Askeri uzman görüşü: Hastaneyi kim vurdu? İsrail BM’yi neden çağırmadı
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanları İsrail tehlikesine karşı alarm verirken İsrail Cumhurbaşkanı Herzog "Türkiye'yi işgal planımız hiç olmadı" dedi. Bu sırada İsrailli bakan ise bir belgeselde "Büyük Yahudi Devleti" planından bahsetti.
“Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 1 Ekim’de, Lübnan’a kara harekâtı başladıktan hemen sonra böyle dedi. Aslında Erdoğan benzer şeyleri savaşın önceki aşamalarında da ima ediyordu. Ancak bu kez Lübnan’ın işgali ve İsrail’in dilerse Ortadoğu’daki herhangi bir yeri vurabileceğini söylemesi söylemi öncekilerden çok daha güçlü kıldı.
Sadece Erdoğan’ın değil iktidarın neredeyse her kanadının endişelerini dile getirmesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) İsrail tehlikesi üstüne çok gizli bir oturum bile yapıldı. Bölgede yaşanan son gelişmelerin ele alınacağı kapalı oturum öncesinde Meclis’teki basın büroları boşaltıldı. Görevliler kapıları kilitledi. Meclis’teki kapalı oturumun açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bölgedeki ateşin söndürülmesi için Türkiye’nin üstüne düşen her türlü sorumluluğu yerine getireceğini söyledi.
Meclis’teki kapalı oturumda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler milletvekillerine bölgedeki son gelişmelerle ilgili bilgi verdi. Kapalı oturum tutanakları ve özetleri 10 yıl sonra yayımlanabilecek.
Peki Türkiye’yi tam olarak korkutan ne? Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta Büyük Yahudi Devleti’nden yani “vadedilmiş topraklar”dan, bu toprakların Lübnan, Suriye, Irak, Mısır, Ürdün, İran, Kuveyt ve Türkiye’nin bir kısmını içerdiğinden bahsedilir. İsrail basınında özellikle The Jerusalem Post’ta Lübnan işgaline atıfla vadedilmiş topraklarla ilgili bir yazı da yazılınca bu endişe daha da tetiklendi. Gerçi yazı daha sonra kaldırıldı ama bu yazıldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Türkiye tarafı endişelerini dile getirirken İsrail tarafı sessizliğini korudu. En azından bugüne kadar. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Kudüs’te Büyük Amerikan Yahudi Örgütleri Başkanları Konferansı’ndaki konuşmasında “Türkiye liderinin İsrail’i Türkiye’ye karşı planlar yapmakla suçladığına dair birkaç şey gördüm. Aksine, Türk halkına büyük saygı duyuyoruz ve onlar da İsrail halkına büyük saygı duyuyor. Halklarımız arasında uzun yıllara dayanan ilişkilerimiz var ve halklarımız dostluğa ve yan yana yaşamaya itiraz eden tüm sesleri bastıracaktır” dedi.
Herzog sözlerinin devamında İsrail’in askeri operasyonlarının “İbrahim’in oğullarının bölgede yan yana yaşamasını ve barışa doğru birlikte hareket etmelerini, bölgenin, halkların ve genel olarak insanlığın refahı için birbirlerine katkı sağlamalarını sağlayacak bir değişime yol açacağını” söyledi. İsrailli lider “Bizim vizyonumuz budur. İşte bu yüzden kötülüğe karşı savaşıyoruz. İşte bu yüzden Gazze halkına, Lübnan halkına, İran halkına farklı bir yol ve farklı bir gelecek sunuyoruz” dedi.
İsrail’in bu “farklı yol gösterme” yolculuğunda düzenlediği saldırılar nedeniyle 42 bin Filistinli, iki binden fazla Lübnanlı hayatını kaybetti. Her iki tarafta da ölenlerin çoğu kadın ve çocuklardı. Saldırılar yüzünden evsiz kalanlar da, açlıkla mücadele edenler de yine kadınlar ve çocuklar. İsrail bu iki toprağa da “teröristlerle mücadele”yi gerekçe göstererek girdi. Bugün Herzog böyle konuşsa da bizzat İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz Erdoğan’ı Irak’ın diktatör lideri Saddam Hüseyin gibi ölmekle tehdit etti.
Kaldı ki daha bugün İsrail’in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich tüm Filistin topraklarını ve Suriye’nin başkenti Şam dahil komşu toprakları kapsayacak bir Yahudi devletinin kurulmasını savundu. Arte belgeseli “İsrail: İktidardaki Radikaller”deki konuşmasında bakanın “Kudüs’ün geleceğinde Şam’a kadar genişlemek yazılıdır” dediği aktarıldı. Normalde Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ilhak ve fetih yoluyla toprak elde etmeyi uluslararası hukuk kapsamında yasaklıyor. Ancak İsrail “terör” bahanesiyle bu sınırları aşmanın yolunu buluyor.
Ne var ki Türkiye’ye girmesi o kadar kolay değil. Türkiye bir NATO ülkesi ve NATO’nun beşinci maddesi üye herhangi bir ülkeye yapılan saldırının diğer üyelere yapılmış saldırı olarak kabul edilmesini ve ona göre topyekun karşılık verilmesini gerektiriyor. Bu bağlamda İsrail Türkiye’ye saldırırsa anlaşma gereği diğer 31 üyenin de savaş modunu açması gerekiyor.