Erdoğan’ın kendisi Tokat ve Çorum’da, aklı İstanbul’da
ABD basını, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir dönem daha cumhurbaşkanlığına seçilmesi üzerine analizler yapmaya devam ediyor. Bunlardan biri de New York Times. NYT, Erdoğan'ın zaferi üzerinden eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 2024 başkanlığına adaylığını ele aldı.
Ülkedeki ekonomik kriz ve 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremler, birçok anket şirketini ve insanı cumhurbaşkanlığı seçimlerini CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına inandırmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İkinci tura kalan seçimleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kazandı. ABD basını konu üzerine analizler yapmaya devam ediyor.
Bunlardan biri New York Times’ın ‘Türkiye’nin seçimleri Trump konusunda uyarıyor’ başlıklı bir yazı. Bret Stephens’ın kaleme aldığı yazı, neyin gözden kaçırılmış olduğunu irdeliyor.
James Carville’in dar görüşlü sloganı ‘Mesele ekonomi, aptal’ sözü aslında yanlıştır. Mesele aynı zamanda Tanrı, gelenek, değerler, kimlik, kültür ve her birinin beraberinde getirdiği kinlerdir. İnsanların maaş çeklerinden daha fazla önemsedikleri şeyler olduğunu ancak seküler zihinler fark edemez.
Bir de güç meselesi var. Klasik liberal siyaset geleneği iktidar şüphesi üzerine kuruludur. İlliberal gelenek ise gücün yüceltilmesine dayanır. Erdoğan, kendisine 615 milyon dolara grotesk, 1.100 odalı bir başkanlık sarayı inşa ettirdi. Destekçileri bunu bir israf olarak görmedi ve boyun eğdikleri adamın önemine atfetti.
Tüm bunlar siyasi sinyallerin, liberal kulakların duymakta zorlandığı frekanslarda iletildiğini gösteriyor. Ülkenin ekonomisini ve kurumlarını bu denli harap ettikten sonra Erdoğan’ın nasıl yeniden seçilebileceğini merak etmek, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna savaşının ardından nasıl olur da hâlâ hatırı sayılır bir desteğe sahip olduğunu merak etmeye benziyor. Belki de sıradan Rusların ciddi bir kesiminin en azından bilinçaltında istediği şey kolay bir zafer değil de birleştirici çiledir.
Bu da akla Palm Beach’teki malikanesindeki başka bir muktediri getiriyor. Donald Trump’ın ‘nihayet bittiğinden’ emindim. Cumhuriyetçilere Senato’yu kaybettirdikten sonra en azılı takipçilerinden başka onu kim niye desteklesindi ki?
Ne aptalmışım. Trump hareketi kazanma ihtimali üzerine inşa edilmedi. Aidiyet duygusu üzerine inşa edildi: Duyulmak ve görülmek, sizi küçüksediğini hissettiğiniz ve sizin küçümsediğiniz insanlara bela olmak, temsil edilmek uğruna boyun eğmek. Geriye kalanlar detaydan başka bir şey değil.
NYT’de yer alan bir diğer yazı ise Steven Erlanger tarafından kaleme alındı. ‘Erdoğan’ın zaferi, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılımına karşı tutumunu yumuşatır mı?’ başlıklı yazıda öne çıkanlar şöyle:
Analistlere göre Erdoğan, yenilenen milliyetçi kimliğiyle ABD ile ilişkileri düzeltme konusunda kendini daha özgür hissedebilir ve İsveç’in NATO üyeliğini, belki ittifakın temmuz ayındaki yıllık zirvesine kadar onaylayabilir.
Demokratik değerlerden ve hukukun üstünlüğünden uzaklaşılması, Avrupa Birliği’ne katılım konusunda uzun süredir donuk olan görüşmelerde pek bir ilerleme kaydedilmemesi anlamına geliyor. İtalya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Nathalie Tocci, Brüksel’in rahat bir nefes aldığını söylüyor.
Demokratik muhalefetin kazanması, Brüksel’in gümrük ve vize anlaşmalarının gözden geçirilmesi de dahil olmak üzere Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerini daha ciddiye almak zorunda kalacağı anlamına gelecekti. Tocci bunu, ‘AB üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı Türkiye’nin otoriterliğini yerden yere vurarak erdemden bahsedecek, sonra da utanmadan gidip çıkarcı liderle tamamen çıkarlar üzerine kurulu bir ilişki kuracak’ yorumunda bulundu.