İsrailli rehinelerin aileleri Hamas’ı şikayet etmek için Lahey’de, İsrail askerleri Nasır Hastanesi’nde
İsrail'in saldırısıyla öldürülen Hamas'ın kilit isimlerinden Aruri, bugün son yolculuğuna Beyrut'ta uğurlandı. Lübnanlı gazeteci Khaled, 10Haber'e tansiyonun cenaze ardından tırmanabileceğini söyledi. Khaled, "Nasrallah bugün konuşacak" dedi.
Filistinli örgütlerle İsrail arasındaki savaşta 2 Ocak akşamı hem Hamas hem de savaşın gidişatı açısından kritik bir olaya sahne oldu. 8 Ekim’den bu yana Lübnan’ın güney sınırında Hizbullah ve İsrail arasında süren çatışmalar, başkente kadar uzadı. Beyrut’ta, Hizbullah’ın kalesi olarak bilinen Dahiye bölgesi hedef alındı. Hedef alınan yer de Dahiye’deki Hamas ofisiydi. Saldırıda Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el Aruri ve beraberindeki 6 örgüt üyesi öldürüldü.
Şiilerin yoğunlukta olduğu Dahiye mahallesinde, Aruri’nin yanı sıra Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el Kassam’ın üst düzey komutanları Semir Fendi ve Azzam el Akra da öldürülmüştü. Hamas lideri İsmail Haniye de saldırıda Hamas üyeleri Mahmud Şahin, Muhammed Beşaşe, Muhammed er Reis ve Ahmed Hammud’un da hayatını kaybedenler arasında olduğunu söylemişti.
“Olağan şüpheli” İsrail, saldırının ardından sessizliğini koruyup olayı resmen üstlenmese de 8 Ekim’den bu yana Lübnan’ın güneyinde sıcak çatışma içinde olduğu Hizbullah’tan “intikam” sözünü aldı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah beklendiği kadar “agresif” bir konuşma yapmamış olmakla gündeme gelse de aslında “kuralsız ve sınırsız” bir savaş sinyalini vermişti.
Beyrut’taki saldırı ardından yaşananları, Nasrallah’ın konuşmasının satır aralarını, hükümet ile Hizbullah arasındaki gerilimi ve Aruri ile 6 Hamas üyesinin cenazesini Lübnan merkezli Al-Mayadeen News’te çalışan Gazeteci Malak Khaled ile konuştuk.
Khaled, ilk olarak Nasrallah’ın konuşmasına dair görüşlerini paylaştı bizimle. Beyrut’ta yaşananların ardından tüm dünyanın kilitlendiği ekranlardan Nasrallah, “kuralsız ve sınırsız” bir savaştan bahsetti. Ama yine de onun topyekun savaş ilan etmesini bekleyen çevrelerce bu konuşma biraz “pasif” algılandı. Biz de Khaled’e konuşmanın satır aralarını sorduk. Gazeteci,
Nasrallah’ın konuşmasına dört başlık koyduğunu ve bu dört başlık altında 16 tane çok net ve kesin noktalara değindiğini ifade etti. Khaled, “Aruri’nin cenaze töreninden sonra olayların daha da kızışmasını ve tırmanmasını bekliyoruz. Nasrallah’ın dünkü konuşmasının sakin ama bir o kadar da net olduğunu söyleyebilirim. Bence bu, savaşa girmeden önce ‘son şans’ konuşması oldu” dedi.
