Hotel’de düzenlenen Concordia Zirvesi oldu. Burada öne çıkan konular Fas ve Libya’da yaşanan felaketler ve Irak Kalkınma Yolu konusu oldu.
Orta Doğu son haftalarda sel ve deprem felaketleriyle sarsıldı. Fas’ta 6,8 büyüklüğünde deprem olurken, Libya’nın doğusunda Daniel fırtınası sonucu barajların de patlamasıyla Derne kenti yerle yeksan oldu. Libya’ya nakliye uçağı ve üç gemi ile hem araç gereç hem de gıda gönderildiğini belirten Erdoğan, Fas’tan henüz yardım teklifine yanıt gelmediğini bildirdi.
Erdoğan daha sonra gelen bir soru üzerine Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlaması öngörülen Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi’ni ele aldı. Son günlerde dünyanın gündemini koridorlar oluşturuyor. Bir yanda Çin’in yıllardır milyarlarca dolar akıttığı Kuşak ve Yol, diğer yandan G20’de filizlenen Hindistan-Orta Doğu deniz koridoru derken Türkiye jeopolitik konumuna rağmen her iki koridorda da etkili bir yere sahip olamadı.
Hindistan-Orta Doğu koridoruna dahil bile edilmeyen Türkiye’nin Çin’in Kuşak ve Yol girişiminin ise Financial Times’ın bildirdiğine göre yüzde 1’lik kısmını oluşturuyor. Durum böyleyken hem Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Türkiyesiz koridor olmaz” çıkışında bulunmaya başladı.
Bu zirvede Erdoğan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yatırımına güvenilen Irak Kalkınma Yolu projesini anlattı. “Bu koridorun raylı sistem, otobanlar, bunlarla beraber altyapısı, üstyapısıyla, özellikle burada Körfez ülkelerinin bu işte çok çok kararlı olduğunu gördüm. Birleşik Arap Emirlikleri olsun, Katar olsun, Suudi Arabistan olsun, Irak, hepsi bu konuda çok çok kararlı. Hepsinden önemlisi biz de kararlıyız” diyen Erdoğan, “Amerika’da bu kararlılığı gördüm, Almanya’da, Japonya’da, bunlarda da bu kararlılığı gördüm. Dolayısıyla atacağımız böyle bir adımla yeni bir dünyayı inşa etme fırsatını bulacağız” diye belirtti.
Daha önce medyaya yansıyan haberlerde Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin adı geçilse de ABD’nin bu projeye bakışına dair ilk kez yer verildi. Ne var ki dün yayına aldığımız Financial Times analizinde bu girişimin hem maliyetinin yüksek olması hem de tamamlanması için 27 yıl gerekmesi gibi sebeplerden dolayı sallantılı bir girişim olduğu ifade edilmişti.