Rusya’dan AB üyeliği talebine tepki: Türkiye pembe gözlüklerini çıkarmalı
Dünya İsrail ve İran arasındaki krizi konuşurken Almanya Başbakanı Scholz Çin'e gitti, üç gün boyunca hem Çin Lideri Şi Cinping ile görüştü, hem de iş insanlarıyla bir araya geldi. Ziyaretinde Rusya ve ihracat fazlası endişelerini dile getirdi.
Pazar günü ABD Başkanı Joe Biden dahil G7 liderleri video konferans aracılığıyla birbirlerine bağlandı, İran-İsrail meselesini görüştü. Yalnız G7’nin bir lideri eksikti, onun yerinde Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel vardı. Eksik olan kişi Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’du. Scholz herkesin “Ortadoğu’da savaş riski büyüyor mu” diye hop hop ettiği gün Çin’deydi ve toplantıya katılamadı.
Bu ziyarette üniversite öğrencileri tarafından köşeye sıkıştırıldığı da oldu Scholz’un. Bir öğrenci “Sizin ülkenizde herkes esrar içiyormuş. Biz oraya eğitime gelirsek bizim de mi içmemiz gerekecek” minvalinde bir soru yönelterek terletmeye çalıştı Scholz’u. Ama bu işin biraz da komik tarafıydı, ABD’nin Avrupa üzerinde artan “risk azaltma” baskılarının ortasında Scholz Almanya-Çin ilişkilerinde hassas dengeyi korumak için yapıyordu bu ziyareti. Bir de tabii Çin’in Avrupa’ya ihracatındaki artıştan ve Rusya’ya verdiği destekten duyulan endişe vardı gündemde. Yani bir hafta önce ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’ın endişelerinden çok farklı değildi endişeleri.
Schol Alman yetkililerle iş insanlarını da kapsayan kalabalık bir heyetle gitti Çin’e. Üç günlük ziyaretinin en önemli anı salı günü Beijing’deki Diaoyutai Konukevi’nde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmesiydi. Scholz mevkidaşı Li Qiang ile de görüştü. Bu görüşmeler önemli, çünkü az önce vurguladığımız sebeplerden dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmiş durumda. Öncelikle Rusya-Ukrayna savaşında aynı pozisyonda değiller. Çin tıpkı Türkiye gibi Ukrayna’da dron parçaları satarken Rusya’yla da ekonomik ilişkilerini sürdürüyor. Halbuki Almanya Ukrayna’nın tarafını tuttuğu bir tavır takınarak Rusya ile enerji işbirliklerini bile kesti.
Scholz her ne kadar Çin’in nüfuzuna dikkat çekse de haziran ayında Ukrayna temalı uluslararası konferansa Çin’in de katılması konusunda bir taahhüt alabilmiş sayılmaz. Fransa dahil Avrupa ülkelerinin çoğu Çin’in Rusya üzerindeki nüfuzunu kullanarak onu barışa ikna edebileceğine inanıyor. Yellen kendi ziyareti sırasında Rusya’ya destek veren Çinli şirketlerin yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı gözdağını vermişti, Scholz’un mesajları Yellen’ınkiler yanında devede kulak kaldı desek çok yanlış olmaz.
Çin’in arz fazlası Batı’nın üzerine kabus gibi çökmüş durumda. Yellen’ın da en çok değindiği konu buydu, Scholz da Beijing’de geçirdiği vakitte Çin ile rekabet etmekte zorlanan Alman şirketlerinin çıkarlarını savundu. Olay şu: Çin’in Batılı muadillerine göre çok daha ucuz ürettiği mallar bu kriz ortamında daha çok tercih ediliyor. Çin üretim fazlası verirken diğer şirketler daha az tercih edildiğinden birtakım sorunlar yaşanıyor. Scholz da tıpkı Yellen gibi bu ortamda Alman şirketlerinin ayakta kalamayacağını, Avrupa pazarının Çin mallarının çöplüğü haline geleceğine dair endişelerini dile getirdi. Tabii o bu endişelerini dile getirirken kavgacı tondan ziyade uzlaşmacı bir tonu tercih etti.
Scholz hükümetinin geçen yıl Çin mallarına olan bağımlılığı azaltmanın amaçlandığı bir strateji benimsemesinden bu yana ilk kez Çin’e gitti. Bu ziyaretin ince bir ipte yürümekten farksız olduğunu söyleyebiliriz. Zira Almanya’nın amaçlarından biri Çin ile ticari ilişkilerini sürdürmek ama aynı zamanda ABD’yle ilişkilerini koruyarak Beijing’e karşı ekonomik baskı uygulamak da istiyor.
Sadece Beijing’de kalmayarak Çin’in güneybatısındaki giderek büyüyen sanayi cenneti Chongqing ve Şanghay’daki yetkililerle ve iş insanlarıyla görüştü. Çin’de büyük yatırımları olan Alman şirketlerini ziyaret etmeyi de unutmadı.
Çin’in elektrikli arabalar ve güneş panelleri gibi alanlardaki üretim atağı Avrupa ve ABD’de hiç iyi karşılanmadı. Halbuki Çin hükümeti bu alandaki çalışmalara destek veriyorsa Avrupa ve ABD de veriyordu. Hem ayrıca Almanya’nın Çin ile ilişkileri kesin olarak kesmesi diğer Avrupa ülkelerinden daha çok şey kaybetmesine neden olabilir. Çünkü Çin pazarında faaliyet gösteren 5 bin Alman şirketi var ve Beijing’in AB’ye karşı misillemede bulunması Berlin’in işine gelmez.