Nasrallah’ın, Aruri’nin cenazesinden önceki sakin konuşması, Khaled’e göre “rasyonalite çağrısı” idi. Hizbullah liderinin bugün yani cenazeden sonra yapacağı konuşmanın ise farklı bir tonda olması bekleniyor. Şöyle diyor Khaled, “Nasrallah’ın bugün konuşması ve bu konuşmanın çok yüksek tehditler içermesi bekleniyor. Bu yüzden dünkü konuşmanın son bir rasyonellik çağrısı olduğunu söylüyorum, çünkü en sakin tonunda bile ‘savaşa girmek istiyorsanız, sınır tanımadan ve angajman kurallarına bağlı kalmadan gireceğiz’ dedi. Özellikle de İsrail’in en büyük bölgesi olan ve yerleşimcilerin yaşadığı Dan’dan bahsetti. İsrailliler bunu iki kez düşünürlerse, Lübnan’la savaşa girme konusundaki hesaplarını gözden geçirmek isteyebilirler. Üç aydır Gazze’yi işgal etmeye çalışıyorlar ve Gazze 17 yıldır zaten kuşatma altında. Peki ya Lübnan? Hizbullah’ın Suriye’deki savaştan edindiği deneyime ne dersiniz? Bakalım işler nasıl gidecek?”
Beyrut sokakları bugün oldukça kalabalıktı, çünkü Aruri ve beraberinde ölenler son yolculuğuna uğurlanıyordu. Törene Lübnanlıların yanı sıra mülteci kamplarından binlerce Filistinli de katıldı. Hamas üyelerinin Filistin ve Hamas bayraklarına sarılan tabutları, omuzlarda taşındı.
Khaled de cenazeye katılanlar arasındaydı. Bir gazeteci olarak izlenimlerini 10Haber’a anlattı.
Aruri, Batı Şeria’daki köyüne 20 yıldan fazla bir süredir gidemiyordu. Ve onu, Dahiye’de katlettiler. Hamas’ın Sünni bir liderinin Beyrut’ta, Şiilerin güney banliyösünde öldürülmesi ve Beyrut’taki Filistin Kurtuluş Örgütü mezarlığına gömülecek olması bir sembol oldu. Büyük bir cenaze töreniydi. Bu, İsrail’e karşı ne denli birlik olduğunun göstergesi oldu.
Cenazenin bir nevi direnişin galip çıktığı bir halk oylamasına benzeten Khaled, “Lübnan’daki mülteci kamplarından cenazeye büyük bir katılım gerçekleşti ve bu da töreni direnişin galip çıktığı bir halk oylaması haline getirdi. Bu dava asla ölmez ve liderlerinin şehadetiyle daha da güçlenir” dedi.
Çatışmaların bölgesel bir savaşa evrilmesi korkusu her zaman vardı ancak 2024’ün ilk günlerinde hiç olmadığı kadar tırmandı. Lübnan, bir yanda hükümetin “itidal” çağrılarına bir yandan da Hizbullah’ın “intikam” sözlerine tanıklık ediyor. Lübnan Dışişleri Bakanı Buhabib, ABD’nin Lübnan’ın savaşa dahil etmemesi için yardımcı olmasını talep etti. Khaled’e göre ise bu yalnızca bir “oyun.”
Bir Dışişleri bakanının savaş istediğini söylemesinin beklenmeyeceğini ifade eden Khaled, Hizbullah’ın da hükümette bakanları olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Savaşta bile diplomasiye erişim olmalı. Bu 2006’da da böyle olmuştur. Yani temelde diplomatik görüşmeleri yürütebilecek biri olmalı. Bir dışişleri bakanının savaşa destek verileceğini ya da olayları yatıştırmaya çalışmayacağını söylemesini bekleyemezsiniz. Amerika da böyle yapıyor; İsrail’i kamuoyu önünde itidale çağırıyor aynı zamanda arkadan silah desteği veriyor. Yani temelde işler böyle yürüyor. Bu bir ‘savaş istemiyoruz’ rolü yapılan oyun gibi. Lübnan’a gelince, ordu, direniş ve halktan oluşan bir denklemimiz var. Ve bu denklem, ne olursa olsun Lübnan’daki siyasi sahnemizde hayati önem taşımaktadır. 2006’da bize yardımcı olan da buydu. Eğer büyük bir savaş patlak verirse işlerin farklı olacağını düşünmüyorum. Şu anda güney sınırlarımızda zaten bir savaş var. İsrail gerilimi tırmandırmakta ve savaşa girmekte ısrar ederse, kendimizi savunacağız.”